Melih Aşık yazdı: "Vergiyle soygun"

Ödediğiniz her kuruş vergi size yol su elektrik olarak geri dönecektir…
Böyle bir şehir efsanesi vardı geçmişte…
Artık pek inanan kalmadı…
Hükümet halkın sırtına dün yine vergi bindirdi…
Türkiye vergi ile halkını soyan ülkelerin başında geliyor…
Avrupa’nın hiçbir ülkesinde böyle yüzde 67’ye varan “dolaylı vergi yükü” yok…
Dolaylı vergi malum, en adaletsiz vergi türü…
Hamal da aynı vergiyi ödüyor, fabrika sahibi de…
Bizim ülkemizde soygun en çok dolaylı vergi yoluyla yapılıyor…
Katma Değer Vergisi (KDV), Özel Tüketim Vergisi (ÖTV), Motorlu Taşıt Vergisi (MTV) ve Özel İletişim Vergisi (ÖİV) en çok aşina olduğumuz vergiler… Bunlara harç, evrak ücreti, plaka ücreti, sabit ücret gibi tırtıklamalar ekleniyor…
Şu sözler kime ait bilin bakalım:
“Biz, vergi adaletini sağlamak istiyoruz. Verginin adil, oranların makul olmasını istiyoruz. Ancak, dolaysız vergiler yüzde 30’lara düşmüş. Buna karşılık dolaylı vergiler yüzde 70’lere çıkmış. Dolaylı vergilerin oranının yüzde 70’lere çıktığı bir ülkede, vergi adaletinden bahsedilmesi mümkün değil. Bu çarpık yapıyı düzeltmek zorundayız. Bu nedenle, gerçekleştireceğimiz vergi düzenlemeleriyle, öncelikle bu yapıyı ortadan kaldırmayı amaçlıyoruz.”
Bu sözleri 2003 yılında zamanın Maliye Bakanı Kemal Unakıtan söylemişti…
Aradan 8 yıl geçti.. Değişen hiçbir şey yok…
Üstelik yakında elektrik ve doğalgaza yeni parti zamlar gelecek…
“Milli irade” dedikleri.. Sırtına bindikleri halkın adı aslında…
Negatif ayırım!
Geçen yıl yapılan Anayasa değişikliği paketinde yer alan düzenlemelerden biri “kadınlara pozitif ayrımcılık”tı. O günden bugüne kadınlara ne gibi pozitif ayrımcılıklar yapıldı? Biz bu meraklar içindeyken Ankara Barosu Başkanı Prof. Metin Feyzioğlu, İzmir’de katıldığı bir panelde utandırıcı bir oran veriyor:
“12 Eylül referandumundan önce Yargıtay ve Danıştay’daki kadın yüksek hâkim oranı yüzde 45 idi. Bugün yüzde 3.”
Prof. Metin Feyzioğlu’na bu tasfiyenin nasıl gerçekleştiğini soruyoruz:
“12 Eylül 2010’da kabul edilen Anayasa değişikliği paketi ile bilindiği üzere Yargıtay ve Danıştay’daki toplam üye sayısı 250 kadar artırıldı. Bu 250 yeni üyenin içinde kadın yüksek hâkim sayısı 4 – 5 civarında kalınca genel oran bir anda yüzde 45’ten yüzde 3’e düştü.”
Peki, bu vahim düşüşün sorumlusu kim? Kadın meslektaşlarını seçmeyen, onlara oy vermeyen erkek yargıçlar mı yoksa siyasi iktidar mı?
Feyzioğlu diyor ki:
“Sorumlu tabii ki siyasi iktidardır. Çünkü 12 Eylül’de kabul edilen değişiklik paketiyle HSYK’yı yapılandıran siyasi iktidardır. HSYK’nın icraatı siyasi iktidarın zihniyetini yansıtıyor…”
Türkiye’de kadınların genel istihdam oranı da düşüyor. Dünya Bankası’na göre… 1988’de yüzde 34,3 olan kadın istihdam oranı 10 yıl sonra 2008’de yüzde 21,6’ya geriledi…
Türkiye’de çalışan kadın nüfus toplam nüfusun yüzde 24’ü gibi çok düşük oranda. AB ülkelerinde bu oran yüzde 56.
Kadına yönelik sözler parlak ama uygulama tam tersine kadını günlük hayattan çekip eve kapatıyor.
Rakamlar yukarda…

Takip!
YÖK Başkanı Yusuf Ziya Özcan farkında olmadan öğretim üyelerini fişlediklerini itiraf ediyor… Bakın ne diyor:
“Kılık- kıyafet serbestisini üniversite özerkliğinin bir şartı olarak gördük ve yapılan uygulamayı hiçbir zaman tasvip etmedik. Şimdi üniversitelerimizin neredeyse tamamında mesele halledilmiştir. 30-35 civarında hocamızın hâlâ buna karşı duruşu var, onları yakından takip ediyoruz…”
Öğretim üyeleri yasalar ve Anayasa’ya uydukları için YÖK Başkanı tarafından takip ediliyorlarmış…
Sayıları da belli; 30 – 35.. Demek isim isim mimlemişler.
Türkiye’de yüksek öğretimin bunca sorunu varken bakar mısınız YÖK Başkanı neyle meşgul?
Bakan Egemen Bağış der ki: “AB övgüde cimri, eleştiride cömert.”
Yandaş basınımızın tersini yapıyorlar demek…
Haldun Ertem
Atalay
İçişleri Bakanı Beşir Atalay konuşuyor:
“İnsanları kanıt olmadan suçlu ilan etmek, onur ve haysiyetleri ile oynamak hem suçtur hem ahlak yoksunluğudur. Gizli olan soruşturma dosyasından bilgiler aktarmak, sızdırılan bilgileri henüz doğruluğu bilinmeden kamuoyuyla paylaşmak hukuk ihlalidir. Bu hassasiyetleri gözetmek hukuka saygılı, vicdan taşıyan herkesin görevidir…”
Bundan önce Ergenekon ve Balyoz’da yüzlerce kez bu ihlaller yapıldı.
İktidardan hiç ses çıkmadı.
Köstebek iddiasının ucu kendisine dokununca Bakan Bey hukuku hatırladı…
Ve eski bir şarkı hatıra geldi:
- Daha önceleri neredeydiniz?
Tayyip Erdoğan, “BM’de 188 ülke
5 üyenin ağzına bakıyor” demiş.
Eee, n’olmuş? TBMM’de de 326 üye bir üyenin ağzına bakıyor.
Fahrettin Fidan
Yoğurt
ABD’deki televizyon programlarında “Greek yogurt” öneren Dr. Mehmet Öz’ün bu tutumu eski milletvekili Osman Coşkunoğlu’nun garibine gitmişti. Meğer ABD’de böyle bir yoğurt varmış. Hamdi Ulukaya adlı bir işadamı, bizim süzme yoğurda benzeyen ama daha sulu ve tatlı bir tür yoğurdu “Greek Yogurt” adı altında üretip piyasaya sürmüş. ABD’ye dil öğrenmeye giden bu genç, kelepir bir yoğurt fabrikasını satın alarak işe başlamış, bugün 40 yaş altı işadamlarının en başarılıları arasında yer alıyormuş.


Melih Aşık
Milliyet
Tags

Yorum Gönder

0Yorumlar
Yorum Gönder (0)