28 Şubat’ı anlamayanlar


Şimdi 15. yılında 28 Şubat’tan hesap soruluyor. Anılar hatırlanıyor, diziler yazılıyor, “belgeseller” kotarılıyor, hepsi 28 Şubat’a saldırıyor.

AKP’nin, cemaatin, neoliberallerin öfkesini anlıyoruz. Ama bir de gericiliği tasfiye etmenin meşruluğunu kavrayamayan sözde Atatürkçülerimiz var. Türkiye’yi bağımzsızlığın ve demokrasinin en bağnaz düşmanı olan güçlere teslim ederken “demokrasiden”, “milli irade”den, söz etmek! İşte bu “Atatürkçü” aydınlarımızın en büyük açmazı buradadır. Bugünkü CHP’nin açmazı da buradadır.

“BİR NUMARALI TEHDİT”

Neydi 28 Şubat?
Bu sürecin hemen başlarında 11 Haziran 1997 günü, Genelkurmay Başkanlığı askeri stratejik konseptin değiştiğini ve “iç tehdit”in esas alındığını o dönemde düzenlenen brifingler dizisinde açıklamıştı. Şimdi o brif inglere katılan yargıçları, savcıları, bilimadamlarını isim isim tespit ediyorlar, onları yakında sanık sandalyesinde görürsek şaşırmayalım.
Oysa o brifinglerde dile getirilen görüşler Türkiye’nin siyasi hayatında önemli bir dönüm noktasını işaret ediyordu. Genelkurmay Başkanlığı, yeni bir durum tahlili yapıyor, yeni bir program ve strateji ilan ediyordu.
Bu açıklamalar tarihsel önemdeydi, yarım yüzyıllık mevzilenme değiştiriliyor ve İkinci Dünya Savaşı sonrasında NATO tarafından belirlenen ve dayatılan bir program stratejinin yerine yenisi konuluyordu.
Dönemin Genelkurmay Harekat Başkanı Korgeneral Çetin Doğan (şimdi “Balyoz” tutuklusu), brifingde bir konuşma yaparak Milli Askeri Stratejik Konsept’in değiştiğini belirtiyor ve “Bugün bir numaralı tehdit artık iç güvenliktir, irticadır” diyordu.
Stratejik planlamada artık “iç tehdit” esas alınıyordu. Cumhuriyet tarihinde “Doğu isyanları” adı verilen ve büyük çoğunluğu 1930′dan önce gerçekleştirilen isyanlar dönemi dışında ilk kez gericilik, “bir numaralı tehlike” olarak kabul ediliyordu.

“LÜZUMUNDA SİLAHLI GÜÇ”

Yeni dönemde irticaya karşı çok önemli tedbirler alınacağı mesaji veriliyor ve bu tedbirlerin içinde “gerekirse askeri güç” kullanılmasına da işaret ediyordu.
28 Şubat kararları, Cumhuriyet’in devrimci dönemindeki “gericiliği yok etme” hedefine dönüş anlamına geliyordu. Bütün demokratik devrimlerin siyasal özü olan gericilik üzerinde devrimci diktatörlük düşüncesi yeniden canlanıyor ve hatta Genelkurmay siyasal tavırla da yetinmiyor, gericiliği gereğinde silahla ezeceğini açıklıyordu. Ne büyük suç!
Genelkurmay, Cumhuriyet’in ilk yıllarındaki gerici isyanlara karşı tavırdan sonra ilk kez “Batı destekli irtica”dan söz ediyordu.
Genelkurmay’ın yeni programındaki en önemli ve en kritik saptama buydu.
Bu tecrübelerden bugünkü CHP’nin, Genelkurmay’ın ve bütün ulusalcı parti ve kurumların öğreneceği bir demokrasi dersi vardır.
28 Şubat’ı anlamayanlar, demokrasinin devrim meselesi olduğunu da anlamıyor.

Hikmet Çiçek
Aydınlık

Yorum Gönder

0Yorumlar
Yorum Gönder (0)