Süründürmek


Ergenekon, Balyoz davaları, bıktırırcasına ve giderek güven erozyonuna uğrayarak sürüyor…

Halkın önemli bölümü, artık bunlar ve benzeri davaların, büyük ölçüde komplolara dayalı olduğuna dair, ön kanaat beslemeye başladı.

Hilmi Özkök, Yaşar Büyükanıt ve Aytaç Yalman gibi isimlerin ordunun en üst kademesinde görev yapmalarına ve sözde darbe girişimlerinin bu komutanlar zamanında yapılmış olmasına karşın; bu isimlerin davalardan uzak tutulması ve ilişkilendirilmemesi, yargıya karşı güveni önemli ölçüde yitirtti…

Genel kurmay Başkanları, hiyerarşik olarak kendilerinden bir alt kademede görev yapan, kuvvet komutanlarının faaliyetlerinden (sözde darbe girişimlerinden) haberdar değillerse, ya da böyle bir gelişmeyi görevleri gereği gözlememişlerse, en büyük suçlu onlardır…

Çünkü görevlerini, gereğine uygun yapmamışlardır… Gerçekleri ve olayları göremeyecek denli sorumluluklarını yerine getirememelerinden ötürü, hiçbir şekilde haklı ve mazur görülemezler…

Hangi oluşumda olursa olsun, askeri ya da sivil; oluşumun en üstünde bulunan yetkili; komutan, başkan, müdür, vs. o kuruluşlardaki olumsuzluklardan birinci derecede sorumludurlar…

Kuvvet komutanları içeride, Genelkurmay başkanları lüks yazlıklarında ve emirlerine verilmiş konforlu ve zırhlı arabalarında günlerini gün ediyorlar…

Eski Deniz Kuvvetleri Komutanı Özden ÖRNEK, esasa dayalı son savunmasında şu sözlerle kendini savunmuş:

"Şahsıma atılı hiçbir suçu kabul etmiyorum. Umarım bu incelemedeki tespitler mahkemece karar aşamasında dikkate alınır. Burada hazır bulunan 364 kişi masum ve davanın fiilinden bihaberdir. Onlar 20 aya varan süredir tutuklu olmakla bir komplonun yarattığı dertlerini anlatamama duygusu altında hayatlarından çalınan günler için isyan duygusu ile doludurlar. Umarım bu eziyet en kısa sürede sona erer. Bizler bu komployu hazırlayanları ve onlara yardımcı olanları tahmin edebiliyoruz. Bundan sonraki hayatımızda bu kişilerin en perişan hale gelip süründüklerini görmek en büyük arzumuz olacaktır. Bunun içinde elimizden gelen hiçbir şeyi esirgemeyeceğiz"

Buradan Özden Örnek’e sormak istiyoruz:

Sayın Örnek:

Bunca zaman içerdesiniz. ..

Şahsınıza ve silah arkadaşlarına yönelik yargısal uygulamaları, suçlamaları; başlangıçta, son savunmanızda gösterdiğiniz tepkisellikle karşılamamış, öbür silah arkadaşlarınız gibi adeta kadere boyun eğme görüntü ve imajları vermiştiniz.

Şahsınızın vatanseverlik duygularından zerre kadar ayrılmış olacağınızı düşünmedik ve sizlere yönelik bu yöndeki suçlamaları da, sağduyulu bir vatandaş olarak, kesinlikle kabullenemedik ve içimize sindirmedik…

Hal böyle iken…

Suçlanan ve içeride olan hiçbir komutan ve silah arkadaşınızdan siz dahil uğradığınız haksızlıklara yönelik, yeri göğü inletecek “demokratik” bir tepki ve isyan görmedik!..

Sanki suçluymuşçasına, anlaşılmaz bir sessizlik, suskunluk ve tepkisizlik içerisinde her şeyi kabullenmiş ve kadere boyun eğmiş gibi, kamuoyuna şaşırtıcı görüntüler yansıttınız…

Ne mi yapmalıydınız?

Onur mücadelenizde, tüm tavırlarınızın hukuk, yasa ve demokratik ilkeler doğrultusunda olması gerektiğini, öncelikle ve başlangıçta altını önemle çizerek belirtmek isteriz.

Avukatlarınız aracıyla kamuoyuna yönelik, ateş gibi açıklamalar yapıp boş yere yandığınıza, yakıldığınıza yönelik, düşünce ve vicdani kanaat atmosferi yaratmalıydınız

Son savunmanızda ortaya koyduğunuz tavır ve söylemleri, yargılanmanın sonuna yaklaşırken değil, işin başında ve daha sonra ki süreçte bir Türk subay ve komutanından beklenen hassasiyet ve kararlılıkla yaşatmalıydınız.

“Bundan sonra ki hayatımızda bu kişilerin en perişan hale gelip, SÜRÜNDÜKLERİNİ GÖRMEK en büyük arzumuz olacaktır…

Savunmanızda böyle söylüyorsunuz…

Ne demek bu Sayın Örnek?

Bana, bizlere yönelik bu haksız ve kasıtlı uygulamaları, komploları yapanlardan hesap sorulup, burunlarından fitil fitil getirilmesi, bundan sonra yegane arzu, hedef ve eylemlerimiz olacaktır demek değil midir?..

Mesajınızın muhatapları, kesin olarak bilinmese de, tahminlerden uzak ve bilinmez değiller…

SONUÇ:

Türk Silahlı Kuvvetleri; tarihinde karşılaşmadığı kadar, ağır suçlamalar, aşağılamalar, yıpratmalar ve dışlamalara uğramış, adeta duvara çarpmıştır…

Atatürk ve cumhuriyet düşmanlarının, din simsarlarının, sömürgen dincilerin, “Allah ile aldatanların; kurgu, destek ve eylemleriyle ufku ve umutları söndürülen ve adeta yok edilen milletin “yaşama sevincinin” yeniden yeşermesi için, dış ve iç düşmanlarımıza karşı yegane güvencemiz; Türk Silahlı Kuvvetleri’nin, değerli komutan ve subaylarının Atatürkçü ruh ve idealler doğrultusunda yeniden moral, motivasyon ve aksiyon kazanması, aziz milletimizin en büyük beklenti ve arzusudur…

“Sürünmeyi “ ya da “süründürmeyi” hak edenlerin de; güvenilmez ve bağımlı hale gelmiş kul adaletinden paşayı sıyırsalar dahi, er ya da geç “süründürülmeleri”; Yüce Yaradan’ın ilahi takdir ve uygulamalarından, mutlaka ki nasiplerini alacaklardır!...

Bundan kimsenin en küçük kuşkusu olmasın…

Yorum Gönder

0Yorumlar
Yorum Gönder (0)