Belli mi olur?


Yine bir, “yılın son yazısı...” Ve her yıl olduğu gibi yine “dayak yemiş” gibiyiz!

Kalabalık caddelerde yürürken insanların yüzlerine bakıyor musunuz bilmem...

Gülen ya da gülümseyen o kadar az ki!

Dalgınız çoğumuz, kimimiz de kederli...

Yılgın, bezgin, umutsuz...

Coşkularımız zorlama, sevinçlerimiz balon köpüğü gibi...

O kadar yorgunuz ki; bu akşamki “yılbaşı eğlencesi” bile dayatma gibi geliyor çoğumuza...

“Bitse de gitsek” havasındayız...

***


Güvensiziz, kuşkucuyuz ve kahrolası bir önyargılar denizinde çırpınıp durmaktayız...

Başkalarına ait hayatları rol gereği yaşar gibiyiz hepimiz...

Hani biri, “Kamera stop” diyecekmiş de, üzerimizdeki kostümleri çıkarıp, yüzümüzdeki makyajı silip, seti terk edecekmişiz gibi bekliyoruz!

Başkalarının belirlediği koşullarda, başkalarının belirlediği hedeflere ulaşmanın telaşıyla savrulup duruyoruz...

Tıpkı daldaki muza ulaşmak için zıplayıp duran ama bir türlü muzu alamayan maymunlar gibi telaşlı ve mutsuzuz bu yüzden...

***


“Biz”in anlamsızlaştırıldığı ve “ben” olmanın erdem sayıldığı bir asırda, asırlık çınarlar gibi oyulmuş gövdelerimiz...

Rüzgâr geçiyor içimizden; ama ne farkındayız bunun, ne de rahatsızız... Kurulmuş zembereğiz öte yandan...

O kadar gerginiz ki, “masum ve iyi vatandaş”tan, “eli kanlı korkunç canavar”a dönüşmemiz an meselesi...

Çünkü “değerlerimiz”in de içi oyulmuş, Hatay’ın dağlarındaki Musa’nın dünya kadar yaşlı çınarı gibi...

Çevresinde Arap çocuklar koşuşuyor!

***


Hiçbir şey anlamadınız mı bu yazıdan?

Zorlamayın kendinizi; anlayın diye yazmıyorum zaten...

Sıradan bir “yıl sonu” yazısı bu; laf olsun diye yazılmış...

Tıpkı “laf olsun” diye yaşanmış yıllarımız gibi sıkıcı ve tek düze...

Ara sıra devrik cümleler kullanıyorum ki; heyecan olsun!

Emanet hayatlar kadar, emanet sorumluluklar kadar, emanet umutlar kadar emanet bir yazı...

Bu yanıyla, gerçekçi aslında...

***


10, 9, 8, 7 diye sayacağız bu gece yine...

Heyecanlanmış gibi yapacağız...

Ve o an yanımızda kim varsa rastlantı eseri bulunan, belki bir daha asla olmayacak; coşkudan geberiyormuşuz gibi sarılıp “Mutlu yıllar canım” diye yeni bir perdeyi oynamaya başlayacağız birlikte...

Belki o an bile kafamız başka yerlerde olacak...

Daha bir gün önce “yanlışlıkla” bombalanan 35 kişide mesela...

Ya da aynı dakikada, bu kutlamalara kızıp, “Gâvur icadı” diyen örümcek kafalılarda...

Ve hatta, “Noel Baba denilen şahsiyet, doğru dürüst bir adam olsa evlere bacadan, pencereden değil, kapıdan girer” diyen müftünün esrarengiz ruh hâlinde...

Biz bir yanda içkinin dibine vururken rolümüz gereği, onlar da kendi rollerinin gereği diğer yanda bedduanın doruğuna çıkacaklar...

Televizyonlarını kapatacaklar; çünkü içleri daralacak... Yatmak isteyecekler, uyku tutmayacak gözleri...

***


Öyle ya da böyle; ister göbek atarak girelim yeni yıla ya da görmezden gelelim yeni bir takvimin yapraklarını çevirmeye başladığımızı...

Yarın sabah yine “dayak yemiş” gibi uyanacağız güne...

Yine dalgın, yine yorgun, yine bıkkın, yine bezgin, umutsuz olacağız...

Bir gecelik “zorlama sevincimiz” balon köpüğü gibi eriyip gitmiş olacak çoktan; geriye gecenin pasaklarını bırakarak...

***


Emanet hayatları yaşamaktan, emanet hedeflere ulaşmaktan vazgeçmediğimiz...

Kendi ideallerimizi belirleyip, kendi istediklerimize yönelemediğimiz... Yani “kendimiz” olamadığımız sürece...

Yaşımız ve cinsiyetimiz ne olursa olsun; zorlama duygularla ve mutsuzlukla geçecek ömürlerimiz...

Ama belli mi olur; belki bu gece...

Yani tam 10, 9, 8, 7 diye saymaya başlamışken...

Sıra “sıfır”a geldiğinde...

Alamadığımız ve bunun için mutsuz olduğumuz o kararları aniden alıp, rol gereği giydiğimiz kostümleri çıkarıp, yüzümüzdeki makyajı sileriz...

“Kamera stop” komutunu veren biz oluruz, belki... Belli mi olur?

Senaryolarını başkalarının yazdığı ve yönettiği film gibi hayatlar yerine, kendi hayatımızı yaşamaya karar veririz...

Daha mutlu olur muyuz bilemem; ama en azından yüzümüzdeki ifade, bize ait olur!

***


Hepinize savaşsız, sömürüsüz, sağlıklı, paralı, aşklı, huzurlu, özlemsiz; falan, filan işte...

Yeni bir yıl dilerim!

*****


Günü Sorusu

Size göre 2011, “kimin ya da kimlerin yılı” oldu?

2012’nin “sizin yılınız” olması için, 2011’de kazananların yaptıklarını yapmayı kendinize yakıştırabilir misiniz?

Mustafa Mutlu
Vatan

Yorum Gönder

0Yorumlar
Yorum Gönder (0)