PKK terörünün gaddar yol hikayeleri


Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik’in ayaklarını öpmeye çalışan Şanlıurfalı baba Cemal Çeçan, “Ne olur oğlumu kurtarın” diye yalvarıyordu. Acemi birliğinde eğitimini tamamlayan Reşat Çeçan, hemşerisi Hadi Gizli, Mardinli Ramazan Başaran ile birlikte yeni askeri birliğine katılmak için giderlerken Lice’nin Abalı Köyü yakınında yolları kesilmiş, 6 Ağustos’ta PKK’lılar tarafından otobüsten indirilip kaçırılmışlardı.

Bu ne ilk ne de sondu. Daha önce kaçırılıp da kendilerinden haber alınamayan askerler vardı. Dün, Hadi Gizli’nin ağabeyi İbrahim Halil Gizli’yi aradım. PKK’nın elinde olan kardeşinden bir haber alıp alamadığını sordum. Onu da daha çok ilgisizlik, devletten kimsenin kendilerini arayıp sormamasını üzüyordu. Sesi titreyerek “İnanın, çok şaşkın durumdayız. İlgisizlik, alakasızlık bizi yiyip bitiriyor” diyor.
Baba Cemal Çeçan, “oğlum”, ağabey İbrahim Halil Gizli, “kardeşim” deyip 16 Ağustos’ta Şanlıurfa Valiliği’ne dilekçe verdi. Askeri birliklerine gitmekteyken otobüsün PKK’lılar tarafından durdurulup Çeçan, Gizli ve Ramazan Başaran’ın götürüldüğünü belirtiyorlar. Sonra da devlete şunu soruyorlar:

“Kaçırılıp kaçırılmadığı, hayatta olup olmadığı, arama ve kurtarma yapılıp yapılmadığı, yapılıyorsa ne aşamada olduğu, işin aciliyetine binaen detaylı bilgilerin tarafıma verilmesini…”

Terör örgütünün elinde AKP Hakkari İl Başkanı da, 20’ye yakın asker, polis, sivil de bulunuyor. Doğrusu söylenirse bunlardan Devlet bir haber alamıyor. Bunların sık sık yazılmasından da hükümet yetkilileri rahatsız oluyor.

Sigaralarını içiyorlar…

Tunceli yöresinde 4 ayrı silahlı örgüt faaliyette. Ancak, bunlar içinde etkili olan ağırlıklı olarak PKK’dır. Yolları onlar kesiyor, haracı onlar istiyor, araçları onlar yakıyor. Tunceli-Ovacık yolu da, bu olayların adeta ana yolu durumunda.
Tunceli – Ovacık arası 63 kilometre. Bu yol son dönemde sıkça kesiliyor. Tunceli’den Ovacık’a gıda maddeleri, sigara ve diğer ihtiyaç maddeleri taşıyan araçlar yolda teröristler tarafından durduruluyor. Kendilerinden, geçiş için 20 bin euro isteniyor. Araca da el konuluyor. Eğer, istenen parayı biraz da pazarlık yapıp indirirseniz mesele yok. Aracınızı alıyorsunuz, yükünüzün bir bölümünü teröristler alıyor ve sizin Ovacık’a gitmenize izin veriliyor.

Para veremeyecek durumda olanların aracına ve içindeki ürünlere el konuluyor. Örneğin araçta sigara varsa, sigaraya el konuluyor. Dondurma, çikolata ve benzeri gıdalar varsa onlar boşaltılıyor. Üstüne üstlük aracı da orada yakıyorlar. Hem de, aracı yakarken dondurmalarını yalıyor, el koydukları sigaraları da tellendiriyorlar.
Bu bir değil, beş değil. Artık, esnaf Ovacık’a mal götüremez hale geldi. Verilen haraç bayinin cebinden çıkıyor. Hem mallarını hem araçlarını kaybediyorlar. 63 kilometrelik Tunceli – Ovacık arasında yol güvenliği bile sağlanamazken, devlet yetkilileri de çıkıp “Terörle mücadelede hiç olmadığı kadar iyi bir noktadayız” açıklaması yapıyorlar. Bunlar inandırıcı değil.

Terörle mücadelede bu kadar başarılı olunuyorsa, şehit cenazeleri için bu konvoylar niye? Bakıyorsunuz terör bir Hakkari’de, bir Şırnak’ta, bir Bingöl’de vuruyor. Hazin törenler yapılmaya daha çok devam edilecekmiş gibi gözüküyor. Türkiye’nin dört bir yanına şehit cenazeleri gidiyor. Bazıları asker-polis ayrımı yapıyor. Bu ayrımın kimseye yararı yok. Terörle mücadelede asker-polis ayrışması değil, tam uyum içinde çalışılması gerekiyor.

“Asker zorla taşıttırdı”

Hakkari’nin Yüksekova İlçesi Yeşiltaş Piyada Taburu’na malzeme götüren 42 yaşındaki K.D. yolu kesilen şoförlerden birisi. Karakolda verdiği ifadeyi okuyoruz:
“Saat 05.20’de Yeşiltaş Karakolu’ndan çıktım. Yaklaşık 10 dakika sonra ulaştığım beton köprünün, taşlarla kapalı olduğunu gördüm. Yolun sağında ve solunda 5 kişi bana ‘dur’ işareti yaptılar. Araçtan indim. Birisi bana ‘sen T.C. askerine malzeme götürdün’ dedi. Ben de bu malzemeleri, askeri kişilerin zorla götürttüklerini belirttim. Karşılığında para verip verilmediğini sordular. Para vermediklerini söyledim. Karakolun kaç mevcudu olduğunu sorduklarında beni araçtan indirmediklerini, 5-6 kişiyi gördüğümü söyledim. Cebinden not defterini çıkarıp plakayı yazarken, aracımın niçin Ankara plakası olduğunu sordular. Aslen Erzincanlı olduğumu belirttim. Bana, ‘bak halo, canına, malına, arabana yazık. Bir daha geldiğinde canın ve araban sorgusuz-sualsiz infaz edilecektir. Şimdi ..ktir, Kürdistan topraklarını terk et’ dedi. Olay yerinden ayrıldım.”

Şoför canını kurtarabilmek için bu yalanları söylemek zorunda kalıyor. Terörle mücadelemiz başarılıymış! Askeri birliklere malzeme taşınmasının bile imkansız hale geldiği yörede seyahat özgürlüğünden söz edilebilir mi?



Saygı Öztürk

Yorum Gönder

0Yorumlar
Yorum Gönder (0)