Horoz Bölüğü’nden orgeneralliğe... Oradan da 20 yıl hapse uzanan öykü!


“O zamanlarda üniversite imtihanları farklıydı. Ayrı ayrı girilirdi. Ben Harp Okulu’na girmeden üniversite imtihanına da girmiş ve Eczacılık ile İktisat’ı kazanmıştım.

Harbiye’de askerlik öğrenmek için İzmir Menteş’teki kampa gittiğimizde bizleri akşam içtima alanında topladılar. Üniversiteyi kazanmış olanları askeri öğrenci olarak okutmak üzere ayırmaya başladılar. Ben baştan çıkmadım, ancak sonunda ellerindeki listeden bulup çıkardılar.

- Ben askeri öğrenci olarak üniversitede okumak istemiyorum. Eczacı olmak isteseydim buraya gelmezdim.

- Burada ‘İstemiyorum’ olmaz. Burada sadece talimatlar ve emirler geçerlidir. Sen de askeri eczacı olacaksın.

- Hayır olmayacağım.

- İlk günden başını derde sokma. Ne deniyorsa onu yap.

Sonunda olan biteni biraz uzaktaki bir ağacın altında izlemekte olan ve sonradan bölük komutanı olduğunu öğrendiğimiz birisinin müdahalesiyle askeri öğrenci yapmaktan vazgeçtiler. Kendi bölüğümde, namlı 9. Bölük’te kaldım. ‘Horoz Bölüğü’ olarak bilinir. Övünmek gibi olmasın ama namı hâlâ yürümektedir.

Küçük olaylar insanların kaderini nasıl değiştiriyor... Bölük ve takım komutanlarımın hoşgörüsü askerlik kariyerime yön vermiş, meslek hayatımın rotasını değiştirmiştir.

Hepsinin ellerinden saygıyla öpüyorum, sağlık ve huzur dolu ömürler diliyorum.

1964 yılının bir Ağustos akşamında, Menteş’teki tozlu içtima alanında çizilen o rota, Türk Silahlı Kuvvetleri’ne 43 yıl hizmet ederek orgeneral rütbesine ulaşmam ile son bulacaktı.”

***


Bu sözler, cuma günü görülen son duruşmada önce ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırılan, ancak daha sonra bu cezası 20 yıl hapse çevrilen Org. Ergin Saygun’a ait...

Saygun bu kitabı, “Nöropati-karpal tünel” tedavisi görmek için GATA’da yatarken yazmaya başlamış... Ancak bir süre sonra hastalık nedeniyle ellerini kullanamaya başlayınca; o söylemiş, çocukları yazıya dökmüş...

Saygun, kitabın kesinlikle bir anı, otobiyografi ya da araştırma, inceleme kitabı olmadığını söylüyor.

Peki; o zaman ne?

Bu sorunun yanıtını da kendisi veriyor:

“Kronolojik notlar...”

Yaşadıklarını, tanık olduklarını, düşüncelerini tarihsel akışa bağlı kalmaya çalışarak ama konu bütünlüğüne daha fazla önem vererek kaleme almış...

***


Kitap, Saygun’un doğduğu 1940’lı yılların İstanbul’uyla başlıyor; babasız geçen çocukluk yıllarından, Darüşşafaka’daki eğitiminden, askerliğe karar verişinden tutun da Türk Silahlı Kuvvetleri’nin en üst kademelerine uzanan meslek hayatına kadar uzanıyor. Ve elbette, “Balyozlu yıllara” da oldukça kapsamlı bir şekilde yer veriyor.

***


Peki; Saygun bu kitabı neden yazmış?

Bu sorunun yanıtını da onun kaleminden verelim:

“Eskiden mahkeme heyetlerinin arkasında, ‘HAK KUVVETİN FEVKİNDEDİR’ yazardı.

Onun için yüce Allah, ‘Benim karşıma kul hakkı ile gelmeyin’ demektedir.

Şimdi KUVVET bizde değil ama HAK hâlâ bizimdir.

Onun için musalla taşında helallik alınır.

Bizden esirgenen işte budur.

Devlet hizmetindekilerin zengin olması mümkün değildir. Bizim mesleğimizde devletin verdiğiyle yetinilerek kimseye muhtaç olmadan mütevazı bir hayat yaşanır. Bu nedenle emekli olduğumuzda çocuklarımıza temiz bir isimden başka bırakacak bir şeyimiz olmaz.

Arkamızdan ‘İyi adamdı’ dedirtebiliyorsak, çocuklarımız babalarıyla gurur duyabiliyorsa, toplum içinde saygın bir kişi olarak anılabiliyorsak; bu, uzun ve meşakkatli devlet hizmetimiz sonunda alabileceğimiz en büyük hediye, çocuklarımıza bırakabileceğimiz en büyük mirastır.

Şimdi bu tek varlığımıza göz dikilmiştir. Bizlerden darbeci, cuntacı, terörist, mafya, balyozcu vs. diye bahsedilmekte, ailelerimize ve çocuklarımıza, ‘İşte babanız budur’ denilmeye çalışılmaktadır. (...)

Hiç kimse veya kurumla şahsi bir meselem yoktur. Bunları yazmamdaki yegane sebep, üzerime atılı ‘Darbeci’ damgasından kurtulmak, çocuklarıma bırakacağım tek mirasın lekelenmesine mani olmaktır.”

***


Elbette bu kitabın yazılmasının bir nedeni daha var...

Saygun, balyoz davasında sanık durumuna düşmelerine neden olan CD’lerin tamamının düzmece olduğunu kanıtlarıyla ortaya koyduktan sonra, sorulması gereken en önemli soruyu soruyor:

“Peki, bu sahte CD’leri kim üretti? Artık sorulması gereken soru budur. Bu sorunun cevabı bulunmadan memleketimizde kimse kendisini güven içinde hissetmeyecektir. Herkes sıranın kendisine ne zaman geleceği endişesini taşıyacaktır.”

***


Biliyorsunuz; balyoz davasını gören mahkeme, sözüm ona yargılamayı hızlandırmak adına sanıkların savunma ve haklarındaki belgeleri çürütme haklarını kısıtladı...

Yani savunmayı eksik bıraktı!

İşte bu kitap, bir anlamda da eksik bırakılan o “savunma”nın tamamı anlamına geliyor...

Olup bitenleri anlamak ve nasıl bir süreçten geçtiğimizi görmek istiyorsanız, bu kitabı okumalısınız...

Garanti veriyorum:

Dehşete düşeceksiniz!

*****


TÜRK ORDUSUNA BALYOZ ****

Türü: Kronolojik Notlar

Yazarı: Em. Org. Ergin Saygun

Yayınevi: Kaynak Yayınları

Baskı tarihi: Eylül 2012

Sayfa sayısı: 414

Fiyatı: 25 lira

İnternet fiyatı: İdefix’te 21.25 lira, D&R’da 18.49 lira.

Kişisel not: Ergin Saygun’la tanışmadım. Balyoz Davası’nda yargılanırken, Silivri’deki mahkemede verdiği ifadeyi dinledim.


Yorum Gönder

0Yorumlar
Yorum Gönder (0)