Bize bir ordu gerekli!


Güçlü bir ordu besliyoruz. Türk Silahlı Kuvvetleri Orta Doğu coğrafyasının en güçlü ordusu...
Askerlik çağımız geliyor.
Orduya katılıyoruz.
Oğullarımızın yaşı geliyor.
Onları askere gönderiyoruz.
Temel eğitimden sonra bayrağımıza elimizi koyup “vatan için gerektiğinde can verme” yemini ediyoruz. Bütün “ulus olmuş” ülkelerin babaları ve oğulları da vatanları için bunu yapıyor. Bizim ordumuzun kara kuvvetleri, hava kuvvetleri, deniz kuvvetleri, jandarması, dünyanın en gelişmiş silahlarıyla donatılabiliyor. Türk Deniz Kuvvetleri göremedikleri hedefi vurabiliyor. Türk Hava Kuvvetleri’nin savaş uçakları ve savaş pilotları, İspanya’yı bile bombalayıp geri dönebilecek yeteneğe sahipler. Türkiye’nin zırhlı birlikleri ile özel kuvvetleri de “savaş sanatının bütün inceliklerini” yerine getirebilecek şekilde eğitiliyor.
Güçlü ordu:

Vatan sevgisiyle olur.
Güçlü ordu:
Özveriyle (fedakarlık) olur.
Güçlü ordu:
Vergiyle olur.
Yüksek vergiler ödeyerek, oğullarını askere “vatan sağ olsun” sevgisiyle davulla, zurnayla göndererek güçlü ordu besleyen halk, seçip iktidara getirdiklerine “orduyu yönetmek” yetkisini de verir. Halkın seçip iktidara getirdiklerine “orduyu yönetmek” kalır.
xxx
Tayyip Erdoğan iktidarı, 10 yıl önce seçimle başa geldi. 10 yılın nerdeyse 8 yılını; sanki “orduyla küs olmak, kavgalı olmak, ayrı bakış açısına sahip olmak üzerine” kurarak geçirdi. Ordu devleti temsil ediyor, iktidar da milleti temsil ediyormuş gibi bir hava yarattı ve “devlet-millet çatışması vardır” diye dayanağı olmayan analizlerle “askerin kendisini mağdur ettiği iddiasına sığınarak” siyasi söylem geliştirdi, propagandasını yürüttü. Başbakan,”nerdeyse 10 yılın 8 yılını orduyla didişme” içinde geçirdi.
10 yıl önce terör bitmişti.
Suriye’de terörist yuvaları dağılmış, liderleri yakalanmış, mahkeme edilmiş, örgüt can çekişme noktasına gelmişti.
O günleri hatırlayın.
Genelkurmay’ın generalleri; “Şimdi görev sivillerde... Terörü tamamıyla temizlemek için bölgeye iş ve aş götürme zamanı...” diye uyarıyorlardı.
10 yıl sonra:
Her gün 10 şehit.
Her gün 25 şehit.
Her gün patlama.
Xxx
10 yıl sonra bugün: terör örgütü bölgeye bayrak dikmeye hazırlanıyor ve Türkiye ordusunun ikinci büyük cephaneliğinin bulunduğu Afyonkarahisar'daki Kara Kuvvetleri Lojistik Komutanlığı'na bağlı Mühimmat Depo Komutanlığı'nda patlama oluyor.
Binlerce el bombası!
Binlerce mayın!
Aynı anda nasıl patlar?
Neden patlar?
Mühimmat deposunda oğulları askerlik yapan anneler, gecenin saat üçünde patlamayı duyar duymaz, İzmir’den, Adana’dan, Edirne’den, Ankara’dan kalkıp Afyonkarahisar’a sabah daha güneş doğmadan ulaşmışlar, sabah daha şafak sökmeden gökyüzünü delen ağıtlarla “oğlumuzu bize verin” diye çırpınmaya başlamışlardı. Bu yazının yazıldığı saat 16’da ise henüz milli savunma bakanı oraya gitmemişti. Milli Savunma Bakanı ortaya çıkmıyor fakat Su İşleri’nden sorumlu bakan “patlamanın nedeni kazadır…” açıklaması yapıyorlardı.
Kaza mı?
Sızma mı?
Ortadoğu’nun en güçlü ordusunun mühimmat deposunda gece vakti, bir kazanın olabilmesi için milyon tane hatanın aynı anda yapılması gerekiyor. TV’lerin haber odalarına bağlanan emekli tuğgeneral (Haldun Solmaztürk) ise “Akşam saati mühimmat elden geçirilmez. 25 askerin bir arada olması düşünülemez. El bombası yere düşmekle patlamaz. Kaza olma ihtimali, kaza olmama ihtimaline göre çok düşük. Bu patlama sayım sırasında olduysa hiçbir asker bunu kabul edemez.” diyordu.
Xxx

10 yıl önce terör sıfırdı.
Bunu bu ordu başarmıştı.
10 yıl sonra “cephaneliğini bile koruyamaz hale” getirildi.
Bize bir ordu gerekli.

Yorum Gönder

0Yorumlar
Yorum Gönder (0)