Rektör Seçimleri Öncesi


Önümüzdeki günlerde birçok üniversite de rektörlük seçimleri yapılacak. Adaylar sahaya inmiş kendilerini tanıtmakta; en güçlü argümanları cumhurbaşkanlığı makamı, siyasal iktidara yakınlık ve YÖK başkanı ile derin ilişiklerinin olduğunu hissettirmek. Bu tür söylemlerin öne çıkartılması akademi adına onur kırıcı olmasına karşın, adaylar cumhurbaşkanına yakınlıklarını neden dillendirme gereksinimi duyarlar? Bunun nedeni 2547 sayılı Yükseköğretim Yasası’nın rektörleri üniversitelerinde “kurum kralı” yapması, krallığın yolunun da cumhurbaşkanlığının onayından geçmesidir.

Üniversitelerde uygulanmakta olan yönetim izlencesi akademinin ruhuna aykırı bulunur. Siyasal partiler, öğretim elemanları dernekleri/sendikaları ve diğer paydaşlar rektörlük seçimini/Yükseköğretim Yasası’nı anti demokratik bulur, değiştireceklerini belirtirler. Değişik arayışlara girilir/öneriler geliştirilir. Dünyanın köklü/başarılı üniversitelerinin nasıl yönetildiği irdelenir. Fakat “güç”ü ele geçirdiklerinde, mevcut durumdan etkin yararlanma yolunu seçer, yasanın değişmesini yanaşmazlar. Özgür/özerk üniversite yerine, baskıcı/yıldırıcı anlayışın üniversitelerde egemen olmasına sessiz kalırlar.

Ülkemizde üniversitelerin nasıl yönetileceği ilk Darülfünun kuruluşundan günümüze tartışıla gelmiştir. Öğretici olması açısından ülkemizin ilk kuruluş tüzüğü olan –özgür/özerk- üniversitesi, Darülfünun-u Osmani’nin yönetim izlencesini anımsatmak öğretici olacaktır.

1869 tarihli Maarif-i Umumiye Nizamnamesi (Kamu Eğitim Tüzüğü) ile İstanbul’da bir üniversite kurulması karalaştırılır. 1870 yılında Darülfünun-u Osmani kurulur. Darülfünun yönetim organları; Darülfünun-u Osmani Meclisi (senato), Milli Eğitim Bakanının önerisi ve Padişah’ın onayı ile atanan nazır (rektör) ve Şube Müdürlerinden (dekanlar) oluşur. Rektör kurum içinde bakanlığı temsil eder. Üniversitenin tüzüğe göre uygun yönetilmesi, Darülfünun-u Osmani Meclisi’nin aldığı kararların uygulamasına sağlamak, olabilecek öğrenci hareketlerini dikkat etmek, uygunsuz davranışlarda bulunan öğrencileri velilerine ve bakanlığa bildirmek. Yıllık çalışma raporu hazırlama görevleri arasındadır. Şube müdürleri (fakülte dekanları) fakültelerde bulunan öğretim elemanları tarafından, her yıl, içlerinden birini –hiçbir makam tarafından onaylanmaz- dekan olarak seçerler. Dekanların görevi Fakültelerin akademik programının oluşturulması/yürütülmesinden sorumludurlar.

Darülfünun-u Osmani Meclisi (senato), üniversite yönetiminin en üst karar organıdır. Rektör başkanlığında fakülte dekanlarının katılması ile oluşur. Akademik takvimin oluşturulması (ders programlarının hazırlanması, yeni derslerin konması), güvenliğin sağlanması, günlük harcamaların yapılmasından, öğretim elemanların atanması, üniversitede yenileşme izlenceleri hazırlamakla görevlidir.

Darülfünun-u Osmani Meclisi’ni önemli kılansa üye yapısıydı. Atanmış nazır (rektör) dışında kalan meclis üyelerinin öğretim elemanlarının aralarından seçtiği fakülte dekanlarından oluşmasıdır. Meclisin yapısı akademiyi güçlendirmiş, alınan kararlarda merkezi yönetimin etkisini azaltmıştır. Rektör alınan kararları uygulayan/gözeten, kamuya karşı temsilci konumdadır. Bugünkü üniversite yönetim izlencesinde ise aşağıdan yukarı –dekan, yüksekokul müdürü, akademik kurulların oluşumu- yönetim aşamalarının tümünü rektörler atama yapmaktadır. Atanan dekan ve yüksekokul müdürlerinin üye olduğu senatodan rektörlerin onay vermediği hiçbir karar alınamıyor.

Üniversitelerin özgür/özerk yapıda olmasında rektörleri kim tarafından atandığı belirleyici değildir. Akademiyi onurlandırma açısından cumhurbaşkanının doğrudan ataması uygundur. Fakat Darülfünun-u Osmani’de olduğu gibi kurum içi yönetimin oluşumu demokratikleştirilmeli, öğretim elemanlarının etkinliği yönetimim her aşamasında hissedilmelidir. Bunu gerçekleştiremezsek rektör adayları siyasal iktidarın yerel örgütlerinde, Ankara’da “dayı” arayışına girecekler, akademinin onuru örselenmeye devam edecektir.

Yorum Gönder

0Yorumlar
Yorum Gönder (0)