Ecevit’in ‘İrtica’ Uyarısı


“Tekbirli parti kongresi açılışlarıyla, laik devlet hükümetinin camide iftar tertipleriyle, Bay Adnan Menderes’in Allah tarafından başbakan tayini hikâyeleriyle, muhalefete dinsizlik isnatlarıyla ve iktidar himayesindeki bazı güdümlü yayın organlarının açıktan açığa ‘şeriat isteriz’ haykırışlarıyla, bir din heyecanı değil, dini bile emellerine alet etmeye kalkışacak kadar gözü dönmüş bir hırs karşısındayız.”
Bülent Ecevit, 7 Nisan 1958’de Vatan gazetesinde çıkan yazısına böyle başlamış...
Bir uyarma, tehlikeli bir gidişi önceden gösterme, politikada dinsel duyguları kışkırtarak iktidarda tutunma çabası daha o günlerde başlamış!
Ecevit, “Halkın temiz duygusunu menfaatlere veya siyasi maksatlara alet etmek isteyen hareketler, CHP iktidarı zamanında da görülmüştü. Fakat o zaman bu hareketler, iktidar partisinden değil, iktidara karşı olanlardan gelirdi, Cumhuriyeti ayakta ve diri tutan devrim dokusunun düğüm noktası, laiklik, iktidarın ve anayasa ile kanunların himayesinde, tehlikeden uzak tutulabilirdi” diyor.
***
Aradan otuz beş yıl geçmiş; CHP’den yeni milletvekili seçilmiş Bülent Ecevit, aydın devrimci kişiliğiyle, yaklaşmakta olan irtica tehlikesini açıkça belirtmek gereğini duymuş... Siyasi partilerin iktidarda daha uzun zaman kalabilmelerinin halkımızdaki din duygularını sömürmeye dayandığını, bu yüzden halkımızı uyanıklığa çağırmak gereğini duymuş...
İrtica ile mücadele!.. Cumhuriyetin kuruluşundan beri bir türlü bastırılamayan bir tehlikedir. Laik cumhuriyetin, ülkeyi ve halkı uygarlığın aydınlığına götürmek çabaları, karşısında hep gerici anlayışları bulmuştur. Kimi zaman bu tür çağdışı girişimlere de hoşgörüyle bakmak istemiş, ama her iyi niyetli davranış, irtica cephesinin daha sert atılımlarıyla karşılanmıştır. CHP’nin son iktidarının başbakanı, Günaltay’ın döneminde açılan imam okulları bu yanlış gidişin ilk adımları olmuştur.
“Devrimci bir kuşak yetişmiş, aşılan yoldan bütün bütün geri dönülmesine imkân verecek köprüler yıkılmış olsa bile, devrimlere karşı hep sürekli bir tahrip hareketi, henüz önümüzde bulunan uzun yolda gereken hızla ilerlememizi elbette önleyecektir.”
***
Bu yazıyı okurken düşündüm, nereden geriye gelmişiz! Günümüzde irtica karşısında yer almak, irtica hareketilerini Cumhuriyet devrimlerine karşıt bir zararlı eylem saymak, neredeyse ağır bir suç sayılıyor! İrtica konusunda yazan, çizen, TV’lerde, bilgisayarlarda dinsel istismara karşı çıkan kişiler, görevliler de suç işlemiş sayılıyor. Nereden nereye?
Yazımı Bülent Ecevit’in satırlarıyla bitireyim:
“Tarihte iktidardan ayrılmaya razı olmayan, iktidarda tutunabilmek için başka çaresi kalmayınca da vatandaşın temiz din duygusu üzerine saltanat kurmayı göze alabilen bir siyasi zümre gene vatandaşın din duygusu alet ederek, her alanda, toplum hayatının her kesiminde ve siyasi hak ve hürriyetlerden -fırsat ve imkân bulduğu gün- vicdan hürriyetine kadar bütün hürriyetlerde her tahribatı gözünü kırpmadan yapabilmiştir. Bu tehlikeye karşı uyanık olmak, iyi niyetli, sağduyulu ve kendine saygılı her insanın insanlık borcudur. Çünkü ancak bu borcun ödendiği bir toplumda insanca yaşanabilir.”
***
Bülent Ecevit yaşasaydı buna benzer bir yazıyı yazmaz mıydı? “İşte söylediklerim, tek tek çıkıyor” diye bir üzüntü duymaz mıydı?

Oktay Akbal
Cumhuriyet

Yorum Gönder

0Yorumlar
Yorum Gönder (0)