Karar baştan verilmişti


Pilot Yarbay Namık Kurşuncu Balyoz davasında derdest edilip hapse atıldığında “Harbe hazır F - 16 pilotu” olarak görev yapmaktaydı... İddianameye göre bir sıkıyönetim halinde uçağıyla Fenerbahçe Stadyumu’nu tepeden kontrol edecekti. Yarbay Kurşunlu, iddia olunan darbenin planlandığı tarihte Harp Akademisi’nde öğrenci subay olduğunu, bir F-16 pilotunun 650 km hızla Fenerbahçe Stadı’nın üzerinden geçerken stadı sadece 1 saniye görebileceğini mahkemede anlattı. Bu görüşünü doğrulayan bilirkişi raporlarını mahkemeye sundu. Kendisine tek bir soru bile sorulmadı.
Sonuç: Yarbay Kurşunlu 13 - 18 yıl hapis cezası alan sanıklar arasında yer aldı...
Ne o derdini anlatabildi, ne mesaj çektiği iddia olunan saatte TRT kamerası önünde denize dalan subay... Ne diğerleri...
2003 yılında yapılmış darbe planı içinde 2009 yılında adı konmuş hastanenin nasıl yer aldığını kimse izah edemedi ama mahkeme de üzerinde durmadı...
Buna benzer çelişki ve kuşkuların sayısı 1500’ü aşıyordu.
Bütün umutlar kanıtların değerlendirileceği aşamaya bağlanmıştı...
Mahkeme teamülleri ve yasal gerekleri bir yana itti, delil değerlendirme safhasını atlayıverdi...
Savunmalar yasaya aykırı olarak avukatsız alındı...
Bir avukatın deyimiyle:
“Mahkeme de kanıtların düzmece olduğuna inanıyordu... Aksi takdirde kanıtların incelenmesi taleplerini neden reddetsin?”
Nedir iktidarı elinde tutanların ana hedefi...
Ordunun güçlü ve geleceği parlak subaylarını tasfiye etmek, kendi ordusunu kurmak...
Ama unutmayalım.. Ordular yalnızca darbe yapmazlar. Ordu ulusun ırzını, namusunu, taşını, toprağını, onurunu korumak için de vardır. Ordu düşerse pek çok şey birlikte yıkılır...



Hilmi Özkök, Balyoz kararı ile ilgili
“Üzüntü içindeyim” demiş.
Helal olsun Paşam’a; “Yargıtay’ın onaylamadığı karara soğan doğramam” da diyebilirdi!
Fahrettin Fidan

Soru: Balyoz’la ilgili gazete başlıkları içinde en doğru
olanı hangisi?
Yanıt: “Adaletin balyozu indi”... Çünkü bizde Adalet
Tanrıçası Themis’in elindeki terazi alınıp yerine balyoz verildi...
Haldun Ertem



Ayakkabı numarası...
Adamın biri ayakkabıcıya gitmiş. 41 numara bir ayakkabı istiyorum, demiş. Ayakkabıcı mallarını çıkarmış. Provalar başlamış.
Ayakkabıcı:
- Fakat sizin ayağınız en az 43 numara, demiş.
- Olsun, demiş adam, ben 41 numara giyiyorum.
- Allah allah.. Peki sebebini sorabilir miyim?
- Çünkü, ben çok mutsuzum. Ülkede olup bitenlere müthiş sıkılıyorum. Geleceği çok karanlık görüyorum. Beni mutlu edecek hiçbir şey göremiyorum. O yüzden 2 numara küçük ayakkabı giyiyorum. Akşam ayakkabılarımı çıkardığımda öyle ferahlıyor öyle rahatlıyorum ki, anlatamam. Tek mutluluğum da bu... O yüzden lütfen bir 41 numara verin...
Kıssadan olumlu hisse: Bu ülkede mutlu olmanın yolları tamamen kapanmış değil!



Karakuşi karar...
Okurumuz Balyoz’daki mahkeme kararı üzerine orduyu suçluyor:
“Sol düşünce gelişmesin diye karşılarına dinci görüşleri kuvvetlendirmek için ellerinden geleni yaparlarken bugünleri hiç düşünmediler. Yarattıkları canavar sonunda kendilerini yedi...”
Böyle suçlamalar yapabilirsiniz...
Benzer şekilde kararı ordunun geçmişteki darbe siciline bağlayanlar da var.
Evet ordunun geçmişte darbe sabıkaları da vardır.
Vardır da, “Yakaladıklarımızı geçmişi temsilen cezalandıralım” şeklinde bir mantık olabilir mi?
Karakuşi karar diye bir karar çeşidi vardır...
Hakkında idam kararı verilen bir boyacının boyu uzunmuş. Darağacına uymamış. Durumu yargıç Karakuş'a bildirmişler...
Kısa boylu bir boyacı bulup onu asın, demiş Karakuş... Devir o devir mi?
İkincisi... Acaba orduyu darbeci diye mi yargılıyorlar yoksa o bahaneyle mevcut orduyu tasfiye etmek için mi? Ordu acaba kötü yanları nedeniyle mi cezalandırılıyor yoksa tezkereye omuz vermemesi veya Kıbrıs, Güneydoğu gibi kritik konularda ABD’nin hoşlanmadığı bir tavır takındığı için mi?



Yurdum insanı!
P.N. cep telefonuna Kuran yüklemiş (nasıl bir telefonsa o)... Bazan bu telefonla tuvalete girmesi gerekiyormuş... Bunun bir sakıncası var mıymış?
Bu duyarlı kişi soruyu, cuma günleri Haber Türk’teki köşesinde dini bilgiler veren ve soruları yanıtlayan ilahiyatçı Prof. Bayraktar Bayraklı’ya sormuş. Gelen yanıt en az soru kadar ilginç:
“Hiçbir sakıncası yok. Hafızlar da Kuran’ı ezberlemiş, beynine yüklemiş kişilerdir; onlar tuvalete girmiyor mu, bunun sakıncası var mı? Aynı şekilde tuvalete girmenin sakıncası olmaz.”




Seçim meydanı...
Şu söz bir Fransız politikacısına ait:
“Parlamentoya seçim meydanlarından gelinir ancak parlamentoda seçim meydanındaki gibi konuşulmaz.”
Tabii yalnız parlamentoda değil... Diğer kapalı salon toplantılarında da o tonda konuşmamak gerekir... Tabii karşınızdakileri korkutmak gibi bir niyetiniz yoksa...

Yorum Gönder

0Yorumlar
Yorum Gönder (0)