Kral çıplak!

Zaman değişti; hukuk devleti olmak demokratik rejim sayılmaya yetmiyor artık. Rejim ille de hukukun üstünlüğüne dayanacak...

Türkiye’nin yaşadığı en önemli sorun işte burada. Yasama ve yürütme, mecliste ezici çoğunluğa sahip AKP’nin kontrolündedir.

Parlamenter düzenlerin pek çoğunda aynı sorun yaşanıyor.

Ama hiçbirinde yargı erki bizdeki gibi siyasi iktidarın işgal alanı ve infaz aleti değil.

“Nereye gidiyoruz?” diye kaygılananlara sabır öneriyorum. Çünkü adalet kaybolduğu zaman çabuk fark edilir.

Yargı düzenini değiştiren 12 Eylül referandumu üstünden sadece bir yıl geçti ama doğru bir yargı düzeni kurulmadığı inancını toplumda uyandıran sebepler çoktan bini aştı!

Ve Deniz Feneri soruşturması en önde geleni en göze batanı...

Biliyorsunuz HSYK, soruşturmayı yürüten üç savcıyı bu görevden almış, üstüne üstlük “evrakta sahtecilik” suçundan yargılanmalarına vize vermiştir.

İktidarı destekleyen hukukçular bile bu işlemin haksızlık olduğunu ve AKP’ye yakın kişilerin sanık oldukları Deniz Feneri davasında görevlerini gerektiği şekilde yapan savcılardan intikam alındığını, onlara uygulanan muamele bağlamında tüm yargı mensuplarına gözdağı verildiğini düşünüyorlar.

Sâri hastalık gibi...

Bu savcılardan Mehmet Tamöz, yazılı bir açıklama yaparak Adalet Bakanı ile HSYK Başkanvekili’nin tüm gerçeği bildikleri halde medyaya farklı açıklamalar yaptıklarını öne sürdü. Savcı Tamöz şöyle devam etti:

“Emekliliğimi hak etmiş olsaydım meslekten ayrılmayı dahi düşünebilirdim. İnsanlar susuyor. ‘Kral çıplak’ diyemiyorlar!”

Deniz Feneri’nin iktidar yakını sanıkları tutuklanana kadar bu üç savcıdan niçin kimse şikâyetçi olmamıştı da tutuklamalardan sonra oldu?

Bu sorunun cevabı projektör gibi her şeyi aydınlatıyor.

Açığa çıkan vahim gerçeği görmek ve yeni Anayasa yaparken düzeltme şansını adalet adına kullanmak lâzım.

Çünkü yargıya yönelen baskının etkileri bulaşıcı hastalık gibidir. Bütün sistemi sarabilir.

İstanbul’da Darülaceze’nin avukatlarından biri, kurumda büyük yolsuzluklar yaşandığı konusunda suç duyurusunda bulundu ve savcıya 52 belge verdi.

Savcı dosyayı işlem yapmadan İçişleri Bakanlığı’na havale etti.

Avukat “Arama yaptırın, deliller yok edilebilir” diye uyardığı halde savcı “gerek olmadığı” görüşünde ısrar etti.

Şikâyetçi avukat sonunda arama kararını mahkemeden çıkarabildi. Ama 1 Haziran’dan bu yana üç ayı aşkın zaman geçti.

Deliller karartılmış olabilir. Olsun..

Bundan dolayı kimse hesap sormaz.

Ama suçlanan kurumun sorumluları iktidar yakını insanlarsa?.. Maazallah!

Adalet dağıtanların korkmaya başladığı bir toplum haline aman düşmeyelim!..


*****


Bakan Eker’e selâm...

Geçen gün Niğde’de bir temel atma töreni yapıldı.

Onur konuğu Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehdi Eker’di.

Davul zurna sustuktan sonra kürsüden bir anons yapıldı:

Zaman darlığı sebebiyle tören programı kısa tutulacaktı.

Saygı duruşundan ve İstiklâl Marşı’ndan vazgeçilmişti!

Bakan derhal duruma müdahale etti ve saygı görevi yerine getirildi.

Bakan Eker’i övgü ile selâmlıyoruz.

Ama düşünmesini de istiyoruz:

O kendini bilmezler bu küstahlığın ve zavallı inkârcılığın cesaretini nerelerden alıyorlar?

Acaba iktidarın bu tür hasta tiplerden hoşlandığına dair bir algının mevcudiyeti teşvik edici olabilir mi?

Bizce araştırmaya değer!


Güngör Mengi
Vatan
Tags

Yorum Gönder

0Yorumlar
Yorum Gönder (0)