İnşaat Sektötünün Cumhuriyet Serüveni



İnşaat piyasası tüm dünya ekonomilerinde kalkınmanın ve sürdürülebilen devamlı istihdamın en önde gelen lokomotiflerinden biridir.

Bugün ekonomik gelişimini dışarıdan içeriden ve dışarıdan gelebilecek her türlü sürpriz durumlara karşı dengeli bir biçimde sağlamayı başarmış ve özetle batı dünyası olarak isimlendiren ancak gelişim yol haritasında sınırları batıyı çoktan aşmış amerika`nın güney sahillerinden orta doğu`nun kumlu vadilerine oradan muson yağmurlarının bol olduğu hint kiyılarına kadar ve hatta uzak doğunun ada topluluklarına kadar geniş bir coğrafyaya yayılmış olan medeniyetler,mikro planda devletlerin sosyo-ekonomik başarılarının arkasında; " hızlı reel piyasalarda son derece etkin kendini rekabet koşullarına göre yenileyebilme kabiliyetini haiz ekonominin hemen hemen her alanında aktif bir inşaat piyasasının varlığı mevcuttur..."

Özellikle ağır sanayi hamlesini ve gelişimini uluslararası rekabet yarışının acımasız ve saniyelerle yarışan olağan dışı kurallarına göre tamamlamamış yada ülke topraklarını sahip olduğu nufusun yıllara göre artış oranına göre dengeli bir biçimde verimli tarım alanlarına dönüştürüp pozitif politikalarla toprak sahiplerine, tohum temininden mahsülün değerlendirilip optimal düzeyde fiyatlandırılmasına kadar üretim ve pazarlama noktasında yerinde ve zamanında desteklerle istihdam hususunda ki arz talep dengesini sağlayamamış devletlerde işsizlik probleminin önlenebilmesi ve sürekli bir istihdam arzının sağlanabilmesinde ulaşılabilecek en kestirme çözümün adı " inşaat piyasasını canlı tutulmasıdır... "

Türkiye'de Durum :

Cumhuriyetin ilk yıllarından itibaren sürdürülebilen kalkınma programları dahilinde inşaat sektörünün gelişimine ve yaygınlaşmasına birinci derece ağırlık verilmiştir.

Kalkınma planlarının hazırlanması aşamasında toplumun her kesiminin katılımıyla yapılan görüşmelerde de aynı sektörel temanın önemi üzerinde ciddiyetle durulmuştur.

Öyle ki devlet kamu iradesi olarak, bu alanda yalnızca sektörel gelişimin önündeki yasal - finansal engellerin kaldırılması gibi organize yönlendirici bir pozisyonda kalmamış,ülke çapında devam edegelen ve ekonomik değerleri, milyar dolarlarla ifade edilebilen sektörde öncü olabilecek geniş kapsamlı bir çok projenin hazırlanıp hayata geçirilmesinde aktif rol oynamıştır.

Kamu idaresinin bu iradeli tutumu karşısında, çok kısa denebilecek süreler içerisinde ülke toprakları özellikle de " coğrafi şartların elverişliği ve nufus yoğunluğunun farklılıkları gibi özel nedenlerle " belli bölgeleri baştan başa zamanın şartlarına göre büyük bir şantiye dönmüştür.

Bugün bile sanayi bakanlığının verilerine dayanılarak yapılan analizlerde Türkiye'nin en büyük yatırım hamleleri olarak gösterilen ayrıca stratejik önemi haiz bir çok inşaat projesl cumhuriyetin ilk yıllarının eserleri olarak karşımıza çıkmıştır.

Kamusal destekle işlem hacmi genişleyen inşaat sektörü beraberinde zorunlu olarak yapı sanayinin gelişime de ön ayak olmuş ve tamamiyle yapı sektörünün ihtiyaçlarına yönelik olarak fabrika alanları oluşmaya başlamış,böylece yapısal alanda ki dışa bağımlılık oranının azda olsa asgari düzeye çekilmesi sağlanmıştır.

Bu olumlu durum makro ekonomiye de pozitif olarak yansımış ithalat dengesinin kurulması cari açıkların makul bir seviyeye çekilip ödemeler dengesinin sağlanmasında da katkı da bulunmuştur.

Özetle cumhuriyet hükümetlerinin 1923 dönüm noktasından sonra tüm dünya ekonomileri ve muasır olarak ifade edilen devletlerin piyasalarını tüm incelikleriyle irdeleyerek yıllarca savaşlarla yoğrulmuş ve artık yorgun düşmüş bir milleti ve beraberinde devleti yeniden canlandırıp ait olduğu konuma yükseltmek için yapılması gerekenlerin karalarının alındığı ilk saatlerden itibaren titizlikle işleyen bir inşaat sektörünün oluşturulup daima canlı tutulması konusunda gösterdikleri dirayetli ve tavizsiz çalışmaları kısa sürede semeresini vermiştir..

Gelişen inşaat sektörü istidam problemine çare olmuş,malzeme ihtiyacının doğması ülke sathında ürün çeşitliğine yönelik farklı alanlarda yatırım yapan yerli yapı sanayinin oluşumuna katkı sağlamış ve bu durum ithalat giderlerinin önemli ölçülerde azalıp ödemeler dengesinin lehine yönlenmesine önemli ölçüde katkıda bulunmuştur.

Kırılma Noktası :

İzmir iktisat kongresi başta olmak üzere sonrasında kurulan cumhuriyet hükümetlerinin çalışmalarıyla geleceğe yönelik olarak yapılan ekonomik programlar ve belli periyotlarla ilan edilen kalkınma planları içerisinde inşaat piyasasının varlığı " sürdürülebilen ve devamlılık arz eden istihdam sisteminin yaygınlaştırması amacına yönelik olarak " hiç bir zaman ihmal edilmemiştir.

İlk dönemlerde tarım - sanayii gibi alanlarda olduğu gibi emlak ve inşaat alanında da devlet birinci planda rol oynayarak ülke sathında ki mevcut projelerin bir çoğunun yapım ve inşaatı üstlenmiş bir bakıma piyasada tekel durumuna gelmiştir. Ancak bu durum, kamu gücünün " finans - yaptırım - iş gücü - makine teçhizat " vb gibi bünyesinde barındırdığı üstünlükleriyle kanunların çizdiği çerçeveler içerisinde piyasaya hakim olma isteğinden değil,sadece özel sektörün de aktif bir şekilde hakim piyasa içerisinde yer edinip serbest piyasa şartlarında rekabet ortamının oluşup sektörün merkezden çevreye hatta çok daha alt birimlere kadar özel inisiyatifle yaygınlaşmasına katkıda bulunma gayretinden ileri gelmekteydi.

Zaman içerisinde "emlak - inşaat piyasası " iç ve dış etkenlerin etkileri ve derecelerine bağlı olarak yerine göre pozitif yerine göre negatif gibi ivmeler göstermiştir tüm bu iniş çıkışlar özellikle belli bir dönem, işlerliği ve kalkınmada üstelendiği öncü rolü ile ayrıcalıklı bir pozisyonu bulunan inşaat piyasasında, daralmaların yaşanmasına sebebiyet vermiştir.

Bu tür daralmalara tüm dünya piyasalarında var olan farklı sebeplere dayalı dalgalanmaların, iç siyasetti ki yönetim ve idare anlayışında ki farklılaşmaların,hepsinden önemlisi tüm dünya devletlerini isteyerek yada istemeyerek dipsiz bir kuyu gibi içine çeken uluslararası sorunların, özelliklede petrol ihracında zaman zaman yaşanan arz talep dengesizliğinin iç piyasaya ek maliyet olarak yansımasının ve beraberinde ortaya çıkan cari açık dengesinin sağlanabilmesi için kamu gücünü iç piyasada talep daraltıcı tedbirleri almaya itmesinin etkileri olmuştur ve hala daha olmaktadır.

Teknolojik Maliyet :

Sanayi devrimiyle birlikte planlama ve üretim adına hayatın her alanında yaşanan pozitif gelişmeler, "inşaat yapım teknikleri ve sonrasını kapsayan güvenlik sistemlerine " de yansımış ve özellikle 1900 lü yılların ikinci yarısından sonra zamanın şartlarıyla orantılı olarak inşaat sektöründe :

" plan - proje - yapı teknikleri - şantiye yönetimi - alternatif malzeme üretimi - çevre dokusu - ( daha sonraki yıllarda jeofizik biliminin verileri doğrultusunda ilerleme kaydeden ) alan tarama ve zemin etütleri - sosyal faktörlere ağırlık verilmesi - genelleştirilen sigorta kavramı ile yapı risk güvenliğinin sağlanması " vb gibi sistemler yaygınlaşmıştır. Tamamen insan odaklı talepler doğrultusunda arz edilen değerlerin kullanılabilirliğinin ve alım satım sonrasında ortaya çıkabilecek her türlü risk faktörü göz önünde bulundurularak hesaplanan emlak güvenilirliğinin artırılması çabaları , beraberinde doğal olarak piyasa maliyetlerinin yükselmesine neden olmuştur.

Yıl - 99 :

1999 yılında on binlerce vatandaşımızın ölümüyle ve bir o kadarında yaralanmasıyla sonuçlanan ve yaraları henüz bile bir çok noktada sarılamamış olana 7.4 lük deprem felaketi sonrasında inşaat yapım tekniklerinin ve uygulamada ki mevcut denetim sistemlerin yetersizliği maalesef ki bir kez daha gün yüzü gibi ortaya çıktı.

Yerkürenin yaradılışında var olan ve sismik dengenin korunabilmesi için dünyanın farklı noktalarında ki fay hatlarının zaman zaman kırılması ile oluşan ve (daha çok bilimsel amaçlı olarak yapılan yer altı araştırmaları ve bazen de madencilik çalışmaları sonucu oluşan yüzeysel alan kırılmalarının dışında ) tamamiyle doğal olan bir sarsıntı,yıllardır devam edegelen yanlışların ve ihmaller silsilesinin sonucu olarak tam bir felakete dönüşü.

Bu acı tecrübe aklı selim olan insanlara bir kez daha net bir şekilde gösterdi ki; tehlike adına deprem dediğimiz doğal sismik hareketlikler değil,bu hareket alanlarının üzerinde ikamet için inşa edilen yapıların zeminin yapısına uygunluğuna bakılmaksızın teknik verilere dayanmayan göz kararı bilgilerle esneme payları hesaba katılmadan bilinçsizce yapılması ve bu yapılara oturum için ruhsat veren elektriğini suyunu bağlayıp çöpünü toplayan alt yapısını kurup çevre düzenlemesini yapan sosyal bir yaşam alanı sağlayan kurumların işin ciddiyetini yeterince kavrayamamasıdır.

Tüm bu eksik noktaların, bedelini ağır olarak ödediğimiz bir deprem sonrası yeniden gün yüzüne çıkması bireysel düzeyden ilgili kurumsal alanlara kadar yapıların inşası noktasında az veya çok sorumluluğu ve emeği olan herkesi nefis muhasebesi yapmaya ve yapılan tüm yanlışları hiç bir ayrıntıyı atlamadan giderme yolunda ciddi çalışmalar içerisine itti ve bu konuda atılan adımların tetikleyici gücü oldu.

Öyle ki üç erk noktasının yasama ayağını oluşturan meclis teamüllere ve geçmiş verilere dayanılarak günün şartlarına uygun olarak yapı alanında ki denetim eksikliğini gidermek amacıyla zamanın hükümeti tarafından "anayasanın yürütme organına tanımış olduğu yetkilere dayanarak" kanun hükmünde kararname ile mevzuatlaştırdığı " özel yapı denetim " sistemini, tüm illeri bünyesine dahil edecek bir biçimde genişleterek , kararname olarak hazırlanan yapı denetim sistemini kısa bir süre içerisinde kanunlaştırdı.

Son Nokta :

Sıcak mutlu ve huzurlu bir yuva umudu ile maddi manevi bedelini fazlasıyla ödediğiniz yapılarınız, mutsuzluğa acılara ve telafisi imkansız kayıplara sebebiyet vermesin...gelin, kaliteyi ve olmazsa olmaz yapı güvenliğini " yanlış yönlendirilen tasarruf " ! anlayışına feda etmeyin..



Malum-u İlam
pembekonak@hotmail.com
https://twitter.com/rasyonelboyut

Yorum Gönder

0Yorumlar
Yorum Gönder (0)