Ulusun hesaplaşma zamanı


Fethullah Gülen, 16 Ekim 2005 tarihinde “ulusalcı dalgayı aşacağız” diyerek bir program açıklamıştı. Gülen aynı günlerde “Türkiye’de büyük tertip ve suikastlar olacak, çok kan dökülecek” kehanetinde de bulunmuştu!

İki yıl içinde Van ve Şemdinli tertipleri, Danıştay suikastı, Atabeyler operasyonu, Rahip Santora cinayeti, Hrant Dink cinayeti vb.’leri yaşandı…

Tüm bu tertiplerin, cinayetlerin ve suikastların “ulusalcı dalganın aşılması” için tezgâhlandığı artık kesinleşmiştir. Ergenekon operasyonlarıyla derin devletin değil, ulusal devletin hedef alındığı artık ortadadır.

Neden mi anımsattık şimdi bunları?

Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, “Ulusçulukla hesaplaşma zamanı geldi” dediği için!

DAVUTOĞLU AKLANMA PEŞİNDE

Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, dün “sıfır sonuçlu” dış politikasını aklamak için Hürriyet’ten Cansu Çamlıbel’e uzun bir röportaj verdi.

Röportajı okumayanlar için belirtelim: Dış politikada iflas, Davutoğlu’nda büyük sıkıntı yaratmış. Bu durum haliyle psikolojisini etkilemiş. Öyle ki, artık her olay sırf onun “stratejik derinlik ve komşularla sıfır sorun politikasını geçersiz kılmak için” meydana geliyor!

Davutoğlu’nun bu röportajdaki hemen her sözü ayrı bir makale gerektirir cinsten… Ama biz bugün onun “ulusçulukla hesaplaşma zamanı geldi” sözünü ele alacağız.

FULLER-GÜLEN-DAVUTOĞLU

Kuşkusuz Davutoğlu da tıpkı Fethullah Gülen gibi bir program açıklıyor. Tabi bu programın yerli olmadığı, Graham Fuller’in “Kemalizm bitti” şeklinde ilan ettiği ABD programı olduğu hepimizin malumu…

Kemalizm dedikleri ulusal devlettir elbette. Ulusçuluk da, ulusal devletin programından, yani Altı Ok’tan biridir.

İşte Ahmet Davutoğlu, “ulusçulukla hesaplaşacağız” diyerek ulusal devleti yıkma hedefini ortaya koymaktadır.

“2002’den bu yana ulusal devleti adım adım yıktılar zaten” dediğinizi biliyorum… 2002’de, daha doğrusu 1999’da AB kapısına bağlanarak başlatılan süreç, ulusal devleti yıkmak üzere yapılan üçüncü büyük hamledir.

Birincisi, Türkiye’nin 1946’da içine sokulduğu “Küçük Amerika” süreciydi…

İkincisi, 24 Ocak 1980’de alınan kararlarla ulusal devletin pazarını yani Türk ekonomisini yıkma süreciydi… 12 Eylül darbesi, sürecin ancak silahla yürütülebileceği içindi!

DAVUTOĞLU’NUN ALTI İLKESİ

“Ulusçulukla hesaplaşmak” isteyen Ahmet Davutoğlu, yerine ne koyacaklarını da ilan ediyor: “Altı ilke ile cevap vereyim. Bir; Toplumsal özgüven, İki; insan haklarına dayalı özgürlükçü bir anayasal çerçeve, Üç; Doğu’nun erdemini Batı’nın rasyonalitesi ile birleştiren kültürel rönesans. Dört; farklılıkları içselleştirici ve harmanlayıcı yeni bir siyasal kültür ve düzen, Beş; verimliliği sosyal adalet anlayışı ile sentez eden sürdürülebilir bir ekonomik kalkınma, Altı; bütün bunlara dayalı uluslararası alanda etkin ve sözü geçen bir küresel güç.”

Davutoğlu’nun “Yeni Türkiye” için program belirlerken Altı Ok’tan kopya çekmesini ve Altı İlke belirlemesini ufkuna veriyoruz.

ULUS, HATAY’DAN BAŞLADI

Ulusal devletler devrimle kurulur ve ancak karşı devrimle yıkılır.

Ulus, yıkılan ulusal devletin yerine, yenisini yine bir devrimle kuracaktır. Bu yasa, ulusun pratiğiyle de hayata geçmektedir.

1 Mayıs’ta işçinin, 19 Mayıs’ta gençliğin, 23 Mayıs’ta memurların birleşerek işaretini verdiği bu süreç, hafta sonu Hatay’da halkın “Türkiye-Suriye kardeştir” haykırışlarıyla daha da ileriye sıçramıştır.

Erdoğan ve Davutoğlu’nun “ulusçuluğa” savaş açması bundandır; çünkü aslında ulus kendileriyle hesaplaşmaya başlamıştır!

Yorum Gönder

0Yorumlar
Yorum Gönder (0)