Rıza Zelyut yazdı:"Günaydın öğretmenim!"

Bugün; yılda bir kez hatırladığımız öğretmenlerimizin günü.
Tümünü selamlıyorum.
Tokat Öğretmen Okulu'nda (1964-67) meslek dersleri öğretmenimiz olan Lemanser Sükan öğretmenim, bütün öğretmen çocuklarını kucaklamak için bana bir şiir yollamış. Öncelikle Van depreminde şehid olan öğretmenlerimize ithaf ettiği bu şiiri ben tüm öğretmenlere hediye ediyorum:

ÖĞRETMEN
Günaydınla açılır yedi göğün kapıları.
Kara bulutlar rahmet yağdırır.
Çağdaş zamanların yalvacı.
Havarisi sevginin.
Özgürlük anıtlarının mimarı.
Karanlık köylerde ışık.
Bilgesi meclislerin.
Sıcak bir gülücük gül yüzlü çocuklara.
Kampüsleri okul yapan
Dalım Kız Balım Oğul'a.
Adalet terazisi.
Eşitlik dağıtan yargıç.

Onunla ısınır sınıflar,
Karatahtalarda güller açar,
Dile gelir kitaplar,
Alın teri sevinir.
Emeği en yüce değer yapar.
İyilik tohumu eken rençper
Tonguç Babası'yla birlikte
Hasanoğlan'da.
Yabani fidanlara mutluluk aşılar.
Güneşli bahar günlerinde
Sevgi saçar gönül tarlalarına.
Hasadını kendi güzünde toplar.
Bir eli Özgür'ün elinde diğer eli Berfin'in
Birlikte oynar Ayşe ile Berivan.
Ana dillerinin sıcaklığı ile okşar saçlarını.
Türküleri bir ana öğretir bir de o.
Okulun duvarı yıkılır altında kalır
Çiçek diye sayıklar son nefesinde.
Tebeşirler öğrencilerin kokusunu çizer.
Onunla güler çocukların gözleri.
Yurdun hüzünlü ırmakları
O çizince coşkun akarlar.
Dağlar, ovalar onunla vatan olur.
Hint'ten, Çin'den, Afrika'dan
Bütün halklar doluşur sınıfın penceresine.
Sevgiden örülmüş bir çelenk takarlar
Gönüllerinden onun başına.
Dokuz köyden kovulmuş.
Heybesi bilimle dolu gezer.
Sabırdan yontulmuş heykel.
Geçmişi geleceğe ilmik ilmik bağlayan.
Sıdıka Avar, Munzur Dağlarında.
Atıyla Zap Suyu'na giden müfettiş
Çalıkuşusu Zeyniler köyünün
Taşa tutulan 'kahpe' Muallime
Ateşe verilen Alemdar Sineması’nda
TÖS’lü Güneş Öğretmen.
Mefkureci Muallim.
Ülkücü Öğretmen.
Öğretmen...
***
Zeki Sarıhan'ın bu güzel şiiri ile öğretmen arkadaşlarımı yeniden selamlıyorum.
Benim için Türkiye'nin gerçek mimarları onlardır.
Onlar iyi yontarlarsa çocuk dediğimiz mermeri; ortaya şahane bir sanat eseri çıkartırlar.
Sadece bilimsel kuralları değil insancıl kuralları da öğreterek...
Onların dinsel, ulusal, ahlaksal gıdalarını da vererek.
Çağdaş yaşam biçiminin özgür bireyleri olmalarını hedefleyerek...
Bayrağın, vatanın kutsallar olduğunu hissettirerek...
Yontarlarsa mermeri...
Ortaya harika eserler çıkartırlar.
Ben de bize emek veren; bizim çocuklarımıza emeği geçen bütün öğretmenlerin ellerinden öpüyorum.
İlk önce de bize benliğimizi kazandıran Başöğretmen büyük Atatürk'ün ellerini...

OLDU MU MEHMET ÖĞRETMEN?
Mehmet Sağlam; profesör unvanı taşıyan bir siyasetçi.
Yani yıllarca üniversitelerde gençlere ders vermiş.
Hem de bir hukukçu.
İş bununla kalsa iyi. YÖK Başkanlığı bile yaptığı için yüksek eğitimi düzenleyen; yürüten kişi olmuş.
Yetmedi.
Mehmet hoca; bir ara Milli Eğitim Bakanı bile oldu.
Mehmet Sağlam profesörümüz şimdi AKP'de siyaseti sürdürüyor.
Hem de TBMM Başkan Vekili olarak yüce Meclis'i yönetiyor.
Amma hala iktidara yapılan muhalefeti içine sindirememiş.
Muhalif vekile; oturduğu başkanlık koltuğundan, 'Ha s..tir!' diye hakaret ediyor.
Sevgili Mehmet öğretmenim!
Senin öğretmenlerin, biliyorum ki böyle şeyler öğretmedi.
Ne zaman ve kimden aldın bu halleri Mehmet hoca?

Rıza Zelyut
Güneş
Tags

Yorum Gönder

0Yorumlar
Yorum Gönder (0)