Ecevit, Ulucanlar Cezaevi

Bugün 3 Aralık 2011 yani Bülent Ecevit'in 3 Aralık 1981 tarihinde Ankara Ulucanlar Cezaevi'ne konulmasından tam 30 yıl geçti.

12 Eylül 1980 darbesinden sonra meclis feshediliyor, siyasi partiler kapatılıyor, siyaset yasakları, idamlar, işkenceler devam ediyor.

Ecevit, Kenan Evren’in partileri suçlayan açıklamasına karşı TRT’ye gönderdiği tekzibi yabancı basınla da paylaştı.

Durumdan rahatsızlığını o dönemin Cumhuriyet Ankara Temsilcisi Yalçın Doğan'a şu ifadeler ile anlatıyor.

"Askeri darbe demokrasiyi askıya aldı, insan hakları ihlalleri birbirini izliyor. Ben bunları eleştiren bir yazı yazdım. Bu yazının Türkiye’de yayınlanması mümkün değil. Bunu yurtdışında bir gazete ya da dergide yayınlatabilir miyiz?"

Yazıda Ecevit, Türkiye'deki demokrasiyi tek kanatlı kuşa benzetiyor. Askeri yönetimi de yerden yere vuruyor.

Doğan'ın sizin imzanızla mı yayınlanmasını istiyorsunuz? Başınıza iş açabilir, uyarısına rağmen hiç duraksamadan:

"Elbette benim imzamla. Birilerinin bunları söylemesi gerek. Burada olup bitenlerin dünyada bilinmesi gerek. Her türlü cezayı göze aldım." diyor.

Ecevit, Der Spiegel’e gönderdiği darbe yönetimine ağır eleştiriler yönelttiği yazıyı, o dönem Cumhuriyet Gazetesi’nin Ankara Temsilciliği görevinde bulunan Yalçın Doğan’ın yardımıyla yurtdışına çıkardı. Derginin bir kadın muhabiri Ecevit’in yazısını iç çamaşırına saklayarak yurtdışına çıkarıp yayınladı. Çok geçmeden Ecevit'e soruşturma açılıyor.

Cezaevine uğurlanırken de “Birileri demokrasi için hep fatura ödüyor, ben üç ay hapis cezası almışım, ne ki” diyerek çevresini teselli ediyor.



Ecevit, 12 Eylül'den sonra askeri yönetimi eleştiren demeçleri nedeniyle "Milli Güvenlik Konseyi bildirisine karşı gelmek"ten 3 ay hapse mahkum edildi. Sıkıyönetim Mahkemesi yetkisini kullanarak cezayı üçte bir oranında artırıp 4 aya çıkardı.
Çok değil, daha 7 yıl önce Kıbrıs Barış Harekatı'nın gerçekleşmesini sağlamış olan Türkiye'nin efsanevi Başbakanı 3 Aralık 1981 tarihinde Ankara Ulucanlar Cezaevi'ne konuldu.



Bülent Ecevit, 1981'i 1982'ye bağlayan yılbaşını Ulucanlar Cezaevinde geçirdi.
Rahşan Hanım üzüntüsünden hasta olmuştu.
Stres Bülent Ecevit'i de etkilemiş, midesinden rahatsızlanmıştı.
Ancak Ankara Cumhuriyet Savcılığı'nın başvurusu üzerine Askeri Yargıtay 3. Dairesi Bülent Ecevit'in cezasını 4 aydan 3 aya indirdi.
Ecevit infaz yasasından da yararlanarak 2 ay hapis yattıktan sonra 1 Şubat 1982 tarihinde cezaevinden çıktı...

Askeri yönetime karşı mücadelesini sürdüren Ecevit, sesini içeride duyuramayınca yabancı basına yöneldi. Avrupa ülkelerindeki demokratik duyarlılığı harekete geçirmek istiyordu. Ancak askerler rahatsızdı. Dış basında yayınlanan açıklamaları nedeniyle yeni davalar açıldı. Serbest kaldıktan yaklaşık 2,5 ay sonra, 10 Nisan 1982'de yeniden gözaltına alındı. Bu kez 5 yıldan az olmamak üzere ağır hapis cezasıyla cezalandırılması isteniyordu. Ecevit uzun süre Askeri Dil Okulu'nda gözetim altında tutuldu. Ancak Rahşan Ecevit ve avukatlarının filmlere konu olabilecek zorlu bir mücadele döneminden sonra 3 Haziran 1982 tarihinde tahliye edildi.

Askerler Ecevit'in peşini bırakmıyordu. Der Spiegel ve Hollanda televizyonuna verdiği demeçler nedeniyle tutuksuz yargılandığı davayı hızlandırdılar. "Türkiye'nin geçmiş ve gelecek siyasi ve hukuki yapısı konularında görüş bildirerek"
Milli Güvenlik Konseyi'nin 52 sayılı kararına aykırı davrandığı gerekçesiyle 6 Temmuz 1982 tarihinde 2 ay 27 gün hapis cezasına mahkum edildi. Daha önce erken tahliye edildiği için 1 aylık cezası da bu cezaya ilave edildi.
20 Ağustos 1982 tarihinde, Ulucanlar Cezaevi'nin kapısı ikinci kez Bülent Ecevit'i içeri almak üzere açıldı...

Rahşan Hanım, uzun mücadele dönemine rağmen ücüncü kez eşinden ayrılırken direnci zayıflamıştı. Ulucanlar'ın büyük demir kapısı Bülent Ecevit'i almak için açıldığında gözyaşları yanaklarından süzülmeye başladı...

İşte Ecevit çifti arasındaki duygu yüklü mektuplar ikinci Ulucanlar döneminde kaleme alındı. Rahşan Hanım, bir gün sonra cezaevine gönderdiği mektupta duygularına hakim olamadığı için üzüntüsünü şöyle dile getiriyordu:
Sevgili Bülendim, Seni dün cezaevindeki davranışımla utandırdım mı acaba, diye düşünerek geceyi daha da fena geçirdim. Ama bu sabah daha da iyiyim. Ve dün orada utanması gereken ne sendin, ne bendim, diye düşündüm...
Sana bugün de biraz yemek yolluyorum.
Bir isteğin varsa Mustafa her zamanki gibi bekliyor.
Hasretin şimdiden dağlar kadar büyüdü...
Rahşan.
Mektubun arka sayfasına sonradan şu not ilave edilmişti:
Ateşini düşünerek ayrıca üzüldüm. Ben de seni ayrıca üzdüğüm için ateşin düşmemiştir diye düşündüm.

İyi oldun mu acaba?

Eski Başbakan ve Devlet Adamı Bülent Ecevit, Gülhane Askeri Tıp Akademisi Hastanesi’nde tedavisinin 172. gününde (5 Kasım 2006 günü saat 22.40) dolaşım ve solunum yetmezliği sonucu yaşamını yitirdi.



Bülent Ecevit'i saygı, sevgi ve özlemle anıyoruz.



Sözcü Haber
Tags

Yorum Gönder

0Yorumlar
Yorum Gönder (0)