Ermeni olmak suç mu?


AK Parti Erzurum Milletvekili Muhyettin Aksak’ın, geçen salı günü partisinin il örgütünün düzenlediği bayramlaşma töreninde yaptığı konuşmada öldürülen PKK’lı teröristler için “Etkisiz hale getirildi” ifadesi yerine “Gebertildi” fiilini önermesi tepkilere yol açtı.

Ancak Aksak’ın bayramlaşma sırasında sarf ettiği problemli başka sözleri de vardı. Aksak, konuşmasında “PKK’lılarla Kürt kardeşlerimizin eşit tutulmamasını” istedikten sonra şöyle demişti:
“Kürt kardeşlerimizi bunlardan ayırıyoruz. Bunlara baktığınız
zaman ya satılmış beyinler ya da Ermeni dönmesi çocukları ya da Suriye’den, İran’dan ülkemize sızan alçaklardan başka bir şey değil...”

TOPLUMSAL KÜLTÜRÜN KODLARI

İki dönemdir TBMM üyesi olan bir iktidar partisi milletvekili “Ermeni dönmesi çocukları” nitelemesini açık bir hakaret, aşağılama anlamında kullanıyor.
Kabul edelim ki, Ermeni kökenli olmanın bir karalama vesilesi yapılması Türkiye’de çok geniş bir kesimde toplumsal kültürün zihinsel kodlarında henüz aşılamamış reflekslerden biridir.
Basında da sıkça karşınıza çıkabilir. Ermeni olmanın bu şekilde aşağılama amacıyla kullanılmasının yakın zamandaki çok çarpıcı bir örneği, Yeni Şafak gazetesi yazarlarından Ali Bayramoğlu’nun geçen haziran ayında maruz kaldığı karalama kampanyasıydı.
Köktendinci çizgideki Vakit gazetesinin web sitesi konumundaki habervaktim.com’da çıkan bir yazıda, Bayramoğlu’nun “Ermeni kökenli” olduğu iddia edilmiş, bu çerçevede Kürt ve Ermeni meselelerinde gizlediği “gerçek kimliğinin saikiyle hareket ettiği” ileri sürülmüştü.

‘YAHUDİ’YSEN ZATEN SUÇLUSUN’ ANLAYIŞI

Burada karşımıza çıkan bakışın hedef olarak gördüğü kitle Ermenilerle sınırlı değildir. Geneldir, bütün azınlıklara, Rumlara ve özellikle de Musevilere yönelir.
Böyle olduğu içindir ki, Prof. Büşra Ersanlı geçen yıl KCK operasyonu çerçevesinde tutuklandığında, Vakit gazetesi kendisinin eski eşi Prof. Cem Behar’ın Yahudi olmasını Ersanlı’nın sicilinin kabarıklığına yol açan olumsuzluklardan biri olarak değerlendirebilmişti.
Başka örnekler bulmak için aslında gazete arşivlerinde dolaşmanıza gerek de yoktur. Devlet büyüklerimizin her zaman bir hoşgörü diyarı olmasıyla iftihar ettikleri ülkemizde benzer örnekler günlük hayatın içinde sıkça size çarpabilir. Sorun, bu gibi davranışların toplumsal kabullerde -yine geniş bir kesimde- ahlaki açıdan problemli bulunmamasıdır.
Hem insanlık ölçüleri hem de formel düzeyde anayasa hükümleri altında eşit vatandaş olarak kabul edilmesi gereken insanların etnik kimlikleri nedeniyle hor görülebilmesi ya da kimliklerinin hakaret amaçlı bir sıfat olarak kullanılabilmesi ırkçılığın en yüz kızartıcı tezahürlerinden biridir.

NEFRET SUÇLARI YASASI ŞART

Bu tür davranışlar artık medeni dünyada “nefret suçları” olarak adlandırılıyor ve ciddi yaptırımlara bağlanıyor. Bir insanın ya da grubun kimliğinden, aidiyetinden dolayı eylemli ya da sözlü bir saldırıya uğradığı fiiller için kullandığımız nefret suçları, diğer suç kategorilerinden daha farklı sonuçlar yaratıyor.
Fark şurada: Nefret suçlarında, bir kişinin aidiyetine hakaret edildiğinde ya da suç -yöneldiği kurbanın kimliğinden dolayı- işlendiğinde, mağduriyet yalnızca hedef alınan kişiyle sınırlı kalmıyor. Suçun niteliğinin “çoğaltan etkisi” ile o gruba aidiyeti olan herkes, kendisini saldırıya uğramış hissediyor.
Örneğin, bir milletvekili, PKK’lılara “Ermeni dönmesi çocukları” diye hakaret ettiği zaman Türkiye’de yaşayan her Ermeni, kendisini hakarete uğramış hissediyor. Prof. Ersanlı için “Zaten eski kocası Musevi’ydi” denildiğinde bu ülkede yaşayan her Musevi aşağılanmış oluyor.
Tırnak içine başka aidiyetleri, kimlikleri koyabilirsiniz.
Sıkça tanık olduğumuz bu örnekler, Türkiye’de ırkçılıkla, nefret suçlarıyla mücadele hedefinde aslında ne kadar uzun bir yol kat etmemiz gerektiği konusunda önümüze çok karamsar bir tablo koyuyor.
Türkiye’de bir nefret suçları yasası çıkarılmış olsaydı verdiğimiz örneklerdeki sorumlular muhtemelen ciddi yaptırımlara uğrardı. Yasa çıkmıyorsa hiç olmazsa iktidar partisinin ülkede yaşayan Ermeni vatandaşlarımızın gönlünü almak için Erzurum milletvekilinin sözlerini sahiplenmediğini gösteren bir jest yapması şık olabilir; özellikle kardeşlik duygularının değerini sıkça vurguladığımız Ramazan Bayramı’nın hemen ertesinde...

Yorum Gönder

0Yorumlar
Yorum Gönder (0)