Kürtlerin Cumhuriyet'ten kopuşu


1. Dünya Savaşı sonrasında Osmanlı Devleti çökünce imparatorluk içindeki Ermeniler, Araplar, Kürtler ayrı devletler kurmak için harekete geçtiler.
Kurtuluş Savaşı'nı başlatan Mustafa Kemal Paşa; bu mücadeleye vatansever Kürt temsilcileri de çağırmıştı. Kemal Paşa; ilk Meclis'in 3 Temmuz 1920 tarihli gizli oturumunda, 'Türk, Kürt, Laz, Çerkez... bütün İslam unsurları ortak çıkara sahiptir' diyor ve aralarındaki kardeşliğe, bağlılığa vurgu yapıyordu. Ama İstanbul'daki Kürdistan Teali Cemiyeti; bir Kürt devleti kurabilmek amacıyla isyan planları yapıyordu. Bu amaçla 1920-21'de Sivas'ın doğusunda Koç Kırı iayaklanması başlatılmıştı. Lakin bu bile, Ankara hükümetinin Kürtleri dışlamasına yol açmadı. Savaş'tan sonra, 15 Ocak 1923'teki açıklamasında, Türklerin ve Kürtlerin kaderlerini birleştirdiklerini; aynı Meclis'te temsilcilerinin olduğunu belirten Kemal Atatürk; Kürtlere ayrı bir sınır çizmenindoğru olmayacağını dile getiriyordu.
Musul sorunu gündeme geldiğinde, Kemal Paşa; İngilizlerin güneyde bir Kürt devleti kurmak istediğini söylüyor ve sınırlarımızın içindeki Kürtleri de etkileyebilecek böyle bir duruma engel olmak için sınırı güneyden geçirmenin (Musul güneyi) şart olduğunu açıklıyordu.

KIRILMA ANI
İşte tam bu ortamda; Türkiye; Musul'u milli sınırlar içine almak için İngiltere ile çatışma içinde iken, bir Kürt devleti kurmak hayalindeki Şeyh Sait Mart 1925'te, Doğu'da büyük bir ayaklanma başlattı.
Yeni devlet kurulalı daha 15 ay bile olmamıştı... Okuma yazma bile bilmeyen ama Kürtlerin çoğunun yarı peygamber gibi saygı gösterdiği sözde bir şeyh; 'dinsizlerin devleti' ilan ettiği Türkiye Cumhuriyeti'ni yıkmak için silaha sarılmış; 12 vilayeti de ele geçirmişti.
Cumhuriyet yıkılma tehlikesi ile karşı karşıya kalmıştı.
O dönemdeki Sovyet belgeleri açıkça gösteriyor ki Şeyh Sait isyanı; uluslararası çapta bir organizasyon olarak patlatılmıştı.
- Sürgündeki padişah Vahidettin'in adamları isyancıların içindeydi.
- Kasım 1924'te kurulmuş olan gerici Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası (Partisi) isyancıların sığınağı haline gelmişti.
- Millet Meclisi'ndeki padişahçı milletvekilleri de isyanı manen-maddeten desteklemişlerdi.
- İstanbul merkezli liman burjuvazisi de Batılı sermaye adına kuvvetle destek vermişti Şeyh Said'e...
- Ve Nakşibendi tarikati bütün Türkiye'de cumhuriyetle savaş adına isyancıların insan kaynağı olmuştu.
(Bütün bu süreci Dersim İsyanları ve Seyit Rıza Gerçeği isimli çalışmamızda ayrıntılarıyla gösterdik.)

DEVRİMLER BAŞLATILDI
İşte bu isyan; genç cumhuriyetin yönetim kadrolarını çok sarstı. Önlem olarak da devlet için büyük tehdit oluşturan gerici kurumlar ve Kürtçü/bölücü odaklara karşı devrimler başlatıldı.
- Eskiden kalma dinsal kurumlar, rütbeler, kıyafetler yasaklandı; tarikatlerin çalışmaları durduruldu.
- Dinsel eğitim yerine deneysel eğitim öne çıkartıldı ve laik eğitim programı devreye sokuldu. Batılı ölçüler ve hayat tarzı benimsendi.
- Kadınların geri kalmışlığı, toplumu bölücü-gerici ortamda tuttuğu için kadın haklarında ve eğitiminde büyük atılımlar yapıldı.
- Kürt bölücülüğünü geriletmek için Doğu'da nasıl reformlar yapılabileceği araştırıldı. Bu bölgede hızla artan bölücü Kürtçülüğe karşı Türkçülük çalışmaları başlatıldı.
- Bütün bunca önleme karşın; Kürdistan hayaliyle ayaklanmalar devam etti. 1928-30 arasındaki Ağrı ayaklanmaları böyledir.
- 1937-38'deki Dersim ayaklanmaları da bölgedeki derebeylerinin Kürtçülerle el ele vererek cumhuriyete ve devrimlere direnme hareketleri olarak patladı.
Türkiye Cumhuriyeti; artık Kürtleri rejim için bir ortak olarak değil bir tehlike olarak görüyordu.
- PKK; bugün; Kürtleri devlet için tehlike gören kesimlerin bu öngörülerini doğrulamak için elinden geleni yapan bir örgüt olarak yaşıyor.
Bugün, siyasetçilerin Kürt sorunu dedikleri sorunun Kürtçülük Sorunu olduğunu görmeden; geçmişteki bölücülerin suçunu cumhuriyetin kurucu kadrolarına yıkarak PKK ile mücadele edilemez. Bunu anlamayanlar da bedelini siyaseten öderler.

Rıza Zelyut
Güneş

Yorum Gönder

0Yorumlar
Yorum Gönder (0)