Fahri Doktora “Kazan Kazan”
Cuma, Haziran 10, 2016
Fahri Doktora “Kazan Kazan”
İrfan O. Hatipoğlu Mustafa Kemal Üniversitesi (ihatip@hotmail.com)
Uzunca süredir ülkemizde kavramların, unvanların, ortak ürettiğimiz değerlerin içini boşaltmada oldukça başarılıyız. Bunlardan birisi de üniversitelerin verdikleri “fahri doktora” unvanıdır. Buna neden olan Cumhurbaşkanına, başbakana, bakanlara, etkili/yetkili gördükleri kişilere üniversitelerin sıraya geçerek, evrensel ölçütleri dikkate almadan fahri doktora unvanı vermesi, verilme törenlerin yapılış şekli oluşturuyor.
Yükseköğretim Yasası (YÖK-1981) öncesi ülke gündeminde böyle bir tartışma yoktu. Çünkü üniversitelerin unvan vermede ölçütleri vardı. Cumhurbaşkanlarının rektörleri atama yetkisi bulunmadığından –atanma kaygısı yoktu- sınırlı sayıda unvan veriliyordu. YÖK sonrası cumhurbaşkanlığı makamı ile üniversite üst yönetimi iç içe geçti. Üniversiteler siyasal iktidarın arka bahçesine dönüştürülerek, rektörlerin atanmasından, üst yönetiminin oluşturulma sürecinde yandaşlık aranması verilen unvanların tartışmasının ana nedenidir.
Ülkemizde fahri doktora unvanın verilmesinin uzunca bir geçmişi vardır. İlk olarak 1914 yılında çıkartılan bir kararname ile Darülfünuna üstün hizmet yapan muallimlere “fahri muallim” unvanının verilmesiyle başlar. Bugün bu unvanın karşılığı “fahri profesör”, “fahri doktora”dır.1934 yılında yapılan düzenleme ile fahri akademik unvanın; kimlere verileceği, nasıl verileceği ölçütü ayrıntılı belirlenmişti. Ana ölçüt “Memleket ve insaniyetle yahut mensup oldukları ilmi şubelere büyük hizmeti olanlara” verileceğiydi. Fahri akademik unvan verilmesi ile ilgili son düzenleme Yükseköğretim Yasası ile (1981) yapıldı. Yasaya göre üniversiteler hiçbir koşula bağlı kalmaksızın “fahri akademik” unvan verebiliyor. Yasadaki belirsizlik yeni fahri akademik unvanların türetilmesi yanında, unvanların verilmesine rektörlerin beklentilerine karşılayacak “paye” dağıtma aracına döndürdü.
Yükseköğretim Yasası’nın fahri akademik unvan verilmesinde koşul koymaması, verilme kararını üniversite yönetimlerine bırakması unvanın aşınmasına neden oldu. Fahri akademik unvan verilmesinde evrensel ölçüt olan “bilim, sanat, teknoloji, kültüre ve insanlığa büyük/seçkin hizmet ve katkıda bulunma” ötelendi. Üniversite ve genel kamuoyunun ortak uzlaşısıyla verilmek yerine üniversite senatoları –rektörler- bu unvanı verirken “kazan kazan”, “al ver, ver al” ilkesine öne çıkardı. Bunun nedeni 2547 sayılı Yükseköğretim Yasası’nın rektörlerin atanmasında Cumhurbaşkanını tek yetkili olmasıdır. Atanma sürecinde siyasal iktidarın yerel örgütlerinin, cemaat liderlerinin, yerel iş insanlarının, bakanların önermelerinin önemsenmesi algısının oluşmasıdır. Bu nedenle üniversiteler –rektörlerin istemleri doğrultusunda- ilgili ilgisiz alanlarda, üniversitelerinde olmayan programlar adına ölçüt gözetmeden unvan dağıtımına başladı. Ölenlere (2. Abdülhamit), cemaat liderlerine, bakanlara, bağış yapan iş insanlarına, ülkenin dönemsel muktedirlerine…
Fahri doktora unvanının aşınması ülkemizle sınırlı değildir. Dünyanın değişik üniversitelerinde yüklü bağış karşılığı verildiği gibi, yaygın olarak ülke yöneticilerini onurlandırma aracı olarak veriliyor. Örnek vermek gerekirse; 1605 yılında Kral 1. James’in Oxford Üniversitesi’ni ziyareti sırasında, yanında bulunan 43 kişiye fahri sanat uzmanı unvanının verilmesi… Ülkemizde darbeci, yasaları tanımayan, kendi hukukunu oluşturan Kenan Evren’e, bir hukuk fakültesince fahri hukuk profesörü unvanı verildi. Deprem de kudret-i ilahiyi sığının diyen Süleyman Demirel’e bir teknik üniversite “Onursal Kurucu Rektör Unvanı ve Ödülü” vermekten çekinmedi. Yine aldığı kararlarla ülke ekonomisinin yağmalanmasının, yaşamın her alanında ahlaki değerlerin aşınmasının önünü açan Turgut Özal’a… Akademiyi her gün azarlayan, hukuku tanımadığını sık sık belirten, ülkenin dinsel
bağnazlığın içinde boğulmasının yolunu açan/özendiren Tayyip Erdoğan’a üniversitelerimiz fahri doktora vermekte yarışmaktadırlar.
Fahri akademik unvan dağıtımı, bugün kontrolden çıkmıştır. Alana onursal bir katkısı olmadığı gibi, üniversitelerin saygınlığının azalmasının, kimliksizleşmesinin, inandırıcılığının aşınmasının önünü açıyor. Çünkü üniversiteler son dönemde unvan verilmede ilkeli davranılmamakta, rektörlerin yeniden atanma kaygısı öne çıkmaktadır. Verilen unvanı almaya geleninde akademik toplantıyı “muhtarlar toplantısına” dönüştürmesine izin verilmektedir.
Yapılması gereken akademik olgunun daha fazla aşınmaması için Üniversiteler Arası Kurul tarafından üniversiteler adına ortak oluşturulacak “baş müderris” unvanın bir seferde vermesidir. Bu yapılmazsa 193 üniversite yerleşkesi “başkanlık” mitingleri meydanı olacaktır. Haberiniz olsun.
Tags