CHP'de beyin fırtınası



"İŞTE CHP’NİN “BEYİN FIRTINASI”NDA YAŞANANLAR"

Yeniçağ gazetesinden Sabahattin Önkibar, CHP’nin düzenlediği “Beyin Fırtınası” toplantısını kaleme aldı.

İşte “CHP’nin beyin fırtınasında konuşulanlar ve alınan kararlar” başlıklı o yazı:

“Bir hafta önceydi. CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu aradı: - “Sabahattin Bey hafta sonu İstanbul’da geniş katılımlı bir toplantı düzenliyoruz. Beyin fırtınası hüviyetli bu toplantıda partimiz CHP’yi masaya yatıracağız. Sizin de katılmanızı arzu ediyoruz.” Katılacağımı bildirdim ve Cuma’dan İstanbul’un yolunu tuttum. Toplantının içeriğine geçmeden önce bir hususun altını çizeyim.

Önder Sav’a polit büro isyanı
Hayır, CHP’nin toplantısında magazinsel bir konuk yani şarkıcı, türkücü ya da futbolcu yoktu sadece bir sanatçı, o da mimar kimliği ile kent uzmanı diye davet edilmişti.
Katılımcılar sosyolog ağırlıklı akademisyenler, ekonomistler, kent uzmanları, ilahiyatçılar, değişik çevrelerden sivil toplum önderleri ,dış politika uzmanları, işadamları ve gazetecilerden oluşuyordu.
Basından Altan Öymen, Nuray Mert, Murat Yetkin ve ben vardım.
Ahmet Hakan ise mazereti sebebiyle son anda katılamadı.
CHP, MYK üyeleri, Grup Başkan vekilleri, il belediye başkanları ve büyük illerin il başkanları ile salonda hazır ve nazırdı... Buna ilaveten Murat Karayalçın’dan Hikmet Çetin’e kadar eski genel başkanlar da oradaydı. Deniz Baykal ise mazeret bildirmişti.
Gelelim içeriğe, yani nelerin konuşulduğuna:
Teknik bir çalışmaydı ve belli bir metodoloji ile hareket edildi.
Önce Türkiye’nin dünyadaki konumu, sorunları ve de öncelikleri ayrıntılı bir biçimde ortaya kondu.
Bilahare genelden özele geçilerek CHP masaya yatırıldı.
Zerre abartmıyorum, toplantı sonuca ulaşsın ve verim alınsın diye nezaket kuralları bile zaman zaman ayaklar altına alındı.
Mesela Önder Sav’ın yüzüne CHP Polit Bürosu Başkanı bile denilebildi.

Konuşulan konular
Keza örgütün seçim kazanmaya değil, kurultay kazanmaya göre dizayn edildiği bizatihi örgüt yöneticilerinin yüzüne söylendi.
Dahası mesela bendeniz, türban bağlamında verilen komik görüntüleri en sert ifadelerle ortaya koydum.
Muharrem İnce’nin “Bu kadar da insafsız olmayın” isyanından başka CHP’liler tepki vermedi ve tamamı parti yükselsin arzusu ile yapılan eleştirileri not etti.
Gençlik ve kadın sorunları bütün ayrıntılarına kadar masaya yatırıldı.
Ekonomideki üretimsizlik ve tarımdaki çöküş, uzman isimlerce ortaya kondu.
İstihdamda daralma ve onun getireceği sorunlar da en çok tartışılan konulardı.
Dış politika başlığında Türkiye’nin bölgesel konumu, komşuları ile ilişkiler ve İran olayı, AB-ABD ile ilişkiler, Orta Doğu ve Avrasya’daki gelişmeler diğer konu başlıklarıydı.
Keza siyasal İslam da önemli bir konu başlığıydı.
Cemaatlerin eğitimden sağlığa, gençlikten sosyal yaşama ve devlet kadrolarındaki etkinliği en çok konuşulan konulardan biriydi.

Din ve Kürt konusu
Aynı şekilde AKP’nin seçim başarılarının ardındaki olgular da sorgulamaya alındı.
Kürt konusu ise çok netameli olduğu için üstünde çok durulmadı ve genel özgürlükler çevresinde geçiştirildi... İzlenimim; CHP’nin seçim sürecinde Kürt konusunda bugünkü konumu sürdüreceği, yani yanlış anlamalara sebep olacak adımları atmayacağıdır.
Medyanın bugünkü durumu ve geleceği noktasında dramatik analizler yapıldı. Keza devletteki AKP kadrolaşması ile yargının ele geçirilmesi de önem verilen bir başka konu başlığıydı.
CHP-din ilişkisi ve algılanması ayrı bir başlık ile ortaya kondu ve yine çok sorgulandı.
Anadolu üniversitelerinden çağrılan İlahiyatçı öğretim üyeleri CHP’nin din ile sorunlu imajını örneklerle ortaya koyarak ısrarla bunun aşılmasını önerdiler.
Beyin fırtınası esnasında ve kahve molası aralarında bire bir sohbet imkanını bulduğum Kılıçdaroğlu’nun bir şeye ısrarla odaklandığına şahit oldum ki o da, merkez sağdan oy alabilmekti.
Evet CHP liderinin olmazsa olmaz hedefi, merkez sağ oyların en azından bir bölümünü AKP’den söküp almaktı.

Hedef merkez sağ oyları
Gözlemim CHP ve Kılıçdaroğlu, gece 22.30’lara kadar devam eden bu toplantıyı, esas olarak partilerine yeni seçmen alanları yaratmak ve de oy deposu olan merkez sağ kulvara nasıl ulaşılacağını belirlemek için yapmıştı.. Öyle ki Kemal Bey bu proje bağlamında, merkez sağ eğilimleri bilinen bir ismi de (iznini almadığım için adını yazmıyorum) kendine danışman yaptı. Dahası, Kılıçdaroğlu’nun türbana takındığı saygılı tutum, yine bu çerçevede, yani merkez sağdan oy almak için imaj oluşturmak olarak değerlendirilmelidir.
Hülasa toplantıda sadece durum tespiti değil, hedef kitle ve çıkış yolları da ayrıntıları ile ortaya kondu.
Öncelik gençliğe ve kadına ulaşmak, akabinde topluma CHP’nin ülkeyi layıkı ile yönetebileceğinin mesajını güvenle vermek ve iktidar modelini yaratıp sunmak! CHP’nin klasik oy bandından çıkarılması bir başka hedef.
Önemli gözlemlerimden biri de CHP’nin iddia edildiği gibi ayrışmadığı ve sevgisizliğin uç vermediğiydi. Kılıçdaroğlu-Sav ilişkisinde sorun görünmüyor ya da yansıtılmıyor. Ancak Antalya Belediye Başkanı gibi bazı isimleri biraz mesafeli gördüm ve partide geçici gibi olduğuna dair bir izlenimim oldu. İstanbul ekibi ise müthiş dinamik ve üretken. Berhan Şimşek sahada siyaset yaptığı için Gürsel Tekin gibi toplumu iyi okuyor ve gözlemlerini yalın bir biçimde parti zirvesine aktarıyor. Şimşek’in, “inançlı insanlara kendimizi iyi anlatamıyoruz” eleştirisine ben de örneklerle
katıldım.

İki Kemal seçim otobüsünde!
Bu arada Kemal Derviş’le kurulan ilişki ve havalimanında yapılan görüşmenin tesadüfen olmadığını, Faik Öztrak’a teyit ettirdim. Derviş’in CHP ile ilgisi ve ilişkisi sürüyor ve tekrar adaylığı gündemde... Hedef Kılıçdaroğlu ile Derviş’in seçim otobüsüne beraber
çıkması.
Gelelim güncel soruya, yani CHP’nin 29 Ekim resepsiyonuna katılıp katılmayacağı sorusuna?
Kılıçdaroğlu çıkılması daha iyi diyor ancak partinin diğer önemli isimlerinin bazı çekinceleri var, dolayısı ile kesin karar önümüzdeki günlerde ortaya çıkacak,
Sonuç: CHP çok önemli bir şey yaptı ve kendini sorgulamaya aldı.
Hayır CHP’nin yaptığı asla ve kat’a AKP’nin yaptığı türden şova dönük yani millet oynaşta-arayışta görsün türünde bir çalışma değildi gerçekten samimi bir arayıştı.
İlgilenenlere bir başka notum da tüzük uygulamasının seçimin sonrasına bırakıldığıdır ki Önder Bey bu konudaki hukuki riskleri üstüne almış durumda.
Organizasyona ilgili tek eleştirim ise iletişimi iyi yönetememelidir.

İletişim hatası
AKP, artist-şarkıcı ve futbolcu gibi dağarcığı malum insanlarla yaptığı açılım toplantılarını ala-i vala ile medyaya taşıp satarken CHP’nin bu önemli toplantıyı gizlemesini emin olun hiç mi hiç anlamış değilim.
Hele konuşulanların açıklanmasına yasak konması tam bir garabetti.
Hayır bu yasağı koyan Kılıçdaroğlu ve CHP kurmayları değil, her şeyi en iyi bildiğini zanneden çalışmayı yöneten akademisyen ekipti ki bendeniz bu durumu eleştirince ve CNN-Türk ile NTV gibi televizyon kanallarından bana gelen yayın taleplerini aktarınca, Kılıçdaroğlu bana “Sen çık o yayınlara ve olanları aktar” diyerek akademisyenlerin gizleme taleplerini onaylamadığını ortaya koymuş oldu."

Odatv

Yorum Gönder

0Yorumlar
Yorum Gönder (0)