Gri de bir renktir...


“27 Mayıs 1960” ilk darbedir!
Şöyle bir sıralayalım...
“27 Mayıs “, “14’lerin gönderilişi”, “22 Şubat”, “21 Mayıs”, “12 Mart”, “12 Eylül” bunların hepsi darbedir. Kazananların çoğuna, o gün kimse bir laf edememiştir.
Bugün de olsa, aynı tepki olur.
Çünkü her darbe memleketin kurtarılması için yapılıyor, kazananlar kurtarıcıdır!
* * *
Kıdemli darbeci rahmetli dostumuz Orhan Erkanlı “Bu memleketi kurtarmak isteyenlerden kurtarmak lazım” derdi, o günlerde “Bu düzen değişmelidir” lafı dillerdeydi, Erkanlı’ya göre, düzen de değişmezdi, düzülen de.
İki darbeciden hesap sorulmuştur, o da harbiye öğrencisini sokağa çıkaran Albay Talat Aydemir ve yardımcısı Binbaşı Fethi Gürcan...
Ondan önce ne darbenin cevabı vardır, ne de darbecinin...
* * *
Tarihin her döneminde post-modern denilen darbeler vardır, yani modern üstü darbeler...
Böyle bir darbeye teşebbüs nasıl olur?
Biraz tarih karıştıranlar bilirler ki darbeyi silahlı kuvvetler yapıyorsa, ana unsur, kara ordudur.
Silivri’deki mahkemenin son kararına göre, Kara Kuvvetleri Komutanı süpheli bile değil, Kara Kuvvetleri’nden olan Genelkurmay Başkanı da öyle...
* * *
Mahkemenin kararı açıklandığından beri konuşanları dikkatle dinliyoruz, okuyoruz, değerlendiriyoruz, bize en yakın düşünen ve yazan Mehmet Y. Yılmaz (Hürriyet - 24 Eylül 2012) “Balyoz Davası”nın kararını yorumlamış, özetle şöyle diyordu:
“Bir plan semineri yapıldığı, bu yapılırken emirlerin dışına çıkıldığı, oyuna gerçek kişi ve yer isimlerinin dahil edildiği, hükümete karşı eyleme dönüşecek planların konuşulduğu sır değil.
Ve elbette bunların cezai bir karşılığı da olmalıydı.
Sorun, bu plan seminerinin bir darbe teşebbüsü olup olmadığının tespiti ile ilgiliydi ki bu konuda mahkemenin yeterli bir yargılama yaptığını düşünmüyorum. Bazı delillerin düzmece olduğunu ilk önce savcı fark etmişti, ama bunu görmezden geldi, delilleri çürüten belgeleri dosyaya koymak yerine adli emanete kaldırdı.
Mahkeme iddianamenin kabulünden sonra bu durumu öğrenmesine rağmen tutuklu yargılamada ısrar etti. Deliller tek tek tartışılmadı, sanıklar kendilerini doğru dürüst savunma olanağından yoksun bırakıldı.
Kimse kusura bakmasın, buna adil yargılama diyemem.”
* * *
Sonuç?
“Ben gri bölgedeyim!” diyor Mehmet Y. Yılmaz...
Her konunun akla kara, siyahla beyaz diye ayrıldığı günlerde “gri” de bir renk değil mi?
* * *
Bunlar “siyasi mahkemeler”dir.
Kuruluş gerekçesini de elli yıl önce, Yassıada mahkemesinin başkanı Salim Başol açıklamıştır:
“Sizi buraya tıkan kuvvet öyle istiyor!”
Nokta!

Yorum Gönder

0Yorumlar
Yorum Gönder (0)