Asıl katsayının kaldırılması eşitsizliktir

Sevgili okurlar; beklenmedik gelişmelerle dolu bir hafta geçirdik. Başbakan Erdoğan’ın ani ameliyatı ister istemez kuşku ve tedirginlik yarattı. Erdoğan’ın ABD Başkan Yardımcısı Biden’ın ziyaretine kadar hiç ortaya çıkmaması, hastaneden taburcu edilirken bile görüntü verilmemesi bu tedirginliği artırmıştı. Neyse ki Başbakan’ın sağlık durumunun iyi olduğu anlaşıldı. Kendisine bir kez daha geçmiş olsun diyerek acil şifalar diliyorum. YÖK’ün katsayı kararı Geçen haftanın en beklenmedik gelişmesi, YÖK Başkanı’nın görev süresinin bitimine çok az kala üniversite giriş sınavlarındaki katsayıyı kaldırmasıydı. Bu kararın tek amacının imam hatip liselerinden mezun olanlara istedikleri üniversitenin kapısını açmak olduğu bilinen bir gerçek. YÖK Başkanı giderayak kendisine yakışan eylemi yaptı. Bu kararın “eşitlikçi” gibi görünmesi ancak safdilleri kandırabilir. Oysa gerçek çok farklı. Beyin yıkama operasyonu Siyasal İslamcı kesim yıllardır laik devlet anlayışı konusunda beyin yıkama amaçlı o kadar çok propaganda yaptı ve medya da buna o kadar çok çanak tuttu ki kavramlar birbirine karıştı. Sonuçta laik devlet anlayışı sürekli yara alırken, toplumun kendi arzusuyla muhafazakârlaşmasının yolu açıldı. En çağdaş görünümlü isimler ile bu beyin yıkama operasyonundan etkilenerek fikir ve görüşlerini yeniden dizayn ettiler. Eşitlik mi sağlandı? İlk bakışta Meslek Liseleri adı altında, ama özel olarak imam hatipler için sağlanan kolaylık “eğitimde eşitlik” gibi görünebilir. Elbette “neden bazıları için üniversite kapılarına engel konuyor?” sorusu kulaklara hoş gelebilir. Buna biraz da inanç açısından soslar eklendiğinde operasyon tamamlanmış oluyor. Önemli kanaat önderleri bile bundan paylarını alarak “Bu zaten bir yaraydı, neyse ki düzeltildi” diye yazabiliyorlar. İki farklı eğitim yolu Temel eğitimden sonra dünyada da bizde de iki farklı eğitim alanı var. Biri üniversite yolunu açarak meslek edindirme yöntemi, diğeri de hemen bir mesleğe yönlendirme eğitimi. Dileyen temel eğitimden sonra üniversite öncesi eğitim alır ve mesleğini gideceği fakülte düzeyinde seçer, dileyen temel eğitimden sonra arzu ettiği mesleğe yönelerek bu alanda eğitim alır. Akranları üniversiteye giderken o da mesleğe terfi eder. Elbette herkese açık Bir meslek eğitimini seçen sadece o mesleğe mahkûm kalmak zorunda mı? Elbette hayır. Nitekim meslek eğitimi alanlar yüksek öğrenime geçmek istediklerinde kendi alanlarındaki fakültelere daha avantajlı biçimde geçebiliyorlardı. Kendi alanı dışındaki eğitim kurumlarına geçmek de elbette mümkün ama bunun belirli kurallarının olması da çok doğal. Nitekim dünyanın gelişmiş tüm ülkelerindeki uygulama da aynen böyledir. Liselere haksızlık Karşı taraftan bakılacak olursa, meslek eğitimi almış olanların üniversiteye de diğer liselerle eşit koşullarda girmesi lise mezunları açısından haksızlıktır. Elinde en azından bir mesleği olanlarla hiç olmayanların eşit biçimde koşturulmasının hiçbir mantığı yoktur. Bu durumda lise mezunlarının emek verdikleri 4 yılın hiçbir anlamı kalmamaktadır. Üstelik gelecekleri de belirsizdir, buna karşı meslek liselilerin altın bileziği vardır. Türkiye’de durum Dünyada hiç tartışılmayan bu konu Türkiye’de neden gündemin en önemli maddesidir? Çünkü 1950’den beri hep başta olan sağ-muhafazakâr iktidarlar dini siyasete alet ederek oy toplamayı “demokratik!” bir yöntem olarak gördüklerinden imam hatip liseleri konusunu istismar etmekten çekinmemişlerdir. Halkın dini duygularını sömüren siyasetçiler, yoksul ve dindar halkı bu yolla kandırmayı seçmiştir. İmam hatiplerin başlangıcı İmam hatip liseleri “Sünni” halkın din görevlisi ihtiyacını karşılamak için 1924 yılında açıldı. İlk sayı dörttü. Ancak bunlar daha sonra kapatıldı yerine imam hatip kursları açıldı. İmam hatip liselerinin (okullarının) asıl başlangıcı Bayar-Menderes dönemindedir. Ardından sayısı hızla arttı. 1974 Ecevit- Erbakan iktidarı döneminde okullar lise statüsü kazandı ve mezunlarına diledikleri üniversiteye girme hakkı verildi. İmam-hatip ihtiyacı İmam hatip liselerinin açılış mantığı din görevlisi açığını kapatmaktır. Ancak sağ iktidarlar yoksul halkı “Çocuğunuz dinini öğrensin” diyerek imam hatiplere özendirmişlerdir. Kendi çocuklarını kolejlere, yabancı ülkelere gönderen din bezirgânları yoksul ve dindar halkı imam hatiplere yönlendirmiştir. Nedense DP, AP, ANAP, DYP’nin yönetici kadrolarında çocuklarını imam hatibe gönderen hiç kimse yoktur. Lise gibi ama Ecevit’in meslek eğitimi veren okulları “lise” kapsamına alması özellikle imam hatipleri çok cazip hale getirdi. Çünkü daha önce “okul” iken ağırlıklı din eğitimi verilirdi, lise kapsamına geçilmesiyle birlikte imam hatiplerde matematik, fen ve sosyal dersleri de verilmeye başlandı. Din dersleri ise aynen hatta artarak devam etti. Böylelikle imam hatipler yoksul ve dindar kesimlerin gözdesi haline geldi bir anda. Öncelik siyasal ve hukuk Erbakan’ın Başbakanlığı sırasında yaptığı Doğu gezisi sırasında dönemin önemli isimlerinden Hasan Hüseyin Ceylan bir sohbetimizde “Ecevit’i imam hatip okulları konusunda nasıl ikna ettiğimizi hâlâ anlamış değilim” demişti. Ceylan imam hatiplerin lise olması ve mezunlarına üniversite yolunun açılmasıyla birlikte öğrencilerin özellikle siyasal bilgiler ve hukuk fakültelerine yönlendirildiğini anlatmıştı. Aradan 40 yıl geçti. Şimdi durum ortada 1970’li yıllarda siyasala ve hukuka yönelen imam hatipliler geçen yıllar içinde devletin idari kadrolarında yer alarak kaymakam ve vali oldular. Daha sonraki yıllarda mühendislik, tıp, eğitim fakültelerine yönelim başladı. 40 yıllık süreçte devlette etkili görevlere imam hatip mezunlarının gelmesi sağlandı. Bu da devlet içinde cemaatçi-tarikatçı yapının güçlenmesini sağladı. Sağ-askeri iktidarlar bu biat etmiş kadrolardan çok yararlandı. Şimdi sıra dönüşümde 40 yıllık süreçte devlette çok etkili hâle gelen imam hatip kökenli kadrolar bugün artık iktidarda. Artık sıra etkili olmaktan çıkıp Türkiye’nin dönüştürülmesine geldi. “Yeni Türkiye” sloganının altında yatan budur. Türkiye, kuruluş felsefesinin aksine adeta bir karşı devrim aşamasına geldi. Değişim adı altında demokrasi ve hukukun farklı yorumlandığı inanç temeline dayalı bir Türkiye kurma hayali gerçeğe dönüştürülmek isteniyor. Hepinize iyi haftalar dilerim. Can Ataklı Vatan

Yorum Gönder

0Yorumlar
Yorum Gönder (0)