Ne oldu bu heronlarınız sizin?


Farkında mısınız, bir süre öncesine kadar neredeyse her PKK baskını sonrası verilen zayiatlarda askerin hatasını arayan "bir malum medya grubu" vardı.
Bu medya grubu basılan her karakol sonrası, verilen her şehidin ardından harekete geçerlerdi.
"Nerede bu Heronlar!" diye manşet
atarlardı.
"Heronlar PKK'lıların görüntülerini aldı ancak gereği yapılmadı" diye haber yaparlardı.
"Bütün bu baskınlar derin PKK'nın asker içindeki uzantısı" diye yorumlar yazarlardı.
PKK baskınları bütün hızıyla devam ediyor. Şehit haberleri dalga dalga geliyor. Eskiden karakollar basılırdı şimdi ilçeler, tugaylar basılır oldu.
Ama "Heronları elinde tutanlar asıl katillerdi" diye manşet atanlar sus pus oldular.
O kadar sus pus oldular ki Beytüşebap'ta 10 şehit verdik, Sabah gazetesinin 1. sayfasında "iğne ucu kadar" haber yer aldı.
Koskoca bir şehir basılırken bu "Heronlar nasıl görmez teröristleri" diye sormaz mı
insan?
Soramazlar zira "misyon" bunu gerektiriyor. Misyon gazeteciği bunu gerektiriyor.
Peki, bunu sebebi hikmeti ne?
Gayet açık:
Onları fena öfkelendiren süreci temsil eden son Genelkurmay Başkanı değişti, Işık Koşaner gitti yerine "bizim paşamız" dedikleri Necdet Özel geldi, yorgan gitti, kavga bitti.
Askerin "hizaya geldiğini" görünce Heronlar üzerinden askere taarruz etmekten vazgeçtiler.
PKK'nın artan saldırılarında "uyuyan heronları", istihbarat zaaflarını görmezden
geldiler.
"Kendi paşalarının" döneminde zirveye çıkan PKK saldırılarının perde arkasını ve siyasi rezilliği tek kelime yazmadılar.
Bu ülkede medya "bu işe" yarıyor, yani senden olanı alkışla senden olmayanı
kış kışla.

Bir Suriye, bir Türkiye

Şam'da ulusal güvenlik binasının yanında bomba patladı 55 kişi öldü. Suriye yönetimi Türkiye'yi suçladı.
Hemen ardından Gaziantep'te bomba patladı 10 kişi öldü, Türk hükümeti Suriye'yi suçladı.
Türkiye, Suriye sınırdan teröristlerin girdiğini söylüyor, Suriye'de Türkiye sınırından teröristlerin girdiğini söylüyor.
Suriye'de her gün asker cenazeleri kalkıyor, Türkiye'de de her gün asker tabutları kalkıyor.
Türkiye'de kan akıtan elle Suriye'de kan akıtan el aynı aslında.
İki ülkede de aynı el tetiği çekti.
İki ülkeyi kanlı bıçaklı hale getirmek için her yolu deniyorlar.
Türkiye "iyi ve sadık bir taşeron olarak" vazifesini bütün hızıyla yerine getiriyor.
Kendi ülkesinde olmayan demokrasiyi Suriye'ye ihraç etmek için çırpınıyor.
"Boş işlerine" dönmüş Dışişleri, stratejik rezilliğe dönmüş stratejik derinlik politikası Türkiye'yi derin bir çukurun içine sürüklüyor.
Çırpındıkça batıyorlar.
Ürdün'de 200 bin Suriyeli mülteci var. Sorunsuz barınıyorlar, hiçbir olaya karışmıyorlar.
Türkiye 80 bin mülteci kabul etti, ortalık feryadü figan. Hatay'da, Kilis'te her gün olay var. Çünkü ne kadar pespaye Suriyeli var "zorla mülteci yaptık!" Adamlara "hemen Türkiye'ye gelin, burası cennet" dedik. Mülteci sayısı artıkça Esad'ın daha kolay yıkılacağını sanmak gibi ahmakça bir dış politika uyguladık.
Şimdi bu pespaye eşkıya takımının ağzını kokluyoruz.
Ürdün'deki "gerçek mağdur sığınmacılar" yerine biz "mağrur ve küstah sığınmacılara" kapı açtık.
Sonuç ortada.
Saddam'dan kaçan 500 bin Irak'lı mülteciyi barındıran ve hemen hemen hiçbir olayla karşılaşmayan Türkiye, şimdi 80 bin Suriyeli mültecinin yol açtığı anarşinin şokunu yaşıyor.
Anarşi ihraç edenler anarşiye maruz
kalırlar.

Yorum Gönder

0Yorumlar
Yorum Gönder (0)