Suriyeli Sığınmacı Kadınların Öyküleri



Suriye iç savaşı dördüncü yılını tamamlarken savaşın yıkıcı ve kanlı yüzü ülkemizi derinden etkilemeyi sürdürüyor. Etkisi yalnızca ekonomik değil. Savaşın insani boyutunun ürkütücülüğünü Hatay’daki sığınmacı kadınların yaşadıkları öyküler ortaya koyuyor. Kamp dışında yaşayan kadınların koşulları çok ağır; suyu, elektriği olmayan, atık su sistemi bulunmayan işyeri olarak yapılmış mekanlarda, hayvan ahırlarında, rutubetin yoğun olduğu, güneş almayan bodrum katlarında, metruk binalarda, yaptıkları naylon çadırlarda yaşamlarını sürdürmeye çalışıyorlar. Kadınlar banyo, lavabo düzenekleri olmadığından kişisel bakımlarına yapamıyor, yetersiz beslenme içindeler. Yaşamın sürekliliği için yereli hijyen sağlanamıyor. Örneğin kamuya açık tuvaletlerin paralı olması nedeniyle tuvalet gereksinimi bina aralıklarında, parklarda, park etmiş araçların çevresinde gideriliyor.

Sığınmacı kadınların içinde bulundukları durumu anlatmak için sözcükler yeterli değil. Yaşananı olanca çıplaklığı ile kavrayabilmek için öykülerini paylaşmakta yarar var. Raiba’nın öyküsü bunlardan biri;

Rabia K: Evli, iki kızı, bir gelini ile birlikte yaşıyor. Kocası Suriye iç savaşında ölmüş, oğulları, damadı Suriye’de. Bir apartmanın altında, suyu, lavabosu olmayan, elektriği kesip bir dükkan da yaşıyor. Bir kızı on altı yaşında iki çocuğu var. Diğeri 14 yaşında. Gelini 16 yaşında, iki yaşında bir çocuğu var. Kendisinin yaşı 34. Komşuların hayırseverlerin yardımı ile yaşamını sürdürüyor. Bu aile temizlik, lavabo kullanma gereksinmelerini yakındaki camiden karşılıyor. Elbiselerini caminin şadırvanında yıkıyorlar. Tuvalet ihtiyacını caminin tuvaletini kullanıyorlar. Tuvalet bekçisi para ödemediklerinden tuvaleti kullanmalarına izin vermiyor. Rabia “en büyük sıkıntımız tuvalet kullanımı. Çocukları da saydığınızda 7 kişi yaşıyoruz. Tuvaleti her giriş çıkışımızda bekçi bizden para istiyor. Günde iki defa kullansak 14 lira ediyor. Ya bekçinin gitmesini bekliyoruz, ya da zorlandığımızda çocukları park eden arabaların arasında çişini yaptırıyoruz. Belediyeden isteğimiz tuvaletleri ücretsiz yapmasıdır.

Sığınmacı kadınların bir derdi erkeklerle birlikte olmaya zorlanmaları. Kadınların bir bölümü yardım etme adına cinsel istismara uğruyor ya da kadın simsarları tarafından “fuhşa” zorlanıyorlar. Sığınmacı kadınlarla, evlenmek isteyen erkekler arasında aracılık yapan “kadın pazarlama” çeteleri oluştu. İkinci evlilik yapmak isteyen erkekler 14-25 yaş aralığındaki kızları düşük ücretlerle alıyorlar. Önce ki eşlerle birlikte yaşamaya zorlananlar hem cinsleri/akrabaları tarafından insanlık dışı eziyetlere tutulmaktadır.

Fatma’nın ve Hatice’nin öyküsü;

Fatıma A: 29 yaşında,14 yaşında bir kızı, 7 ve 6 yaşlarında iki erkek çocuğu var. Savaştan kaçmış, eşi Suriye’de savaşıyor. Rutubetli, apartmanın bodrumdaki kömürlüğünde yaşıyor. Su ve lavabosu yok. Tek lambası var. Fatıma anlatıyor; ilk geldiğimiz günlerde sakallı, yaşlı bir bey bisikletiyle her gün gelip hatırımızı soruyor, yemek getiriyordu. Bu davranışı iki aya yakın sürdü, bir akşam geldiğinde ‘böyle gelip gitmem hoş olmuyor, dinimize göre mahrem, haram yardım getirmem için dini nikah kıydırmalıyız dedi. Ertesi günde bir adamla çıka geldi, nikahı kıydırdık. Gittiler… Daha sonraki günlerde birlikte olmak için sıkıştırmaya başladı, yemek getirmeyeceğini söyledi. Ve birlikte olduk… Bir süre sonra yanında bir arkadaş daha getirmeye başladı, uzun oturuyorlardı. Gelen kişinin benden hoşlandığını, birlikte olmak istediğini söyledi, zorla birlikte olduk. Bir süre sonra 14 yaşında ki kızıma sarkıntılığa başladılar. Birlikte olmak için zorladıklarında bıçağı alarak üzerlerine saldırdım, korkup kaçtılar. O günden buyana gelmiyorlar. Komşuların yardımı ile yaşamımızı sürdürüyoruz. Ev temizliğine gidiyorum.

Hatice B: 14 yaşında, bir köyde kuma. Altınözü ilçesinin bir köyünde yaşıyor. İkinci eş olarak babası tarafından “bir boğaz azalsın” söylemiyle 3 bin lira karşılığı, 45 yaşında ki adamla dini nikahla evlendirilmiş. Evlendikten sonra köy evinin alt katında ki bir odaya yerleştirilmiş. Yemeğini ev halkı yedikten sonra yalnız yiyor. İlk eş ve ilk eşin akrabaları tarafından şiddet uygulanıyor. Eşi tarafından arada dövülüyor. Hayvanların bakımı ve diğer tüm işlerde öncelik kendisindedir. Suriyeli babası tarafından aranmıyor. Sık sık intihar etmeyi düşünüyor.

Anlattığımız öykülerinin binlercesi her gün değişik boyutlarda yaşanıyor.

Bu öykülerin yazılmasında katkısı olan siyasal İslamcı iktidarın aymazlığı yüreklerimizi burkmaya devam ediyor. Aymazlığa, öykülerin yazılmasına ortak olmak istemiyorsak, yaklaşan seçimlerde dur demeliyiz. Yoksa tarihe adımız ortak olarak yazılacaktır.


İrfan Osman Hatipoğlu

Yorum Gönder

0Yorumlar
Yorum Gönder (0)