Sendika mı?



Vikipedi’ye göre sendika, ‘’Çalışanların ortak hak ve çıkarlarını korumak, sorunlarını çözmek için kurulmuş, ekonomik öğeler taşıyan, devlet, siyasi parti ve iktidar örgütlenmelerinden bağımsız örgütlerdir.’’

Memur sendikalarının geçmişi pek eskiye dayanmaz. 657 Sayılı Memur Yasası’nda daha önce var olan memur sendika kuramaz ve kurulan sendikalara üye olamaz maddesi nedeniyle kurulamayan memur sendikaları, İLO Sözleşmesi’nin sendikalarla ilgili maddesine dayanılarak kuruldu.

12 Eylül faşist rejiminin yoğun baskılarının sürdüğü bir dönemde, Niyazi Altunya ve arkadaşları, onlarca yıl hapis yatmayı göze alarak ilk memur sendikasını kurdular.

Kuruluş dilekçelerini kabul edecek makam bulamadıkları için, evrakları posta yoluyla gönderdiler. Bunu; aylar, yıllar sonra da diğer sendikaların kuruluşları takip etti.

12 Eylül öncesi, sayıları 5 bini bulan memur dernekleri vardı. Bu durum memur mücadelesinin zayıf kalmasına ve kazanım elde edilememesine neden oluyordu.

Geçmişten ders çıkartılamadığından veya var olan sendikaların, kamu emekçilerinin özlük, ekonomik ve demokratik haklarıyla ilgilenme yerine, belirli siyasi anlayışların peşine takılmalarından olsa gerek, sadece kamuda 136 memur sendikası kuruldu.

Memur sendikaları, 2 milyon 270 bin 558 kamu çalışanından, 1 milyon 589 bin 964’ünü, 11 işkolundaki 136 sendikada örgütleyerek, örgütlenmede % 70 oranını yakaladı.

Ülkemizde değişik siyasi anlayıştan gelen işverenler, emekçiye karşı çıkar ve menfaatlerini korumak ve daha fazla kar elde etmek amacıyla, bölünmeden tek bir sendikada örgütlenmelerini sürdürmektedir.

Emekçiler, emperyalizmin ve işbirlikçilerinin oyununa gelerek, tek bir sendikal yapıda örgütlenmeyi bugüne kadar başaramadı.

Yurdumuzda adı sendika olan; tayin, makam ve mevki sözü vererek üye kaydedip, kamu çalışanlarının %33.58’ini örgütleme başarısı gösterebilen konfederasyonlar var.

Kamunun 11 işkolunda yetkili olan konfederasyonun, eğitim işkolundaki ‘’malum sendikası’’ 2002 yılında 18.028 üyeye sahipken; 2014 yılında 279.722 üyeye ulaştı.

İktidarın eğitim alanında gönlünden geçenleri, eğitimcilerin talebiymiş gibi dile getirerek, iktidara olan borcunu ödemeye çalışan bu sendika, son günlerdeki talepleriyle, Atatürk İlke ve Devrimleri’ne, Cumhuriyet’e karşı zehrini akıtmaktadır.

Harf devrimine karşı çıkarak, Latin Alfabesi yerine Arap Alfabesi kullanılmasını, çeşitli dillerin birleşmesinden oluşmuş Osmanlıca’nın eğitim dili, Cuma günlerinin tatil olmasını eğitimcilerin talebiymişçesine ileri sürmektedir.

Kurtuluş Savaşı sonrası, ülkede okuma yazma oranı %5 seviyelerindeydi. Halk Türkçe konuşuyordu. Sadece saray çevresi Osmanlıca kullanıyordu.

Bugün sadece araştırmacıların ve çok az sayıdaki ilgilenenin bildiği Osmanlıca’yı; üyelerini tümü Latin Harflerini kullanan ve anlaşma dili olarak Türkçe konuşan malum sendikanın, üyelerinin isteği olarak ileri sürmesini, mantık kabul etmez.

Yıllardır tarikat mensuplarının dillendirdiği, ‘’Cuma günleri tatil olsun’’ malum sendikanın bir diğer talebi.

Adına eğitim şurası denen, katılımcıları eğitimci olmayan toplantılarda alınan kararları seslendirmek, sendikaların görevi olamaz.

Atatürk’ü seven, Cumhuriyeti savunan eğitimcilerin, tayin, makam ve mevki için malum sendikaya üye olarak, üye kalarak, yetkili sendika yaparak, ülkeye, halkımıza ve geleceğimize verdikleri zararın farkına varmaları zamanı geldi, geçiyor.

Yarın, Cumhuriyetle elde ettiğiniz o makam ve mevki, hepsinden önemlisi onurunla yaşayabileceğin bir ülke kalmayacak.

Osman Gazi OKTAY

Ulusal Eğitim Derneği İzmir Şubesi Başkanı

Yorum Gönder

0Yorumlar
Yorum Gönder (0)