PKK kan batağında ne yapmaya çalışıyor?..



Düşünebiliyor musunuz; AKP iktidarı üç yıldır adına “diyalog” ya da “açılım” denilen sözde “çözüm” sürecinin içinde, Kürt hareketinin legal ve illegal kanatlarına taviz üstüne taviz veriyor...
Bu taviz öylesine büyüdü ki, “terörle mücadele” yerini “teröristle müzakere”ye bile bıraktı!..
PKK ise bu tavizleri “kazanım” olarak adlandırıyor... Örgüt şiddeti bu yüzden bir dayatma yöntemi olarak kullanmaya devam ediyor... Yani PKK’ya göre “ne kadar şiddet o kadar kazanım!..”
Diyeceksiniz ki; PKK’nın “kazanım” olarak tanımladığı Kürtçe öğreten dershaneler bir bir kapandı, Kürtçe yayın yapan TRT 6’yı da kimse pek izlemiyor...
Habur şovunun ardından yüzlerce PKK’lının ilk mahkemelerinde salıverilmesi de işe yaramadı...
Olsun... Devlet, terörü dayatan bir örgüte karşı mücadele ederken, “pişmanlık yasası”yla örgüte katılımları azaltmaya da çalıştı...
O da yetmedi, Kürt yurttaşların beklentilerini de sosyo-ekonomik ve sosyo-kültürel girişimler ve yatırımlarla yanıtlamayı amaçladı.
Güneydoğu’nun kalkınması uğruna yapılan ekonomik projeler bir yana; sosyo-kültürel yatırımların amacı da, bölge insanının devletle bağını güçlendirmekti...
AKP son üç yılda; terörle mücadelede, 1983’ten bu yana iktidarda bulunan partilerden farklı bir stratejiye bile yönelmekten çekinmedi... Bu yönelim bazen ciddi biçimde pervasızlaşırken, iktidar partisi gizli gündemlerle diyalogu hep açık tuttu...
Örneğin AKP, yalnızca devletin askerini, polisini istihbaratçısını İmralı’da yatan Öcalan‘ın ayağına göndermedi...
Hükümet, “açılım”ı öylesine açtı ki, devletin en stratejik kurumalarından biri olan MİT yetkililerini de “müzakere” adı altında, Oslo’da PKK yöneticileriyle aynı masaya bile oturttu...

‘Barış’ adına ne oldu?..

Tüm bunların yapılması iddiaya göre tek gerekçeye sığdırılıyordu; Terörü bitirmek, kanı durdurmak...
İyi de terörle mücadele, pardon müzakere sınır dışına bile taşmasına rağmen, sonuçta “barış” adına ne oldu?..
Hükümet PKK ile masaya otururken, devlet taviz üstüne taviz verirken kan ve şiddet açısından ne değişti?..
Terör durdu mu, şiddet bitti mi, PKK geri mi çekildi, teslim mi oldu?.. Ne yazık ki hiç biri!..
Ne şaşırtıcıdır ki PKK şiddeti, kanlı yüzünü geçmişten çok daha sert biçimde göstermekten kaçınmadı...
Devlet “çözüm” iddiasıyla biraz olsun ilerlerken, PKK eyleme yönelik adımlarını hep hızlandırdı... Karakol baskınları, canlı bomba eylemleri, intihar saldırıları, baskınlar, tuzaklar ardı ardına geldi.
Örneğin adına “Kürt açılımı” denilen sürecin başladığı 2009’dan bu yana 500’ün üzerinde asker şehit oldu... En az 400 asker de saldırılarda yaralandı...
Bu “açılım” döneminde, devletin onlarca kamu binası ve aracı terör saldırılarında tahrip edildi, ulusal ekonomiye çok büyük darbeler vuruldu...
Diyarbakır’da, Ankara’da, Kayseri‘de bomba yüklü otolar havaya uçuruldu; PKK, Osmaniye’den Hakkari‘ye kadar neredeyse tüm kentlerde güvenlik birimlerini hedef aldı...

Strateji değiştiren terör...

Ne şaşırtıcı değil mi?.. AKP ile CHP arasında son aylarda başlatılan “açılım” diyaloguna rağmen de şiddet bir türlü durmadı...
CHP, Öcalan’ın “akil adamlar” gibi önerilerini bile dillendirmekten kaçınmazken, şiddet eskisinden çok daha sert biçimde sesini yükseltti...
Son yıllarda siyaset, terör konusunda ne zaman bir adım atmaya kalkışırsa yeni bir kanlı olay yaşandı ya; terörün karanlık yüzü son dönemde de taktik değiştirmedi!..
Örneğin CHP’nin, “on maddelik çözüm paketi”ni AKP’lilere teslim etmesinden bir gün sonra PKK, Dağlıca karakolunu basarak 8 askeri şehit etti...
İki büyük partinin Güneydoğu sorununa “çözüm” konusunda belki de ilk kez “öneri”yle yan yana gelmesinin ardından yaşanan kanlı saldırı, PKK’nın ne yapmaya çalıştığı konusundaki soruları daha da arttırdı...
Kimi siyasiler bunu “provokasyon”a bağlarken, bazı derin uzmanlar ise PKK içindeki “şahin” ve “güvercin” ayrımına sığınarak ayağı yere basmayan analizler yapmaya kalkıştı!..
PKK Dağlıca’ya yönelik üçüncü saldırının ardından terörün şiddetini ne yazık ki daha da arttırdı...
Strateji değiştiren örgüt, Kürt siyasetinin Suriye’de bazı yerleşim birimlerinde bürokratik denetimi ele geçirmesinden cesaret bularak “vur-ka甑tan “vur-kal”a bile geçti!..
Örgüt Şemdinli‘ye ardı ardına saldırılar gerçekleştirirken, Gaziantep‘in ortasında bombalı aracı hava uçurdu ve 9 yurttaşı öldürdü...

İrade yitiren örgüt!..

AKP iktidarının ısrarla gündemde tutmaya çalıştığı “Oslo” süreci “akil adamlar” kılığında ilerletilmek istenirken terör; Eruh- Şemdinli-Beytüşşebap hattında kan akıtmaya devam ediyor...
Soruyu yeniden soralım; AKP devletin stratejik kurumlarını bile açılama ikna etmeye çalışırken, terörle mücadele etmiş onlarca üst düzey subay “terörist” damgası vurularak zindana atılırken PKK niçin halen kan akıtıyor?..
Türkiye’de, özellikle de Güneydoğu’da yaşanan olayları biraz olsun analiz edebilen her insan eminim kendi kendine şu soruyor soruyor:
“PKK ne yapmak istiyor?..”
Şimdi diyeceksiniz ki, soru sorma yanıtını ver... Yanıtı o kadar basit ki...
PKK, Suriye’deki kolu PYD’nin Kürt yerleşim birimlerinde denetimi ele geçirmesinin ardından “işgal” şımarıklığıyla hedef büyüttü...
Ancak her ne kadar Ortadoğu’daki jeopolitik gelişmeler hedefin büyütülmesini tetiklese de, PKK hem askeri hem de örgütsel açıdan kontrolünü de yitirdi...
Bir yıla yakın süredir Öcalan’la bağlantısını yitiren örgüt, AKP’yi Oslo masasında tutmak için alışılagelmiş stratejisini ısrarla uygulamaya çalışıyor...
Ancak bir örgüt, “açılım” çabalarına rağmen tarihinde görülmemiş biçimde “işgal” provaları yapabiliyorsa geride üzerinde düşünülmesi gereken çok önemli bir gerçek kalır.
PKK’nın son dönemdeki Şemdinli pervasızlığı artık kendi iradesinin ürünü değil!.. Ortadoğu’yu yeniden dizayn etmek isteyenler, PKK tehdidini büyütmek için her yola başvuruyor!..
Güneydoğu’da son üç ayda yaşanan şiddetin ardında işte bu karanlık ve emperyalist irade var... Türkiye bu planı bozmadığı sürece ne Şemdinli ilk ne de Beytüşşebap son olacaktır!..

Yorum Gönder

0Yorumlar
Yorum Gönder (0)