AKP-İhvanü’l Müslimin-El Kaide hattı!



Önceki gün Bağlantısızlar Hareketi zirvesinde konuşan Mısır’ın yeni Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi, “Suriye’de akan kanların vebali İran’ın boynundadır.Yeni özgür bir Suriye istiyoruz” buyurdu.
Mursi malum, İhvanü’l Müslimin yani Müslüman Kardeşler örgütünün temsilcisi.
Peki, Müslüman Kardeşler düne kadar AB-D emperyalizmiyle kanlı bıçaklı değil miydi?
Öyle ise ne oldu da, Hasan El Benna’nın 1928’de Garbın küfrüne karşı kutlu hedefler gayesi ile kurduğu Müslüman Kardeşler örgütü şimdi Müslümanlara karşı Haçlı yani Batılılarla birlik oldu?
Söyleyin, özgür Suriye söyleminin ilk mucidi yani Suriye krizinin tetikleyicisi ile gerçek patronu AB-D değil mi?
Tablo bu ise, İhvanü’l Müslimin’in ne işi var onların safında?
Bunun cevabı, Müslüman Kardeşler örgütünün devşirildiğidir.
Evet, Türkiye’deki İslamcı potansiyel nasıl AKP organizasyonu ile emperyalist çıkarlar doğrultusunda dizayn edilip devşirildi ise İhvan bağlamında olan da odur.
El-Kaide örneğini sorgulayın!
Hani ABD, Newyork’taki ikiz kuleleri vuran bu örgütü cezalandırmak için binlerce kilometre ötelerden gelip Afganistan’ı vurmuştu?
Tabloya bakın, ABD Afganistan’da güya hala El Kaide avında ama Suriye cephesinde Beşar Esad’a karşı omuz omuza beraber kurşun sıkıyorlar!
Sadece AKP-İhvan ve El Kaide örnekleri bile her şeyi anlatmıyor mu?
Hadise basit anlatımla şudur:
Emperyalizmin İslam hinterlandını yeniden dizayn etme olayında sunnicilik temel argümandır.
İşte adına Büyük Ortadoğu Projesi denilip Suudi petro dolarları ve de AKP-Müslüman Kardeşler-El Kaide figüranlığıyla realize sürecinde olan bu malum projede artık final günlerindeyiz.
Arap Baharı hikayesinin BOP’un hemen sonrasında tezahür etmesi size bir şey anlatmıyor mu?

Dinciler, Gül’ün hastalığı bir ulusalcı da çıksa neler söylerdi?

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün rahatsızlığı Meniere Sendromu imiş!
O ne midir?
Kulaktaki sıvı dengesinin bozulmasıdır.
Bu denge bozulunca müthiş baş dönmeleri ve mide bulantıları oluyor.
İnsani durum olduğu için Sayın Gül’e şifa dileklerimizi bu vesile ile sunalım.
Ve kafama takılan bir soru:
Sahi bu zor hastalık, kamuoyunda tanınan önder bir ulusalcı da görülse o malum cemaatler ne derdi ve dinci basın örneğin Akit Gazetesi, ne manşet atardı acaba?
Hayır, bizim yaptığız gibi şifa dilemez ve muhtemelen şunu derlerdi:
- Allah belasını böyle verdi!
Abarttım mı?
Arşive girin bakın, bunlar değil midir 1999 depreminde Gölcük’teki Donanma tesisleri yıkıldığında, Allah zinacıların belasını böyle verdi diye vaazlar verip adeta göbek atan!

Kamplar ve yalanlar!

Bilmeyenler bilsin, yalan dindar değil ama dinci camiaların nefesi ve gıdasıdır.
Dinciler, yalanı ortaya çıksa bile hiç sıkılmadan, ilmi siyaset der ve hadiseye anında kutluluk izafe ederler.
Bunlar, devletten dar-ül harptayız(Kafir devlet) deyip, sürekli çalarlar ama kendi cemaatine Allah için biriktiriyorum pozlarını takınırlar.
Dolayısı ile örneğin, Apaydın kampı olayında yapılan açıklamalara bakıp, yahu bir Müslüman böyle bir yalanı nasıl söyler demeyin!
Söylerler ve buna yukarıda ifade ettiğim gibi kutsiyet atfederler.
CHP Milletvekili Hurşit Güneş’in sokulmadığı kampta, yabancı gazeteci ve istihbaratçılar her dakika cirit atarken bu ülkenin Dışişleri Bakanı gözümüzün içine baka baka, “Bu tür kampların özel özelliği var, herkes giremez” diyebiliyor.
Türk kamuoyu hariç, bütün dünyanın gerçek yüzlerini bildiği bu kamplar, Suriye ile devam eden savaşın gayrı meşru karargah merkezleridir.
Ben, CHP ile MHP’nin yerinde olsam bu kampın bahçesinde, olağanüstü bir grup toplantısı yapar ve uyuyan milletimizi uyandırmaya çalışırdım.
Hey Bahçeli, Kılıçdaroğlu duyuyor musunuz beni!

Aziz Yıldırım Aykut’a değil, FB’ye vefalı olmalı!

Fanatik Fenerli oğlum, illa da gidelim dedi ve günü birlik İstanbul’a Fenerbahçe-Spartak Moskova maçına gittik.
Sonuç malum hüsran!
Peki bunun sorumlusu kim mi?
Sadece Aykut Kocaman değil, aynı zamanda Aziz Yıldırım’dır.
Öyle çünkü, Aziz bey Aykut’un insanı kaliteleri bir yana futboldaki yetersizliğini göremiyor. Söz konusu kendine vefa ise Yıldırım bunu Fenerbahçe üzerinden yapamaz. Ayrıca Aziz Bey’in vefada önceliği FB olmalıdır.
Hiçbir mazeret, başarının yerini tutamayacağına göre tablo ortadadır.
Ama Aykut’la bir şampiyonluk bir de ikincilik var demeyin. Şampiyonluk tartışmalı, ikincilik ise olağan zira Fenerbahçe zaten tarihinde hep ya birinci ya da ikinci olmuş. Üçüncülüğü nadirendir. Başarının ölçüsü Avrupadır ki, Aykut oradan sıfır almıştır.
Tribünde şahit oldum, Aykut’a büyük tepki var. Emre ve Alex ile kişisel çekişme onun karizmasını çizmiştir. Sahi bir antrenör futbolcusu ile sidik yarıştırır mı? Bir de ondaki defansa yönelik oyun ile Selçuk takıntısı akıl alacak gibi değil!
Şükrü Saraçoğlu’ndan verebileceğim tek iyi haber, Aydınlık Gazetesi ile Ulusal’ın müthiş etkinliğiydi. Ne yalan söyliyeyim bendeniz Star ve TGRT gibi güya çok izlenen büyük kanalarda yıllarca program yaptım. Cem Uzan’ın Star Gazetesi’nden Aydın Doğan’ın Posta’sına kadar bir ara milyonun üstünde satan gazetelerde köşe yazdım ama önceki akşam ki tabloya hiç şahit olamadım.

Yorum Gönder

0Yorumlar
Yorum Gönder (0)