Oyuna dikkat!


Bölücü terörle mücadele alanında iktidar büyük yanlışlar yaparak çok zaman kaybetti.

Fakat son gelişmeler bu tecrübeden ders alındığını düşündürüyor.

Mesela iki Başbakan Yardımcısından Beşir Atalay yeni bir demokratikleşme paketi üstünde çalıştıklarını söylerken Bülent Arınç “Kürdüm diyen bir insanın eğitim, kültür, dil hakkı ne varsa vereceğiz” diye konuştu.

Ama diğer yanda kar, kış demeden askeri birlikler ve özel kuvvetler, son zamanlarda görmeye alışık olmadığımız çapta etkili operasyonlar yapıyorlar.

Oysa eskiden, hele terör örgütünün eylemlerini düşük seviyeye indirdiği dönemlerde asker kışlasına kapanır, operasyonlar dururdu.

Şimdi siyaset ile silahlı mücadelenin birbirlerinden bağımsız olarak yürümeye başladığını görüyoruz.

Bundan en çok Kürtçü faaliyetin siyasi temsilcisi olan BDP’nin memnun olması gerekir. Ama olmuyor.

Mesela Leyla Zana iktidarı teşvik edip cesaretlendirecek yerde “Kürtler özerkliğin yeterli olmadığını düşünüyor” deyip referanduma gitmekten söz ediyor.

Bu yaklaşım, Kürt siyasetçilerin asla tatmin edilemeyeceğini iddia edenlerin elini güçlendiriyor. Dedikleri şudur:

“Verilen hiçbir şeyle yetinmedikleri için işte tırmana tırmana bağımsızlık talebinin eşiğine kadar geldiler!”

BDP siyaseti PKK olmadan sürdürülemez.

Güvenlik güçlerinin aldığı sonuçlar, birkaç ay daha böyle giderse örgütün çökeceğini gösteriyor.

Üç gün önce Şırnak Uludere’de yaşanan faciayı devlete mal eden kışkırtmalar, tamamiyle terör operasyonlarının bitirilmesi amacına hizmet etmektedir.

BDP Genel Başkanı Demirtaş olaydan hemen sonra bakın ne dedi:

“Bir grup kaçakçının sınırı geçip kendi köylerine doğru hareket halindeyken askerlerce durdurulup yönlerinin değiştirildiği sonra da savaş uçakları tarafından bombalandığı bilgileri var.”

Bir parti lideri bir dedikoduya dayanarak destekçilerini, masum insanlara zarar vereceklerini bile bile sokağa çağırır mı?

Yaşanan bir savaş kazasıdır. Kıbrıs harekâtı sırasında da bir muhribimizi benzer bir büyük hata yüzünden bombalayıp batırmadık mı?

Uludere’deki elem verici kazanın toplum üstündeki etkilerinden yararlanarak askerleri yeniden kışlalarına kapatmayı hayal eden oyunlara alet olmamak lâzım.

Terörün şantajından kurtulma şansını bir kez daha ziyan etmeyelim!

Asgari ücret ölçü olsun

Cumhurbaşkanı, halkın tepkisini dikkate alarak kıyak aylık yasasını veto etti.

Bu tavrı övgüyü hak ediyor.

Bilindiği gibi emekli milletvekili aylıkları Cumhurbaşkanı maaşının yüze 42’sine endekslenmiş, fakat Meclis’te gece yarısı verilen bir önerge ile oran 2020 yılına kadar yüzde 60 düzeyine yükseltilmişti.

Bu hamle bize, insanları en yoksul, ama milletvekilleri en zengin Avrupa ülkesi olma tuhaflığını kazandıracaktı. Neyse...

Meclis Gül’ün vetosuna saygı gösterecek.

Yasadaki yüzde 42 ile yüzde 60 oranları arasında bir seçim yapılarak (büyük ihtimalle yüzde 50) sorun çözüme bağlanacak.

Aslında Cumhurbaşkanı aylığı değil de keşke asgari ücret kıstas alınsa.

Mesela “Milletvekili emekli aylığı asgari ücretin on katıdır” denilebilir.

Milletvekilleri kayba uğramaz ama garibim asgari ücretli çok şey kazanır.

Vekil aylığı asgari ücrete bağlı artacağı için bütün Meclis emekçi dostu olur.

Asgari ücretin artması için lobi yaparken de “Kendim için istiyorsam namerdim” demenin rahatlığını da kazanırlar!

Güngör Mengi
Vatan

Yorum Gönder

0Yorumlar
Yorum Gönder (0)