Orhan Pamuk Türkiye’yi temsil ediyormuş


Birkaç gün önce Hürriyet’in Avrupa baskısı eski yönetmeni Ertuğ Karakullukçu ile sohbet ediyorduk. Bana Orhan Pamuk’un Türkiye’yi dünyada temsil ettiği yakıştırması için ne düşündüğümü sordu. Kendisine söylediklerimi biraz sonra okuyacaksınız. Çünkü daha önce anlatmam gereken bir olay var.
Çirkin olay
Tam tarihini bulamadım, ama 2005 yılının ilk haftasında olmalı. Svenska Dagbladet adlı İsveç gazetesinde yayınlanan bir haberde şu satırlar yer alıyordu: “1977’de Yaşar Kemal, 20 ay hapis cezasına çarptırıldı. Kürt hakları konusunda yazı yazdığı için mahkum oldu. Fakat serbest bırakıldı; ancak Yaşar Kemal 5 yıl bu konuda yazı yazmayacağına dair söz verdi.”
Bunun üzerine Ertuğ Karakullukçu, konuyu araştırması için Hürriyet’in İsveç muhabiri Tandoğan Uysal’a telefon etti. Tandoğan Uysal, Svenska Dagbladet’in yazı işleri yetkilisiyle konuştu. Yetkili, Yaşar Kemal’le ilgili bu bilgiyi, haberi yazan muhabire Orhan Pamuk’un verdiğini, onun söylediklerini kelimesi kelimesine yazdıklarını açıkladı. Bununla yetinmeyen Karakullukçu, bu kez, bizzat gazeteyi aradı ve haber gazetenin Haber Müdürü Anders Q. Björkman tarafından doğrulandı. Bunun üzerine Tandoğan Uysal, Yaşar Kemal’i aradı ve şu cevabı aldı:
“Devletle anlaşma yaptığım alçakça bir iddia. Her zaman yardım ettiğim bir yazarın bunu söylediğine inanmak istemiyorum. O sözleri söylediyse alçaktır...”
Tandoğan Uysal, bu kez, haberle ilgili olarak Orhan Pamuk’u aradı, ama kendisine ulaşamadı. Haber 4 Ekim 2005 tarihli Hürriyet Gazetesi’nde yayınlandı.
Orhan Pamuk haberi yalanlıyor ve gazete özür diliyor
Yurt dışında bulunan Orhan Pamuk, haberin yayınlanması üzerine, yayıncısı İletişim Yayınları aracılığıyla O sözleri kendisinin söylemediğini açıkladı ve ardından gazetenin Haber Müdürü Anders Q. Björkman,Yaşar Kemal’e bir mektup yazarak, yaptıkları hatalı yorumdan dolayı kendisinden özür diledi. (Hürriyet, 05.10.2005)
Bu türden açıklamalar basın dünyasında bilinen uyduruk yöntemlerden biridir. (Bizde, özellikle AKP cenahında “Maksadını aşmış söz” bahanesinde kullanılır.) Anlaşılan Stockholm’da araya birileri girdi ve gazete olayı örtmek için özür dilemek yolunu seçti. Orhan Pamuk’un İsveçli yayıncısı araya girip gazeteye baskı yapmış olabilir. İyi de, arada Orhan Pamuk gibi biri olmadan, Yaşar Kemal’in davasından bir İsveç gazetesinin nasıl haberi olabilir?
Gazetenin açıklamasına Türkiye’de kimileri inanmamış olmalı ki, Mustafa Mutlu “Her Şey Nobel İçin (Vatan, 09.10.2005) başlıklı bir yazı yayınladı.
Nitekim, bir yıl sonra, Orhan Pamuk Nobel Ödülü’ne kavuştu.
Gelelim günümüze
21 Ağustos 2012 tarihli Türkiye gazetelerinde Orhan Pamuk’un The Independant Gazetesi’ne verdiği demeç yer aldı. Aynı tarihli Yurt Gazetesi’nde de söz konusu haber yayınlandı. Haberle birlikte yayınlanan fotoğrafta Orhan Pamuk, Fransız ressam Jacques-Louis David’in “Madame Récamier” tablosunda olduğu gibi sedire uzanarak poz vermişti. Şöyle diyordu:
“Bir roman yazarı olmak sizi sorumsuz bir şekilde çalışan biri yapıyor. Size karşı bu kampanyalar olduğu zaman kelimelerinize dikkat ediyorsunuz, bunu daha fazla istemiyorsunuz. Karakterlerinizden biri şakacı bir ruh durumuyla bir şey söylüyor ve sonradan kontroldan çıkıyor... Türkiye’nin sesi ya da temsilcisi olmak neşe dolu ve masum bir durum değil. Bu beni utangaç biri yapıyor ve içimdeki çocuğu öldürüyor.”
Romancının “sorumsuz bir şekilde” çalıştığını, hiçbir gerçek yazarların ağzından duyamazsınız, ama Orhan Pamuk (Ermeni ve Kürt yatırımlarında olduğu gibi) bu türden zırvaları sorumsuzca söyleyebilir. “İçimdeki çocuk” kullanımı da piyasa romancılarına özgü, cıvık bir klişe...
Kambersiz düğün olur mu, Oral Çalışlar da 21.08.2012 tarihli Radikal Gazetesi’nde, Orhan Pamuk’u desteklemek için yazdı: “Orhan Pamuk’un ülkemizdeki geleneksel burjuvaziye yönelik sert eleştirileri geniş yankı buldu: ‘Burjuvazi beni çok sinirlendiriyor. Küstahlıklarından tiksiniyorum. (...) Egoistlikleri ve kendi vatandaşlarından nefret etmelerinden hiç hazzetmem. Laik Türk üst sınıfını askeri müdahaleler de Kürtlere yapılan baskı da rahatsız etmez. Türk kadınlarının birçoğuna, sadece başörtüsü taktıkları için tepeden bakarlar. Bu tutumları bana, eskiden Güney Afrika’da beyazların siyahlara bakışlarını hatırlatır’.”
Tam anlamıyla “Laf söyledi balkabağı” durumu. Orhan Pamuk, “Türk üst sınıfı”nın silme laik olduğunu nereden çıkartıyor? Orhan Pamuk’a göre, askeri müdahalelerden, Kürtlere yapılan baskılardan sadece “laik üst sınıf” rahatsız değilmiş. Baştan aşağı ipe-sapa gelmez zırvalar. “Ermeni istismarı” sona erdi, şimdi sıra Kürt sorunundan ziftlenmekte...
Türkiye’yi temsil etmek
Orhan Pamuk’u Türkiye’yi temsil etmek için kim görevlendirmiş. Kendisi mi, AKP hükümeti mi, yabancılar mı? Bu atamayı kim yapmışsa yapmış ama bunu Orhan Pamuk’un ağzından duymak çok çirkin. Yazar olarak Türkiye’yi temsil etmek Orhan Pamuk’a kaldı ise, yandık ki ne yandık!...
Bir yazar ölümlü bedeniyle ve yapıtlarıyla sadece kendisini temsil eder. Orhan Pamuk da çok reklamlı berbat romanlarıyla sadece kendini temsil etmektedir. Türk yazarlarının büyük bir çoğunluğu Orhan Pamuk tarafından temsil edilmekten utanç duyar. Sonradan, inandırıcı olmayan bir tarzda yalanlansa da kendisine yardım eden bir yazara iftira atan bir yazarın Türkiye’yi temsil etmesine kim izin verir?
Orhan Pamuk Türkiye’yi temsil ediyor ise, olimpiyatlara katılan sporcular gibi, göğsünün sol tarafında Türk bayrağı taşımak zorundadır. Öyle haybeden temsil olmaz!

Yorum Gönder

0Yorumlar
Yorum Gönder (0)