Milli ibadet!


Bilinen sözdür, cesurlar bir kere, korkaklar ise her gün ölür!

Realite bu ama koca bir ülke, bir isme ve bir cemaate teslim olmuştur.

Generalinden gazetecisine, sanatçısından yazarına, iş adamından yargıcına, avukatından doktoruna, köylüsünden şehirlisine, işçisinden memuruna, öğrencisinden öğretmenine onlarca milyonluk dev bir kütle, aman bana dokunulmasın, aman ben zarar görmeyeyim, anlayışı ile sinmiş ve beyaz bayrak çekmiştir.

Bin yıllık Türk yurdu ve ulusu, emperyalizme peşkeş çekilirken kendine güya milliyetçi, demokrat, münevver ve yurtsever diyenler utanmadan son Türk devleti için kılınacak cenaze namazına cemaat oluyor!

Amacım elbette, toplumsal bir kalkışmayı önermek değil, demokratik tepkidir!

Sahi bu ülkenin aydınları nerede?

Yığınları nerede?

Namuslu, erdemli, vatansever insanları nerede?

Bakın nasıl kuşatıldık!

Bakın zihinlerimizi nasıl iğfal ettiler!

Bakın Ordumuzu ne hale soktular!

Bakın devletimizi nasıl tarumar ettiler!

Bakın tersanelerimize nasıl girdiler!

Bakın limanlarınızı nasıl gasp ettiler!

Bakın fabrikalarımızı, barajlarımızı, telefonumuzu, bankalarımızı ve hatta topraklarımızı nasıl çaldılar!

Çok daha ötesi, bakın tertemiz inancımızı, Türklüğümüzü, Cumhuriyetimizi, Atatürkümüzü ve de bin yıllık hasletimiz olan birlikte yaşama ve kardeşlik kültürümüzü nasıl paspas yaptılar!

Peki bizim bunlara bir diyeceğimiz yok mu?

Aman bizim elimizden ne gelir demeyin!

Onların gazetelerini bile okuyan siz. Televizyonlarını seyreden ve reklam veren siz.

Bana zarar gelmesin diye farklı görünüp taklalar atan siz.

Tayyip Erdoğan'ı haşa ilah gibi görüp secde eden siz.

F Tipi'ne yaranmak için okyanus ötelerine koşturan siz.

Yasaların verdiği hiçbir protesto hakkını kullanmayan siz.

Var olan ceberutluğa karşı örgütlenmeyen, birlik olmayan ve tepki koymak için zerre riske girmeyen siz!...

Daha sayayım mı?

Böyle devam ederseniz, nah yerinde kalır bu ülke!

Gelinen bu noktada, Tayyip Erdoğan ve F Tipi ile demokratik mücadele artık milli bir ibadet haline gelmiştir.

Fetih hutbesi mi, veda hutbesi mi?

Aydınlık Gazetesi çok iyi bir gazetecilik yapıyor.

Mesela önceki günkü, "işgalci misin" manşeti de fevkaladeydi.

“Şam'da, Emevi Camii'nde namaz kılacağız" diyen Tayyip Erdoğan'a haddini bildiriyordu.

Gerçekten ne diyor bu Tayyip Erdoğan böyle?

Aklınca fetih ve fütuhat mesajı ya da imajı ile tabanını afyonlayacak!

Tayyip bey Tayyip bey, fetih-fütuhat dediğin Amerika'yla, İsrail'le, İngilizle, Fransızla yani Haçlı-Siyonist koalisyonuyla kol kola girerek olmaz!

Hele hele Müslüman bîr ülkeye karşı hiç olmaz!

Senin partindeki toplantıda, irad ettiğin "Şam'da namaz kılacağız"ı içeren malum nutkun ise fetih değil emin ol veda hutbendir!

Aha buraya not düşüyorum, bu Suriye politikan sadece Türkiye'nin başını derde sokmayacak, seni de süpürecek!

Ekonomi patladı, patlayacak!

PKK kalkışması hızlanınca yabancı sermaye girişi bıçak gibi kesildi.

Suriye politikamızın maliyeti ise onlarca milyar dolar çünkü sadece ikili ve sınır illeri ticaretimiz değil, Suriye'nin geçiş ülkesi olması sebebiyle, Ortadoğu ve Afrika'ya kara yolu ile yapılan ihracatımız tamamen durma noktasında.

AB'deki malum kriz ile Avrupa pazarı zaten daralan Türkiye'nin dış satımı bu şekilde SOS vermeye başladı.

Buna paralel olarak, birden zirve yapan bütçe açığı ile ekonomideki daralma ya da durgunluk bir başka büyük tehdit.

Malum daralma demek, devletin dolaylı vergilerinin aşağılara inmesi demektir ki, bu büyük bir risk!

Buna bir de cari açık ile onun finansmanı için her ay gereken ilave 6 milyar dolan dikkate alırsanız, Türkiye ekonomisi patladı, patlayacak bir noktadadır.

Adına ihanet eden Kör Hasan'ın oğlu!

Bir varmış bir yokmuş.

Devlet Hava Meydanları'nda çalışan bir Hasan varmış!

Bir gözü sakat olduğu için lakabı Kör Hasan imiş!

İşte bu emekçi Hasan, fanatik bir Demirelci imiş!

Öyle ki, oğlu doğduğunda adını Süleyman koymuş!

O Süleyman uyumuş ve büyümüş!

Çiller'in sekreteri ve emanetçisi olarak kısa bir süreliğine DYP'ye genel başkan bile olmuş!

Ama çok sürmemiş, Hüsamettin Cindoruk kongrede onu alaşağı etmiş!

Derken, yeni gelenler Süleyman'ın DYP'deki hesaplarını incelemişler ve İstanbul'da bir şirkete ödenen iki buçuk trilyonluk bir meblağı keşfetmişler!

Söyle Süleyman, o şirketin sahibi kim?

Bitmedi, Süleyman parti parası ile gömlek-atlet-külot almış ve bunları partiye fatura etmiş ki, bu durumu kendisi de inkar etmiyor.

Peki, kim mi bu Süleyman?

"Ben meğer aslında AKP'li imişim de yeni fark ettim ve gerçek partime koşarak geldim" deyip, Tayip Erdoğan'a yaranma adına, adını aldığı Sayın Süleyman Demirel'e laf çakan çocuk!

Ey Tayyip Erdoğan, geleceğini bu Süleyman'a bağladın isen yandın haberin ola!

Yorum Gönder

0Yorumlar
Yorum Gönder (0)