Zaferin Subayları...



Kurduğu ordunun subay ve erleri, Mustafa Kemal Atatürk’e, başkomutanlık sınırlarını aşan bir sevgi ve güvenle bağlıydılar. Subayları, buyruklarının doğruluğuna o denli inanıyordu ki, bunları yerine getirmeyi, vatan savunmasının gerekli kıldığı kutsal bir görev sayıyorlardı.

Albay Reşat, 27 Ağustos 1922 Sabahı saat 10:00’da M.Kemal ile telefonda görüştü ve 11:00’e kadar Sincanlı Ovasından Dumlupınar’a kadar tüm yolların önündeki en stratejik engel olan Çiğiltepe’yi alma sözünü verdi.

Biliyordu ki subay diye bedeninden önce şerefini koruyan adama derler; verdiği sözün yaşamının sınırını çizdiği vakit geldiğinde saat 11:00’de, Albay Reşat, gelecek Büyük Varlığı gidecek varlığından üstün tuttu ve ölümü büyük küçümsedi. Vazife anlayışı bedeninden taşarak, Çiğiltepe’nin yamaçlarına tahtını kurup nöbet tutan bir ruh oldu.

11:45’te Çiğiltepe alınmıştı. Çiğiltepe’de bayraklaşan adı göğe daha da yaklaştı: “Albay Reşat Çiğiltepe” oldu.

Bu kahramanlık destanını Atatürk, Nutuk’unda tarihe şu cümleyle kazıdı: “Her aşaması düşünülmüş, hazırlanmış, yönetilmiş ve zaferle sonuçlandırılmış bu harekat, Türk Ordusu’nun, Türk Subayı’nın ve komuta kurulunun yüksek güç ve kahramanlığını, tarihte bir daha tespit eden ulu bir yapıttır. Bu yapıt, Türk Milletinin hürriyet ve istiklal düşüncesinin ölümsüz anıtıdır. Bu yapıtı yaratan bir ulusun evladı, böyle bir ordunun Başkomutanı olduğum için sevincim ve mutluluğum sonsuzdur.”

Zaferin subayları susmaz, hakikati haykırır! Yarbay Ali Tatar gibi hukuksuzluğa, Yarbay Mehmet Alkan gibi karanlığa isyan olurlar. Halkın vicdanı ve onuru olurlar. Ölümsüzlüğün dudaklarından hiç düşmeyecek adlarıyla sonsuzlukta yankılanırlar.

Yorum Gönder

0Yorumlar
Yorum Gönder (0)