Sağlıkta reform dediğin böyle olur!


Bu yazıda okuyacağınız olaylar, Aziz Nesin öykülerinden alınmamıştır.

Kişi ve kurum isimleri hayali değil, hakikidir!

***

İstanbul'un Anadolu Yakası'nda oturan emekli Ülker ve Mehmet Durmuşoğlu çiftinin bazı sağlık sorunları vardı.

Mehmet Bey midesinden, Ülker Hanım ise böbreklerinden rahatsızdı.

Marmara Üniversitesi Hastanesi'ne başvurup, haftalar öncesinden randevu aldılar.

Mehmet Bey, 6 Ağustos Pazartesi sabahı saat 07.30'da yola çıkıp, Pendik yakınlarındaki hastaneye gitti.

Sevk edildiği gastroentoloji servisinde sırasını beklemeye başladı.

Saatler sonra muayene olabildiği doktor, bazı kan tetkikleri isteyerek laboratuara gönderdi. Orada 5 tüp kan alındı. Kanı alan görevli, bunlardan dördünün hastanede inceleneceğini, diğerini ise, Kartal Eğitim ve Araştırma Hastanesi'ne götürmesi gerektiğini söyledi. Sevk işlemi için de muayene olduğu bölümün sekreterine yönlendirdi. Mehmet Bey, niçin Kartal'a sevk edildiğini merak etmişti. Görevlilerden birine “Tüplerin hepsi niçin burada analiz edilmiyor da başka hastaneye gönderiliyor?'' diye sordu. Aldığı cevap çok ilginçti. Görevliye göre, “O bölgede uçaklar alçaktan uçtuğu için hassas ölçüm aletlerinin tümü arızalanmıştı!''

Mehmet Bey önce kendisiyle dalga geçildiğini düşündü. Ama görevli çok ciddiydi. Pencereden gökyüzünü gösteriyor ''Şu uçaklar yok mu, şu uçaklar!..'' diyordu.

Laboratuardan çıkıp sekretere başvurdu ve gereken sevk işlemini yapmasını rica etti.

Sekreter, hastayı gülümseyerek dinledikten sonra “Hayır. Bu benim görevim değil. Sizi muayene eden doktora gideceksiniz. Formu o dolduracak'' dedi. Mehmet Bey, bir an önce Kartal'a gitmek istiyordu. Kalabalığı yararak doktorun odasına girdi ve tüpü gösterdi. Doktor çok meşguldü. Hastalardan başını kaşıyacak vakti yoktu. Dinlemeye gerek görmeden “Sevkinizi sekreter yapacak, ona gidin!'' dedi. Mehmet Bey içinden “Ya sabır!'' çekerek yine sekreterin odasına yöneldi. Doktorun söylediklerini aktardı. Sekreter sinirlenmişti. “Size kaç kez söyleyeceğim. Sevk işlemi doktorun görevi. Formlar onda!'' diye bağırdı.

Mehmet Bey artık kendisini hasta gibi değil de, sekreterle doktor arasında gidip gelen tenis topu gibi hissetmeye başlamıştı. Sekreter topu doktora atıyor, doktor da ona...

Dördüncü turda hastayla top gibi oynamaktan bıkan doktor tüpü eline aldı. Baktı, baktı ve “Zaten önemli değildi!'' diyerek çöpe attı!

Mehmet Bey midesindeki rahatsızlığı unutmuş, doktora ne diyeceğini şaşırmıştı. ''Madem önemli değildi, o halde niçin bu kanı aldınız?'' diye sormak istiyor ama şaşkınlıktan soramıyordu.

Şimdi diğer tüplerden çıkacak sonuçları merakla bekliyor!

***

Eşinin yaşadıkları da inanılır gibi değil.

Böbreğinde kist bulunan Ülker Hanım, 7 yıldır Marmara Üniversitesi Hastanesi'ne gidiyor, yıllık kontrollerini yaptırıyor.

O da, 9 Ağustos Perşembe günü için randevu almıştı.

Sabah erkenden kalkıp, Mehmet Bey'le birlikte hastanenin yolunu tuttu.

Muayenedeki ilk bulgulara göre böbreğindeki kistin büyüklüğü 23 milimetreden 26 milimetreye çıkmıştı.

Doktoru, ayrıntılı tetkik için 24 saatlik idrar testleri yaptırmasını istedi. Hastasını karşısına alarak “Pazar sabahından başlayarak pazartesi sabahına kadar idrarınızı biriktireceksiniz. Biriktirme işlemi salı ve çarşamba günleri de yapılacak. İlk idrarı pazartesi sabahı bize getireceksiniz. Ama biz bu dört testin sadece ikisini yapabiliyoruz!'' dedi.

Ülker Hanım “Peki diğer ikisini nerede yaptıracağız?'' diye sorunca doktor düşünmeye başladı. Uzunca bir süre düşündükten sonra “Onu siz araştırın!'' dedi.

Ülker ve Mehmet Durmuşoğlu çifti, Marmara Üniversitesi Hastanesi'nden çıkıp diğer hastaneleri dolaşmaya başladılar.

Önce Medeniyet Üniversitesi (eski SSK Göztepe) Hastanesi'ne gittiler. Orada testlerin sadece birinin yapılabildiğini öğrendiler. İkinci adres Göztepe Medical Park Hastanesi'ydi. Burada da istenilen para müthişti. Bu kez Fatih Sultan Mehmet (eski PTT) Hastanesi'ne yöneldiler. Bu hastanede ise testlerin hiçbirini yapmak mümkün değildi. Gittikleri dördüncü sağlık kuruluşu Haydarpaşa Numune Hastanesi'ydi. Orada da verilen cevap aynıydı: Hiçbirini yapamıyoruz!

Hasta çift evlerine geldiklerinde güneş batmak üzereydi. Terden sırılsıklam hale gelen giysileri sırtlarına yapışmıştı. Gün boyu dolaşmışlar ama koskoca Anadolu Yakası'nda bu testleri yaptıracak bir sağlık kuruluşu bulamamışlardı.

Mehmet Bey, Ülker Hanım'a dönüp “Hanım birer bardak soğuk su doldur. Çağ atlayan sağlık sisteminin şerefine içelim!'' dedi. Ülker Hanım da “Haklısın. Sağlık reformu dediğin işte böyle olur!'' diye cevap verdi.

Son durumu merak ediyorsanız söyleyeyim.

Hala hastane arıyorlar!

Yorum Gönder

0Yorumlar
Yorum Gönder (0)