Yener Güneş yazdı:"Yarın Devrim mi Olacak"

Eminim sizde “yarın devrim olacak sanıyorduk” diyen eski solculara sıklıkla rastlıyorsunuzdur çevrenizde.

O kadar çoklar ki…

Bir takım eski “solcular” çoktan karşı “Taraf”ın solcusu olmayı başardılar bile. Eee, ne de devrimcinin eskisi karşı tarafın yenisidir…

Varsın dönen dönsün, bir kısım solcular bar köşelerinde, içki masalarında devire dursun… Hala “Tam Bağımsız Türkiye için” mücadeleyi sürdürenlerde var. O onurlu ve vicdanlı yurtseverlerin adresi Silivri’dir. Devam ediyorlar mücadeleye, ilk günkü heyecan ve kararlılıkla; devrimciliğin bedel ödemeyi, fedakârlığı ve her türlü zorluğu göze almayı gerektirdiğinin bilinciyle…

Evet, yarın devrim olmadı. Mücadelenin uzun soluklu olduğu tespitini yapamayanlar aceleciliğin kurbanı oldular. Maceracı eğilimlere savruldular ve hayata yenik düştüler…

Geçmişin maceracı çizgisi de bugün hala varlığını devam ettiriyor, hem de sistem tarafından şımartılarak…

“Gocuğu giydim, favorilerimde uzun artık ben bir ‘devrimci’yim” diye dolaşan ağabeylerden söz ediyorum.

Bu türden “devrimci” ağabeyler halkı küçümsemeyi, aileyi başından def etmeyi, “aman canım derslerde ne oluyor ne de olsa yarın devrim olacak” nidasıyla okulu rölantiye almayı devrimcilikten sayıyor.

Bu ağabeylerin arkasından koşan gençlerin heyecanları zamanla sönüyor ve “devrimcilikleri” zorlukları görünce ortadan kayboluveriyor. Hayata yenik düşüyor…

Bu sözüm ona “devrimciler” diktatörlük heveslerinin kimi zaman zorluklarını, kimi zamanda vaatlerini görünce hemen teslim oluverirler.



Şiarımız Her Koşulda Mücadele Etmektir

Her koşulda mücadeleyi esas alan bizler bu “devrimci ağabey”leri hep küçümsemişizdir.

Bizim devrimciliğimizin onların anladığı türden devrimcilikle uzaktan yakından alakası yoktur. Biz kumda oynamıyoruz. Yaptığımızın bir hobi faaliyeti olmadığının bilincindeyiz. Yolumuz hayatının her döneminde örgütlü ve örgütçü olmayı esas almış Mustafa Kemal’in yolu. Bizler de lise yıllarında dergi çıkaran, 20’li yaşlarında hürriyet için örgüt kuran Genç Mustafa Kemalleriz.

Evet, padişahlık heveslileri her geçen gün baskı ve zorbalıklarını arttırıyor. Evet, AKP’li rektör öğrenci kulüp ve topluluklarının faaliyet alanını sınırlıyor. AKP’nin üniversitedeki temsilcileri kulüp ve topluluklarımızın faaliyetlerini engelliyor?

Buna çarpıcı bir örnek, 10 Kasım 2010 tarihinde Afyon Kocatepe Üniversitesi’nde “10 Kasım Yas Değil Mücadele Günüdür” etkinliğimizin rektörlük tarafından engellenmesidir. (Etkinliğimizi üniversite bahçesinde yapmıştık.)

Pes mi edeceğiz? Ne yani yarın dergimizi kapatsalar, kulüp ve topluluklarımızı kapatsalar, bürolarımıza kilit vursalar vaz mı geçeceğiz? (Vaz geçmeyeceğimizi, bir saman alevi değil, gerçek birer meşale olduğumuzu sanırım ziyadesiyle ispatlamışızdır. Korku nedir bilmeyiz? Onlar korkuyorlar.)

Peki, devrimciliğimiz ve araçlarımız kulüp/topluluklarımızla mı sınırlı? Örgütlenmede araç sorunumuz gerçekten var mı?

Örgütlenmede araç insanoğlunun hayal gücünün sınırsızlıklarıyla sınırlıdır. En kötü şartlarda bile sistem içerisinde bir gedik açmak mümkündür. Ne demek istiyoruz? Örneklerle somutlaştıralım.



Bahçedeki Bank ve Elindeki Gazetenin Örgütlenmeyle İlişkisi

Kastamonu’da gericiliğin, yobazlığın şartlarının hüküm sürdüğü yıllarda (kulübümüz yok, dergimiz yok, büromuz da yok) eski Genel Sekreterimiz Bora Toran üniversite bahçesindeki banka oturmuş “nasıl örgütlenebilirim, Atatürk gençliğini nasıl bir araya getirebilirim” diye düşünürken bir sesle irkilir “gazetenize bakabilir miyim?” O bank ve o gazete, kendisi gibi düşünen gençlerle buluşmanın, örgütlenmenin aracıdır artık.



Örgütlenmede Yeni Model “Unutma Yöntemi ”

Bir başka örnek; Bulgar ırkçı partisinin taraftarlarının Türklere yönelik bir yok sayma politikası güttüğü koşullarda Bulgaristan TGB yöneticilerinin örgütlenme yöntemi “unutma”dır. Biliyorum şaşırdınız, “nasıl yani dediniz” içinizden. Ben de şaşırmıştım. Hiç unutma diye bir örgütlenme yöntemi olabilir mi. Oluyormuş…

Arkadaşlarımız Bulgaristan’daki öğrencilerin sorunlarına temas eden, çözümler üreten broşürler hazırlamışlar. Broşürleri açıktan dağıtamayacakları için, para çektikleri bankamatikte, çay içtikleri kafede vs. unutmuşlar broşürlerini. Unutulan o broşürler aracılığıyla çok sayıda yeni ilişki kurmuşlar. Nesnelliği esas almak ve karanlığa ışık tutmak ancak böyle yaratıcı bir zekayla mümkün olabilir…



Kara Tahta’nın Görevi Sadece Bilgileri Aktarmak mı?

Bir başka yaratıcı araç; kara tahtadır. 2008 yılında “Dağlıca Baskını”nda vatan için toprağa düşen şehitlerimiz için; 10 bin üniversite öğrencisiyle büyük bir Mehmetçik yürüyüşü düzenlemiştik. (Bu konu ayrıca bir yazı konusu olabilir. Hayatımın en unutulmaz günlerinden biriydi.) 10 bini aşkın genç İstanbul Üniversitesi’nin tarihi kapısından Dolmabahçe’ye sel olup akmıştık. Askerlerimizin şehit edildiği haberinin hemen ardından, gece boyunca hummalı bir çalışmayla megafonlarımızı, el ilanlarımızı, dövizlerimizi, bayraklarımızı hazırlamıştık. Binlerce genci bir araya getirmemizi sağlayan araçlarımızdan bir tanesi olan kara tahtayı kullanmayı da o gece akıl etmiştik. Öğrenciler okula girmeden daha İstanbul üniversitesindeki TGB’liler dersliklere girmiş, tahtalara “Bugün şehitlerimiz için okula gitmiyoruz. Saat 9.00’da Atatürk Anıtı önünde buluşuyoruz” diye yazmıştı. Sınıfımızdaki kara tahta bilginin aktarıldığı bir araç olmaktan çıkıp, bir örgütlenme aracı haline böyle gelmişti.



Ders Notundan Örgütlenme Aracı Olur mu?

Kırıkkale TGB’den Bahar arkadaşta bir örgütlenme aracı keşfetmiş. Kırıkkale TGB Genel Üye Toplantısı’nda paylaşmıştı. Sözü ona bırakıyoruz “Sınav haftası arkadaşlarım ders notlarımı isterler. Onlarca öğrenci sınava o ders notlarıyla hazırlandılar. Derslerde sıkılınca şekiller çizerdim, TGB yazardım. Bir gün “bu TGB ne” sorusuyla karşılaştım. O arkadaşımızın TGB’yi merak edip sorması farkında olmadan bir örgütlenme aracı keşfettirmişti bana.”

Kim bilir Bahar’ın kaç tane arkadaşı “Acaba bu TGB ne olabilir ki” deyip yüce google’a başvurmuştur.

Sizin örgütlenme aracının nedir? Mücadeleyi örgütlemek, kuvvetimizi büyütmek için hangi yaratıcı araçlara başvuruyorsunuz? Sizlerden de öneriler bekliyoruz…



Türkiye Yeniden Devrim Rotasına Girecektir

Mücadele yaratıcılık ve cesaret gerektirir. Her ikisi de TGB’lilerde var. Devrim kendiliğinden olmayacak. Biz yapacağız. Türkiye’yi yeniden Mustafa Kemal devrimi rotasına sokacağız.

Mademki bugün baskı var! Mademki, diktatörlük var! Unutulmasın ki, istibdada boyun eğmeyen Jön Türk geleneğimiz de var.

Mademki artık kuvvet hakka galip gelmiştir. Mademki “hukukun üstünlüğünün yerini üstünlerin hukuku almıştır”, Öyleyse ne duruyoruz?

Cumhuriyetin hukukunun uygulanması için birleşelim, kuvvet toplayalım, güç olalım.

O zaman dağılacaktır kara bulutlar…

O zaman bayramlar gerçek anlamda kutlanacak ve gerçek tadında yaşanacaktır…

Umutlu bayramlar…



Yener Güneş
gunesyener@gmail.com
ULUSALBAKIS
Tags

Yorum Gönder

0Yorumlar
Yorum Gönder (0)