Hükümet PKK’yı ne kadar tanıyor?


Sizi bilmem ama ben iktidar cenahının PKK terörü ile ilgili yaptıkları açıklamaları genellikle ne okuyorum ne dinliyorum. Ciddiye almıyorum. Bunlar masalcı başı. Dünyanın en güçsüz devleti bile hemen sınırlarının ötesindeki topraklardan (Kandil’den) beslenen eşkıya saldırısına karşı böyle duyarsız kalamaz.
Ama bunlar korkuyorlar. ABD’den korkuyorlar. Kandil demek ABD demek zira. Korktukları gücün bir de kölesi olmak gibi garip tavırları var bunların.
Dolayısıyla akan kan “bunların cehaletinin eseri.”
Terörü sona erdirmek için Sezen Aksu’lu, Leyla Zana’lı “barış toplantıları” düzenleyenlere aşağıdaki yazıyı okumalarını öneririm. O yazı da bana ait. Biz Sezen Aksu gibi şarkı okumayız belki ama “tarihi ve jeopolitiği” iyi biliriz. CIA Başkanı Türkiye’ye geldi diye bayram edenler de iyi okusun.
İşte ABD-PKK ANLAŞMASI” başlıklı o yazımdan bir kesit:
“Öcalan’ın, Ankara Siyasal Bilimler Fakültesi öğrencisi iken kendi başına bir Kürt kalkışma ve devletleşme hareketini ortaya koymayı planladığını düşünmek elbette ki imkansızdır.
Öyle ki bu hareket, zaman içinde, değişik toplantı ve kongreler yapacak, İran’dan Lübnan’a, Irak’tan Suriye’ye gerilla kampları oluşturacak, Türkiye’nin baş düşmanı ve batı tarafından desteklenen ASALA ile ittifak kuracak, sayıları on bini aşan bir terörist grubunu silahlandırıp eğitecek güce ulaşacak, Türkiye Cumhuriyeti hedeflerine karşı topyekun askeri, sosyal ve kültürel bir saldırıyı organize edecek, ayaklanma bölgeleri oluşturacak, Avrupa ülkelerinde Avrupa Konseyi ve Avrupa Parlamentosu dahil olmak üzere diplomatik atağa kalkacak, gazete kuracak, televizyon yayını yapacak, Kürdistan kelimesini uluslararası yazışmalara sokacak, bütün bu faaliyetler için 25 yılda milyar dolarlık bir bütçeyi elde edebilecek; Abdullah Öcalan bütün bu işleri tek başına yapacak!
Böyle bir ihtimal elbette mümkün değildir.
Fransız Le Monde Gazetesi, 3 Ekim 2005 tarihli nüshasında şu habere yer verir: “ABD gizli servisi CIA, PKK’nın lider kadrosundan Nizamettin Taş ile üç kez görüştü.”
Diğer bir haber:
“21 Ocak 2002 tarihinde PKK Başkanlık Konseyi’nden ABD Dışişleri Bakanlığı’na bir yazı gönderildi. Bu yazı ABD ile PKK arsındaki görüşmenin ayrıntılarını ortaya koyuyordu. PKK ile ABD arasındaki buluşma bir Ortadoğu ülkesinde gerçekleştiriliyor. Amerika tarafında Pentagon, CIA görevlileri ve o ülkenin ABD elçisi, PKK tarafında ise Başkanlık Konseyi üyesi Mustafa Karasu bulunuyor.
İki sayfalık belge okunduğunda ortaya şu gerçek çıkıyor:
ABD bölgedeki yeni yapı için PKK’yı kolluyor. PKK da kendi geleceği için ABD’yi arkasına almaya çalışıyor.
Mektup şu memnuniyet satırları ile başlıyor:
“Başkanlık Konseyimiz yetkili arkadaşımızla yapılan ilk görüşme sonrasında bilgi sahibi olmuştur. Görüşmenin memnun edici geçtiğini görüyoruz. Birçok konuda görüşlerimizin örtüşmesi, ilişkilerimizin gelişmesinde önemli bir zemin teşkil etmektedir. Bölgede demokratikleşmenin sağlanması için ABD ve AB ile her türlü işbirliğine hazırız.” (Can Dündar, 18.01.2003, Milliyet)
Gazeteci Namık Durukan’ın ele geçirdiği belgeden yola çıkılarak kaleme alınan yazının devamında PKK’nın ABD ile işbirliği kurmasının şartları anlatılıyor:
“PKK, işbirliği için ABD heyetine 9 öneri yapıyor:
1-Irak’a müdahale: Bölgedeki rejimleri sarsacağı için PKK buna destek verecektir.( Bu görüşmeden sonra Irak işgal edildi. Y.n.)
2-PKK, bölgede demokrasinin geliştirilmesi her konuda işbirliği yapacaktır.
3-PKK Kürt sorununun çözümünü devletlerin yıkılmasında değil, rejimlerin yıkılmasında görür. Türkiye ve İran ve Suriye’de demokratik rejimlerin kurulmasıyla Kürtlerin merkezi ve yerel yönetime katılması, Kürtçe eğitim, kültürel gelişme olanağına kavuşması ve insan haklarının tanınması sağlanacak, demokratik çözüm, ülkelerin birliği korunarak gerçekleştirilmiş olacaktır. Kürtlere federal bir statünün tanınması Kürt sorununu çözüme kavuşturacaktır.( Bu görüşmeden Kuzey Irak’ta federasyona geçildi. Y.n.)
4-Kürtler arasında çatışmayı önlemek için PKK isim değişikliği dahil yeni adımlar atacaktır. (Bu görüşmeden sonra PKK, adını KADEK olarak değiştirdi, y.n)
5-Kürt ulusal güçlerin aralarındaki ilişkileri düzeltip ittifak yapması için ABD’nin teşvik ve çabalarına acil ihtiyaç vardır.
6-PKK’nın uluslar arası çalışmalarına konulan kısıtlamalar kaldırılmalıdır.
7-Öcalan’ın sağlık ve yaşam koşulları acilen düzeltilmeli, havanın kuru olduğu bir yere diğer PKK’lıların yanına taşınmalı, basın yayın olanaklarından yararlandırılmalı, ziyaretçi kabul süresi artırılmalı, idam cezası kaldırılmalıdır.
8-Türkiye’nin HADEP’ uyguladığı baskının aldırılması için ABD girişimde bulunmalıdır.
9-Bu görüşmelere Kuzey Irak’ta heyetlerle devam edilmelidir. (19.01.2003, Milliyet, Can Dündar)
Bu görüşme ile ilgili detaylar basında yayınlandıktan sonra ABD’li yetkililer hiçbir yalanlamada bulunmamışlardır.
Amerikalı diplomatlar ve istihbarat elemanları ABD yönetiminden aldıkları direktiflerle PKK’yı resmi bir muhatap kabul ederek görüşmeler yapıyor, anlaşmalar imzalıyor, maçlarının örtüşme konusunda ittifaka varıyor ve ortak strateji izleme kararı alıyorlardı.
Şimdi uzun lafın kısası şu:
Hala ne diye ABD’nin PKK konusunda Türkiye’nin yanında yer almadığını boşu boşuna tartışmaya gerek yok.
Bir terörist devletle, bir terörist örgüt oturup anlaşmışlar, bizim mandacı siyasetçilerimizle top gibi oynayıp duruyorlar.” (30 Ekim 2007 Yeni Mesaj, Muharrem Bayraktar)

Yorum Gönder

0Yorumlar
Yorum Gönder (0)