Yeni Anayasa TÜRKLÜK için ihya mı imha mı... (2)

İyi niyet taşlarına takılıp tepetakla olmayalım da!..
TBMM Başkanı Cemil Çiçek Anayasa Hukukçularını davet etti, davete icabet
edildi, 10’ar dakikayı aşmamak kaydıyla “işin kitabına nasıl uydurulacağı”na dair önerilerini
dinledi.
Mesela Anayasa’yı değiştirsin diye kurulacak Komisyon kurulabilsin diye yasa değiştirilebilirdi!
Ha bir de, seçime katılım oranı baz alındığında, “Bu meclis yüzde 95 temsil kabiliyetiyle meşruiyet sıkıntısı yaşamaz” aklı verildi.

Olağandışı bir hızla ilerliyor her şey...
Hatırlatmak gibi olmasın, en son 2002 yılının Ağustos ayında, AB Uyum Yasaları serüveni sırasında böyle seriye bağlamıştı TBMM temposunu!
30 Temmuz’la 3 Ağustos arasında olup bitmişti her şey...
Sonra mı?
Yine hatırlatmak gibi olmasın ama 3 Ağustos 2002 günü kameraların karşısına geçip de idam cezasının kaldırılmasıyla ilgili olarak “Bu çok büyük bir başarıdır. TBMM’yi takdir ediyorum, alkışlıyorum” diyen Tayyip Erdoğan ve 1 Ağustos 2002 günü TBMM’de AKP Grubu adına yaptıkları konuşmalarda “Ölüm cezasının kaldırılması konusu bir zaruret ifade etmektedir” diyen Bülent Arınç gibi, “Ölüm cezasının kaldırılmasını Parti olarak, Grup olarak biz de istiyoruz” diyen Mehmet Ali Şahin gibi şürekası, idamın kaldırılmasına tam kadro “Hayır” diyen MHP’ye hesap sordu yıllar boyunca:
“İdam cezasını neden kaldırdınız!”
“Öcalan’ın idam edilmesi yönünde güçlü bir beklenti içinde olan” kamuoyu, Bülent Ecevit’e, Mesut Yılmaz’a, Tansu Çiller’e, İsmail Cem’e, Recai Kutan’a, savaş hallerinde dahi idam cezası verilmesine karşı çıkan ve ilgili protokolde imzası bulunan Tayyip Erdoğan’a değil de, bunun bir “dayatma” olduğunu belirtip “MHP’nin kabul etmesi hiçbir şart altında mümkün değildir” diyen Devlet Bahçeli’ye kesti bütün faturayı!
“Kamuoyunun beklentisi” doğrultusunda “iyi niyetle” atılan “Getirelim dosyayı TBMM’ye; kim asıyor, kim asmıyor görsün millet de...” adımının sonucu hiç de hesap edildiği gibi olmadı.
“Öcalan’ı idam etmediği için” (!) MHP’ye küsen “millet”, “Öcalan ve dahi hiçbir terörist idam edilmesin” diyen AKP’yi tek başına iktidara getirdi!..
Durup duruken anlatmadım bu hikayeyi...
Muhalefet partilerinin önüne konan aynı “kızılcık şerbeti”; o iştah açıcı görüntü “kan kustaracak” yani!
Bugün de “Kamuoyundaki beklenti” belirliyor tercihlerini: “Toplum Yeni Anayasa’yı bu denli arzularken, aman biz oyun bozan durumuna düşürmeyelim kendimizi...”
Ve endişemiz o ki, tıpkı “Uyum Yasaları” gibi “Yeni Anayasa”yı da “cennetin tapusu” gibi pazarlayanlar, Türk Milleti’ni kurguladıkları “cehennem”e çekmeye çalışırken, yine “iyi niyet taşları”nı kullanacaklar...

KİTABINA UYDURACAKLAR
30 yıldır 1982 anayasasıyla yaşamış olan, 30 ay daha da yaşayabilecek olan bir ülkede, bu yangından mal kaçırma telaşı tedirgin ediyor insanı...
Baksanıza şu kısacık zamanda aşılan yola:
TBMM Başkanı Cemil Çiçek Anayasa Hukukçularını davet etti, davete icabet edildi, 10’ar dakikayı aşmamak kaydıyla “işin kitabına nasıl uydurulacağı”na dair önerilerini dinledi.
Mesela Anayasa’yı değiştirsin diye kurulacak Komisyon kurulabilsin diye yasa değiştirilebilirdi!
Ha bir de, seçime katılım oranı baz alındığında, “bu meclis yüzde 95 temsil kabiliyetiyle meşruiyet sıkıntısı yaşamaz” aklı verildi.
Ama bunun için;
1. BDP de Meclis’e girmeliydi...
2. Muhalefet partileri de sürece dahil edilmeliydi...
“Özde AKP Anayasası” ancak bu yolla “sözde mutabakat” hatta “mili mutabakat metni” diye yutturulabilirdi.

YENİ ANAYASA HAZIR
Nitekim Eser Karakaş Star’daki köşesinden haberi müjdeledi!
Siyasi partilerin, sivil toplum kuruluşlarının, hukukçuların “hep birlikte yapacaklarını” zannettikleri “Yeni Anayasa” hazırdı aslında. “Küresel sözleşmeler anayasa yapıcının, anayasa yapım sürecinde elini, kolunu bağlayacak”tı:
“...Anayasa belgelerinin iki bölümden, temel hak ve özgürlüklerin belirtilmesinden ve devletin temel yapısının kurulmasından oluştuğunu ifade etmiş idik.
Saptanması yerine belirtilmesi kelimesini ısrarla kullanmamın nedeni temel hak ve özgürlüklerin zaten küresel (şimdilik uluslararası) sözleşmeler tarafından kriterlerinin belirlenmiş olması; Türkiye de bu kriterleri aynen benimsemek zorunda olduğu için kanımca yapılacak anayasanın ilk bölümü olan temel hak ve özgürlükler bölümü zaten Türkiye’nin altında imzası bulunan sözleşmeler içinde hazır...
Benzer bir durum kanımca devletin temel organsal yapılanması için de geçerli... Bir hukuk devletinde, mesela Türkiye’de, devlet organları arasındaki anayasal ilişki tarih ya da sosyoloji tarafından değil, çağdaş-küresel normal tarafından belirlenecek, mesela Genelkurmay MSB’ye bağlı olacak, çift başlı yargı olmayacak, kamu yararı küresel kamu yararı, mülkiyet hakkı evrensel temellerde belirlenecek, vatandaşlık tanımını anayasa yapmayacak, vs.
Görüldüğü gibi anayasanın iki temel bölümünün de çatısı zaten evrensel ilişkiler dahilinde çatık durumda; bu alanlarda neyin müzakeresi yapılacak da iş uzayacak, benim anlamam pek mümkün değil.
Bu iki alanın dışında da pek önemli bir şey kalmıyor; yani aslında yeni anayasa bir anlamda hazır durumda.”
Uzlaşma bahane, dayatma şahane demek ki!

İLK MADDE 1 EKİM’DE GEÇTİ
Ee madem Anayasa “hazır” dı, bu neyin hazırlığıydı?
Karakaş’ın ifadesiyle, şu aşamada elzem olan Anayasa üzerindeki AKP etiketini kaldırmaktı. Yani iktidarın yaptığı aslında, kimi köşe yazarlarının da gündeme getirdiği gibi “suç ortağı” aramaktı.
Tarih, toplum, vicdan atlasları özenle tarandı...
Meşruiyete giden yolun “uzlaşmak”tan geçtiği saptandı.
“Yolcu yolunda gerek”ti; AKP Heyeti hareket etti. TBMM’nin açılmasını bile beklemeden, “hayırlı bir iş” için muhalefet partilerine gidildi. Eee malum “hayrı bekletmeye gelmez” di, mazallah “şerre döner” di!
Lafı fazla uzatmadan sebebi ziyaret mevzusuna girildi:
“Niyetimiz ciddi; Allah’ın emri, Peygamber’in kavli ile desteğinize talibiz!”
Muhalefet de baktı ki “memleket meselesi”,
“aralarında anlaşmaları” kaydıyla “kısmetse olur” cevabını verdi.
Bu arada aylardır Ankara’ya uğramayan, parti grubunu “alternatif başkent”lerinde toplayan BDP’liler bir koşu gelip “Yüce Türkiye Milleti” adına yemin etti!
( İşin ucunda “Özerkliği Anayasa’ya sokmak” var tabii. Bu değil miydi, Van’da yaptıkları Anayasa kampında Selahattin Demirtaş’ın söylediği:
“Özerkliği meşru olarak gördüğümüzü ve bunun yeni anayasada yer alması için elimizden geleni yapacağımızı belirtiyoruz!”)
TBMM Başkanı, o göreve, sahip olduğu “hoşgörü kültürü” dolayısıyla getirildiğinin bilinciyle(!) hiç ses etmedi. Böylece Yeni Anayasa’nın ilk maddesi Leyla Zana’nın ağzından kayda geçirildi:
“Türk kimliğinin tasfiyesi!”
Aferindi Zana’ya!
Daha “leb” derken anlamış, fırına bile vermişti Abdullah Gül’ün TBMM açış konuşmasında yaptığı tarifi:
“Yeni anayasa esnek ve özgürlükçü bir karaktere sahip olmalıdır... Hiçbir fikrin, partinin, ideolojinin ve doktrinin mührünü taşımamalıdır...”
Ha bu arada bu tarif aynı zamanda Karakaş’ın haksız olmadığının, yani “Yeni Anayasa” nın aslında “hazır” olduğunun tesciliydi. Çünkü Gül, “ideolojisiz anayasa” açılımıyla, Yahudi kökenli Amerikalı sivil darbe sponsoru George Soros’un Türkiye kolu olan TESEV’in hazırladığı ve “ideolojisiz devlet” öneren raporun sunumunu yapıyor gibiydi.

GENEL KURUL’DAKİ “HAYIR”IN HÜKMÜ
Takiben TBMM Başkanı, bütün siyasi partilerden, üzerinde uzlaşılmış bir “ideolojisiz anayasa metni” oluşturacak komisyonda görevlendirilmek üzere üçer üye talep etti!
10 Ekim’e kadar da süre verilmişti ama BDP dışındaki partiler üyelerini derhal belirledi.
Yazının akışını kesmek gibi olacak ama iktidarın “uzlaşma”dan ne anladığının daha iyi anlaşılabilmesi için genel seçimlerden önce Yeni Anayasa çalışmaları için 1 yılın yetersiz bir zaman dilimi olduğunu ve bu nedenle seçim sonrasına bıraktıklarını söyleyen Erdoğan’ın “Yeni Anayasa”yla ilgili tarih soranlara:
“Ne zaman uzlaşma sağlanırsa o zaman” demeyi değil de “9 ay” müddet vermeyi tercih ettiğini de belirtmeli.
Hadi 10 gün de benden!
Böyle bir “döllenememe!” evresinden sonra o “Anayasa” nur topu gibi mi olur yakar top gibi mi takdir sizin...

***

Gelinen aşamada, işletilecek olan süreç belli:
Hazırlık Komisyonu kurulacak...
Meclis dışında kalan siyasi partiler ile sivil toplum kuruluşlarının talepleri alınacak...
Uzlaşma Komisyonu’nun pardon “uzlaşma”nın yarattığı tedirginliğe uyandılar galiba “hazırlık komisyonu” yaptılar adını, neyse işte o makamın çizdiği yol haritasına uygun olarak ortaya çıkarılacak taslak Meclis Anayasa Komisyonu’na yollanacak...
Buradan da “teklif” olarak TBMM Genel Kurulu’na sunulacak!
Peki iktidar, burada oya sunulacak ve (aksini sağlayacak bir mucize olmadıkça) kabul edilecek metnin, “üzerinde uzlaşılmış maddelerden ibaret” olacağına dair bir taahhütte bulundu mu?
Yoo...
Dananın kuyruğunun kopacağı yer olan Genel Kurul’da “uzlaşma” mefhumu rafa kaldırılacak... Herkes “sandalye sayısı” kadar konuşacak...
Mesela MHP “Değiştirilemez maddelere dokundurtmam” mı diyecek 52 milletvekiliyle..
AKP, “Dokunuyorum işte, engelleyebilirsen engelle” diyecek 327, artı 29 BDP’li vekille...
Mesela CHP “rejime müdahale ettirmem” mi diyecek 135 milletvekiliyle...
AKP “Ediyorum işte, engelleyebilirsen engelle” diyecek aynı ekiple...
Hatta daha trajiği, CHP’nin içinde bulunan devşirilmeye müsait Soros montelerinin de desteğini alacak AKP!
AKP’li Salih Kapusuz daha iki gün önce, 7 Ekim 2011 Cuma günü TV 8’de katıldığı programda “Yeni Anayasa”nın, “Yeni Türkiye”nin temeli olacağını ağzından kaçırıverdi... Bu “üstü örtülmesi gereken bir gizli hedef” olmasaydı “pardon” deyip “Türkiye” diye düzeltmezdi! Niyetleri belli:
Yerle bir edecekler 1923’te kurulan Cumhuriyet’i!
Peki bu en bariz “kırmızı çizgi ihlali” değil mi?
Velhasıl bütün bu kaygılarla şimdi bütün gözler muhalefette:
“Kırmızı çizgileri”ne hücum edenlere “Hayır” demek için TBMM Genel Kurulu’nda yapılacak oylamayı mı bekleyecekler, yoksa bu yüzyılın fedakarları olarak, gerekirse yine il, il, ilçe, ilçe, mahalle mahalle, ev ev gezip milletin tehlikenin farkında olmasını sağlayarak tarihe mi geçecekler!
Çünkü kömüre, bulgura “oy”unu sattı diye hor gördüğümüz bu millet, binlerce ton kömüre değişmeyeceği “evlatlarını” karşılıksız “şehit” verdi bu vatana... Maruz kaldığı duyarsızlaştırma sarmalından çekip alınır ve seferberliğe çağrılırsa, bu kez yarı yolda bırakmaz dimdik durur TBMM’de, kendilerini Türk devletine kalkan yapanların arkasında....

YARIN:Sahne aynı, roller aynı...

Selcan Taşçı
Yeniçağ

Yazarın ilk yazısı
http://sozcuhaber.blogspot.com/2011/10/yeni-anayasa-turkluk-icin-ihya-m-imha-m.html
Tags

Yorum Gönder

0Yorumlar
Yorum Gönder (0)