Bu şartlarda hâlâ OHAL ilan etmemek, en azından görevi ihmal suçudur!


PKK gemi iyice azıya aldı. Otuz yıldır sürdürdüğü kalleş saldırıları ıssız dağlardan, kimsesiz köylerden; yüz binlerce vatandaşımızın yaşadığı kentlere kaydırdı.

Son iki aydır neredeyse her hafta, en az iki ayrı yerden “katliam” haberleri geliyor.

Daha Gaziantep’teki saldırıda şehit düşen vatandaşlarımızın kanları kurumadan, bu kez kara haberi Şırnak’ın Beytüşşebap ilçesinden aldık.

İlçe merkezinde önceki gece polis ve askeri noktaları hedef alan teröristler, uzun namlulu silahlarla saldırı düzenledi. 10 güvenlik görevlimiz daha şehit oldu.

***


Manzara böyle:

PKK sürekli vuruyor; iktidar ise hiçbir önlem almayıp seyretmekle yetiniyor!

Oysa anayasa ve yasalar bu gibi durumlarda alınması gerekli önlemleri belirlemiş...

Tırmanan teröre karşı hiçbir çözüm planı olmasa bile; iktidarın mevcut yasalardan kaynaklanan yetkilerini kullanması, akan kanın durmasını sağlamaya yetebilir...

Hangi yasalar mı?

Örneğin 2935 sayılı Olağanüstü Hâl Kanunu...

Bu yasanın ikinci maddesinin terörle ilgili bölümü aynen şöyle:

“Anayasa ile kurulan hür demokrasi düzenini veya temel hak ve hürriyetleri ortadan kaldırmaya yönelik yaygın şiddet hareketlerine ait ciddi belirtilerin ortaya çıkması veya şiddet olayları sebebiyle kamu düzeninin ciddi şekilde bozulması durumlarında olağanüstü hâl ilan edilir.”

Olağanüstü hâli, Cumhurbaşkanı’nın başkanlığında toplanan Bakanlar Kurulu, Milli Güvenlik Kurulu’nun da görüşünü aldıktan sonra ilan eder.

***


Geçmişteki iktidarlar; terörün döktüğü kanın bugünkünden çok daha az olduğu günlerde bile OHAL ilan edip, defalarca uzattılar.

Bu sayede akan kan dindi, PKK’lı katiller halkın arasında ellerini kollarını sallayarak dolaşamaz hâle geldi.

Şimdiki iktidar ise “Aman demokrasimize gölge düşmesin, PKK’nın yanında dinciler de av olmasın” diyerek, anayasada yer alan bu uygulamayı hayata geçirmiyor!

Bu nedenle de bir anlamda görevi ihmal suçu işliyor.

Halkımız ve güvenlik güçlerimiz de sırf bu yüzden PKK’nın “demokratik bombalı, roketli ve silahlı” eylemlerinde, “demokratik, demokratik” ölüyor!

***


Sayın Cumhurbaşkanı...

Görev size düşüyor!

Siyasi hesap yapmadan ve demokrasi simsarlarının boş lakırdılarını umursamadan; görevinizin gereğini yapın ve gerek Bakanlar Kurulu’nu gerekse Meclis’i olağanüstü toplayarak, artık rutinleşen bu katliamlara daha fazla seyirci kalmayacağınızı gösterin.

*****


GÜNÜN SORUSU

Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer, eğitimdeki 66 ay uygulamasına tepki gösterenlerin PKK yanlıları ve “laikçiler” olduğunu iddia etmiş... Sorum Bakan’a:

Her gün on vatandaşımızı öldüren PKK’lıları, çocuklarının ruh ve beden sağlığına özen gösteren annelerin arasında aramaya utanmadınız mı?

*****


VATAN’a sahip çıkmak, vatana sahip çıkmaktır!

Bugün VATAN’ın 10’uncu kuruluş yıldönümü...

10 yıl önce bugün “bağımsız ve güçlü gazetecilik” vurgusuyla yola çıkan gazeteniz, 10 yılda üç kez el değiştirdi... Ancak bu ideallerini asla değiştirmedi!

Medya üzerindeki baskıların yoğunlaştığı böylesine güç bir dönemde bile ne haberciliğinden ne de bağımsız yorumcularından vazgeçti...

Tam 10 yıldır gündemi belirledi...

Deneyimli haberci kadrosuyla yüzlerce gazetecilik başarısına imza attı...

Ben de bu güçlü makinenin bir dişlisi olmaktan her zaman onur duydum.

Gazetemizin geçirdiği kimi sıkıntılı dönemler de oldu elbette... Ve bu dönemlerde bizim başka gazetelere transfer olacağımızı, VATAN’ı terk edeceğimizi düşünüp umutlananlar da...

Sandılar ki; birçok kale gibi

VATAN da nasıl olsa düşecek...

Umdukları olmadı; çünkü bu gazeteye sadece gazete olarak bakmadık hiçbir zaman... VATAN’ı, vatanımız belledik...

Bu yüzden de terk etmeyi bir an bile aklımıza getirmedik...

Tek patronumuz oldu bizim: Siz...

Bu yüzden sizin çizginizi çizgimiz belledik! İlkelerinizden taviz vermedik... Siz de her zamanki gibi dört elle sarılın gazetenize...

VATAN’a sahip çıkmanın, vatana sahip çıkmak olduğunu asla aklınızdan çıkarmayın...

Yorum Gönder

0Yorumlar
Yorum Gönder (0)