Başbakan aynı başbakan


İkinci ameliyatından sağlıkla kalktıktan sonraki ilk grup toplantısında konuşan Başbakan’ın daha yumuşak bir üslup kullanacağını, kendisine ve partisine yöneltilen eleştiri ve uyarılara daha hoşgörülü davranacığını bekliyordum.
Ama beklentilerim boşa çıktı. Yanılmışım.
Başbakan aynı konuşma tarzını sürdürdü.
Eleştirileri hoşgörüyle karşılayıp yanıtlama yerine herkese kızdı, herkesi azarladı. Sson derece ağır sözler kullandı.
Muhalefete karşı ağır söylemlerde bulundu. CHP’ye 28 Şubat’ın suçlusu ilan etti.
Ne amaçla yapıldığı herkesce malum olan yeni eğitim sisteminin sakıncaları konusunda uyarıcı bir açıklama yapan TÜSİAD’a çok ağır eleştiriler yöneltti.
TÜSİAD’ı 8 yıllık kesintisiz eğitimin akıl hocası olmakla, eğitimde statükoculuğu savunmakla suçladı.
Oysa TÜSİAD, statükoculuğu bırakın, dini eğitimle sulandırılmak istenen çağdaş eğitimin gerekliliğine ve kız çocuklarının okuldan koparılıp eve kapatılma tehlikesiyle karşı karşı olduğumuza dikkat çekiyordu.
Şöyle diyor Başbakan:
“Kusura bakma TÜSİAD, senin arzun olmayacak, milletin arzusu olacak. TÜSİAD önce 28 Şubat’taki rolünü sorgulasın, 8 yıllık kesintisiz eğitimle eğitim sistemine ve ekonomiye vurduğu darbelerin özeleştirisini yapsın.”
TÜSİAD’dan önce başbakan kendisinin ve arkadaşlarının 28 Şubat’la ilgili durumunu gözden geçirmesi gerekir.
Çünkü 28 Şubat’tan sonra gemiyi ilk terk eden kurucu arkadaşları ile kendisi oldu.
Başbakan 8 yıllık kesintisiz eğitime sırf imam hatiplere olan ilginin azalması nedeniyle karşı çıktığını dünya alem biliyor.
Nesilleri bilgi çağına hazırlamak için çağdaş eğitimden başka yol olmadığını Başbakan bir türlü kabul etmiyor.
Dini eğitim ile sulandırılmış bir eğitim sistemiyle çağdaş nesiller yetiştirmenin olanaksız olduğunu başbakana hatırlatan TÜSİAD uyarısı aklın ve mantığın gereğidir.
Bütün bunları başbakan da biliyor ama imam hatipleri yeniden canlandırmak, yaygınlaştırmak ve “Dindar ve kindar bir gençlik yetiştirmek” için 4+4+4 sistemini savunuyor.
***
Başbakan Hocalı mitinginde atılan faşist sloganlara ve açılan ırkçı pankantlara haklı eleştiriler yapanlara da esip gürlüyor.
Pankart ve sloganların “marjinal ve münferit” olduğunu söyleyerek önemsemiyor.
Başbakan o mitingte bir içişleri bakanının yapmaması gereken pankart ve sloganlara benzer çizgideki konuşmasını da marjinal ve münferit mi buluyor acaba?
Hocalı katliamına karşı gösterilen tepkilerin Ermeni vatandaşlarımıza dönük düşmanlığa dönüşmesini demokratik bir ülkenin başbakanı olarak nasıl olağan karşılayabiliyor?
***
Başbakan konuşmasının geri kalan bölümünü CHP’ye ve 28 Şubat mağdurluğuna ayırdı.
Ülkeyi germeye, insanları ayrı kamplara ayrılmaya zorlayan, sevgisizlik pompalayan bir üslup içinde konuşmasını tamamlıyor.
Doğrusu ben böyle ağır bir hastalık geçiren, iki kez ameliyat olan ve günlerce çalışamayan Başbakan’ın kendisiyle başbakaş kaldığı bu tatsız ve zor süreçte bir vicdan muhasebesi yapmasını ve en azından daha hoşgörülü bir kişiliğe bürünmesini bekliyordum.
Benim gibi pek çok insan da yanı beklenti içindeydi.
Ama gördük ki değişen bir şey yok.
Erdoğan aynı Erdoğan.
Ortamı geren, muhaliflerine öfke duyan…

Tufan Türenç

Yorum Gönder

0Yorumlar
Yorum Gönder (0)