‘Babasına sevdalı bir kız’ın kâbus dolu günleri...

Son günlerde “Cezaevinden Haberler”e döndü bu sütunlar... Peki; bundan rahatsızlık duyuyor muyum?

Elbette hayır! Sebep olanlar utansın...

Aydınların, gazetecilerin, hukukçuların, siyasetçilerin ve terörle mücadele eden askerlerin “terörist” diye cezaevlerine doldurulduğu bir dönemde, “cezaevlerindekilere ve yakınlarına karşı duyarlı olma”nın, gazetecinin görevleri arasında olduğunu düşünüyorum.

Hele hele bunu, medyanın büyük bir bölümünün sağırlaştığı bir dönemde yapmanın, ayrı bir önem taşıdığına inanıyorum.

Aşağıda mektubunu okuyacağınız Eser Küçükseyhan’dan daha önce de bir mektup almıştım...

Balyoz Davası sanıklarından Emekli Korgeneral Hayri Güner’in kızıydı ve cezaevindeki babasının doğum gününü bu sütunlar aracılığıyla kutlamak istiyordu.

İstediğini yaptım. Sonra da babasından duygu dolu bir mektup aldım...

Eser bir mektup daha göndermiş, “babasına sevdalı bir kız” rumuzuyla...

Bu, bana yetti!

Babasına sevdalı ama çaresiz, hakka, adalete güvenini kaybetmiş, umutsuz ve yalnız bir genç kızımız o...

İşte; o mektup:

***


“Sayın Mustafa Mutlu, belirtmek isterim ki hem gazeteci Çağdaş Ulus’un hem de Oda TV davası sanıklarından her iki Barış’ın da tahliyesine çok ama çok sevindim.

Vicdanı ve adalet duygusu hâlâ var olan herkesin, bu tahliyelerden memnuniyet duyduğuna eminim...

Ancak özellikle bizim gibi babası, eşi, kardeşi tutuklu olan insanlar bu tür tahliye haberlerini daha bir coşkuyla yaşıyor ve kendi yakınları tahliye olmuş kadar seviniyor.

Benim babam da Balyoz davası kapsamında tutuklu ve ne yazık ki bize destek olan, halimizi merak eden gazetecilerin sayısı bir elin beş parmağını geçmeyecek kadar az...

Bildiğiniz gibi Balyoz davasında sona geldik ve 21 Eylül bizim için karar günü...

Hayatımda hiç olmadığım kadar gergin günler geçiriyorum. Hukuksuzluğun hat safhada olduğu Balyoz davasında çıkacak kararın ne olacağını o kadar iyi biliyorum ki...

Karar günü Silivri’de olup babama destek olmak istiyorum ama bir yandan da çok korkuyorum çıkacak karardan...

Babama karar sonrası nasıl bakacağımı, ağlamadan nasıl güçlü gözükmeye çalışacağımı bilmiyorum.

Tam 19 aydır kimin veya kimlerin hazırladığını bilmediğimiz bir listede sadece adı yazdığı için bu çileyi çekiyoruz ve inanın mahkeme heyetinin her ‘ara karar günü’nde ‘kuvvetli suç şüphesiyle tutukluluğun devamına’ sözlerini duyduğumda midem ağzıma geliyor. ‘Hangi kuvvetli suç’ diye haykırmak geliyor içimden...

21 Eylül günü mahkeme heyeti son kararını açıklayacak.

Karar ne olursa olsun, mücadelemizden asla vazgeçmeyeceğim.

Bu tuzağı kuran ve bize bu acıları yaşatan hainlerin yargılandığını görmeden de rahat bir nefes alamayacağım.

Belki biraz zaman alacak ama bu hainler er ya da geç hak ettikleri cezayı alacaklar.

Artık nefeslerimizi tuttuk ve gün saymaya başladık. Bence herkesin kendi kendine sorması gereken en önemli soru şu:

Bu hukuksuz kararlar içimize sinecek mi?

Eğer kamuoyu; bunca kanıta, bilirkişi raporlarına, yapılan yüzlerce talebin her defasında reddedilmesine ve delil değerlendirme safhasının atlanmasına rağmen çıkacak kararın adil olacağını düşünüyorsa... Sözün bittiği yerdeyiz demektir.

Babasına sevdalı bir kız...

Eser Küçükseyhan”

*****


GÜNÜN SORUSU

Milli Eğitim Bakanlığı, ders kitapları hazırlanırken, “Atatürk ilke ve devrimlerine; laik, sosyal, hukuk devletine uygun olma” kriterlerini kaldırdı. Sorum Y-CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu’na:

Aradan dört gün geçti; bu konuda ağzınızı açmadınız... Yoksa kararı onaylıyor musunuz?

*****


Tutuklamaları büyüt tahliyeleri yok say...

Özel yetkili savcıların yaptıkları tüm operasyonlar, sabahın köründen gece yarılarına kadar televizyonlardan canlı yayınlanmıştı...

Gazetelerin tamamı birinci sayfalarını bu haberlere ayırmıştı...

Masumiyet karinesi kimsenin umurunda olmamış, polisin toplayıp götürdüğü insanlar hakkında binlerce yalan yanlış iddia ortaya atılmıştı.


Oda TV operasyonunun yapıldığı günü anımsayın örneğin... Ya da bizim Çağdaş’ın tutuklanışını...

Özellikle “yandaş ve bağımlı” medya, muhalif gazetecilerin gözaltına alınışını, tutuklanmalarını, sanıkların özel hayatlarına ilişkin en gizli belgeleri, bayram kutlaması havasında vermişti...

Bir de önceki günkü ve dünkü gazetelere bakın:

Birçok gazete, Çağdaş’ın salıverilmesinde haber değeri bile görmedi!

Dün de aynı şey mahkemenin salıverdiği, Oda TV davasının iki önemli sanığı olan Barışlar’ın başına geldi.

Tutuklanma haberini kanırta kanırta veren Türk medyası, tahliye kararını neredeyse görmezden geldi!

Hele o bağımlı televizyonlar ve gazeteler; resmen dut yemiş bülbüle döndü!

***


Ayıptır beyler, daha da ötesi eğer biraz dini inancınız varsa; günahtır!

Gazetecilik ilkeleri ve etiği, tahliye ya da aklanma haberlerinin de en az gözaltına alma haberleriyle aynı ölçüde ve etkide verilmesini öngörür...

Sizin tahliye haberlerini gizlemeniz sadece basın etiğine aykırı yayın yaptığınız anlamına gelmez... Aynı zamanda kişisel ahlakınızı da gösterir.

Gerçi sizde ahlak, fazilet gibi kavramların olmadığını çoktan öğrendim ama yine de bu pişkinliğiniz karşısında “Pes” demeden edemiyorum!

Yorum Gönder

0Yorumlar
Yorum Gönder (0)