Gül ve Talabani de Eşbaşkan olsunlar

Şükür, yine iş tatlıya bağlandı. (!)
Baharı aratmayacak güneşli bir günde, Boğaz’daki görkemli Çırağan Sarayı’na kurulan ‘Mam Celal’, derin politik deneyimi ile mi desek, yoksa yıllardır sürdüre geldiği ‘fırıldaklığı’ ile mi bilinmez, üç aşağı beş yukarı ‘aynı kafada’ olan ama kamuoyu nezdinde ‘düşman kardeşleri’ oynayan AKP ve BDP’nin arasını yaptı. Pardon, BDP değil DTK. Yani ‘Demokratik Toplum Kongresi’.
“Bir Kürt kedisini bile Türkiye’ye vermem” demesi ile maruf ‘Mam’, hem hükümetin başına hem DTK’nın eş başkanlarına akıl vermiş olmalı.
Belki de ‘arabuluculuk’ faaliyeti daha Türkiye topraklarına girmeden başladı. Zira önceki gün BDP’liler, kendilerine ‘sert’çıkan TBMM Başkanı Mehmet Ali Şahin ile görüşüp aralarındaki ‘husumeti’ giderdiler.
Hem Şahin hem de Talabani’nin yaptığı görüşmelerden sonra anlıyoruz ki, iş henüz tam kıvamına gelmemiş.
Yapılan sadece ‘zarf atma’ girişiminden ibaretmiş.
‘Demokratik özerklik’ sevdalıları, “Hele bir yola çıkalım, duruma göre politika belirleriz” niyetindeymiş.

* * *

Ahmet Türk’ün, “Bu yapılan bir görüş alışverişidir. Ortada alınmış bir karar yok” sözleri, bir tür geri adım olarak görülebilir.
Belli ki kapalı kapılar arkasında yürütülen ikili ilişkilerden çıkan sonuç, “Bu işi seçimden sonraya bırakın” nasihati ile noktalanmış.
Zaten AKP’nin de tezi bu değil mi? Kendilerini ‘devlet’ diye tanımlayan koca koca adamlar, akılları sıra fevri çıkışları nasıl karşıladı:
- “Mevcut anayasa bu isteklerinizi karşılamaz. Bu yaptığınız yasalara aykırıdır.”
Yani?
- “Acele etmeyin birader, birkaç ay sonra seçim var. Hele anayasanın altını üstüne bir getirelim, sonra oturur konuşuruz. Pişen aşa su katmayın.”
Akıllı çocuklarmış, ‘Mam’ da devreye girince projeyi şimdilik ‘askıya alır’ gibi yaptılar.
Malum birilerinin ‘nutku’ tutulmuştu. Yanlış bir laf etse partisindeki anlı şanlı ‘100 Kürt’ ve onların ‘tabanını’ küstürecek, etmese ‘koyun yerine’ konulan garibim Anadolu insanları karşısında zor durumda kalacaktı.
Allah’tan ‘ihale’ işlerini iyi kıvırıyorlar da, meseleyi ‘Amca’larına havale edip kurtuldular.

* * *


Küresel işleri ABD’ye, içişlerini AB’ye, mali konuları İsrail’e havale eden iktidar, belli ki ‘bölücülük’ meselesinin çözümünde de artık ‘Mam Celal’i rehber edinecek.
Adam zaten çok yönlü olarak bu işin içinde değil mi? Mesela Tayyip Erdoğan, Kürt vekillerinden hangilerinin ‘Mam’ ile akraba olduklarını açıklayabilir mi? Yahut, halen ‘bu zatın bölgesinde’ barınan teröristlerin durumuna dair bir bilgi verebilir mi?
Görünen o ki, ‘demokratik özerklik’ teranesine ilişkin süreç, Irak’ın kuzeyindeki yapı ile ‘el ele verilerek’ çözülecek.
Zaten DTK’nın anlı şanlı kararlarından biri de, o bölgedeki ‘sözde’ bayrağın, burada da kullanılması yönünde değil miydi?
Hayli ilginç bir şekilde ‘Mam’ burnunu Boğaz’ın kıyısında ‘içişlerimize’ soktu. ‘Dünya liderliği’ palavrası ile orta yerde gezinip duranların sesi çıkmazken, ‘elin peşmergesi’ geldi ve ‘vaziyete’ el koydu:
- “Çocuklar biraz sakin olun, hele AKP bir dönem daha iktidarı garantilesin, zaten aşağı yukarı aynı kafadasınız. Erken öten horozun başını keserler.”
Bizim büyük devlet adamlarının(!)söylemlerine ne kadar benziyor değil mi?

* * *


Madem ki maksat çözüm, bir katkı da biz sunalım bari.
BDP’de, DTK’da hatta Diyarbakır Belediyesi’nde uygulanan ‘eş başkanlık’ sistemi, bütün ülkede uygulamaya geçirilsin.
Gül ve Talabani, eş devlet başkanı olsunlar.
Can ciğer yaşayıp gidelim şu coğrafyada.
Şu üç günlük dünyada ‘devlet’, ‘vatan’, ‘bayrak’ teraneleriyle (?) birbirimizi yemenin ne anlamı var ki?


İsrafil K.KUMBASAR
Yeniçağ

Yorum Gönder

0Yorumlar
Yorum Gönder (0)