Yandaş dedikleri!


Star gazetesi kısa süre önce başyazarı Mehmet Altan ile yollarını ayırdı. Görüşlerine katılmasak da hiçbir meslektaşımızın gazetesinden uzaklaştırılmasını kabullenemeyiz. Umarız en kısa sürede sütununa kavuşur.
Mehmet Altan, T24 internet sitesinde Hazal Özvarış’ın sorularını yanıtlarken ilginç açıklamalarda bulunuyor… Mesela:
“Hükümet basın ilişkisinin kırmızı çizgileri neler?”
“Çizgilerin başında, eleştiri yapmamak geliyor. Dostane eleştiri dahi kabul edilemez hale geldi. Ayrıca, yapılan olumlu icraatları alkışlamak da yetmiyor.”
Ne mi gerekiyormuş? Şu tonda yazacaksınız:
“Ne yapılıyorsa ilk defa yapılıyor; bu yapılanlar yeni bir Türkiye yaratıyor; bu sayede dünya bize hayran kalıyor.”
Rahatça yazılan konular yok mu? Varmış:
“Ya CHP’yi ağır bir şekilde topa tutabilirsin ya da eskisi kadar olmamakla birlikte, askeriyeyi eleştirmeye devam edebilirsin.”
Mehmet Altan, Şike Yasası, Uludere, Deniz Feneri, Van’a yardımların ulaşmaması, Hrant Dink cinayetinde şüpheli bürokratların terfi ettirilmesi gibi konuların yazılamadığını kaydediyor. Sınırı şöyle anlatıyor:
“Hükümet neye kızıyorsa, oraya oto-sansür giriyor. Meslek ilkeleri yerine ‘hükümet buna kızar, buna kızmaz’ anlayışı devreye giriyor…”
Altan baskıyla ilan alındığını da anlatıyor:
“Basın, parasını halktan veya habercilikten kazanmıyor. Gazeteler, satış fiyatlarının çok üstünde maliyete sahip. Para daha ziyade nüfuz ticaretinden ve ilandan kazanılıyor. Parayı gazetecilikten kazanamayınca oyunun kuralını parayı veren belirliyor. Bu da gazeteciliği öldürüyor ve talimat gazeteciliği devreye giriyor. Bu gazetecilik de, besleme basının varlığını pekiştiriyor.”
İşte “ileri demokrasi”nin bizi getirdiği nokta ve basın özgürlüğünün son fotoğrafı…

Sarıgül, kırmızı gül!

Mustafa Sarıgül Kurultay’da genel başkanlığa aday olacak mı?
Dün pek çok internet sitesinde bu soru göze çarpıyordu… Cevabı biz çıtlatalım…
Sarıgül Kurultay’da aday olmayacak…
Çünkü Sarıgül CHP adayı değil… 2008 yılında partiden ihraç edildi. Sarıgül’ün aday olabilmesi için önce CHP üyesi olması gerekiyor . Üyeliğe dönüş için affını isteyen bir başvuru yapması, bu başvurunun il yönetiminden geçip MYK’ya gelmesi, MYK’nın onaylayıp Parti Meclisi’ne sevki gerekli. Yol hayli uzun…
Şu sırada Sarıgül’ün CHP’ye dönüş başvurusu yok.
Parti içinde bir başka sürtüşme var…
26 Şubat’taki Kurultay’ın çağrısını Önder Sav ve ekibi yaptığı için onların tüzük taslağı tartışılacak. Önder Sav’ın önerisinde Genel Başkan’ın yetkisini sınırlayan, hatta elini kolunu bağlayan maddeler var. Örneğin bu maddeler, in birinde MYK’nın yani Genel Başkan Yardımcılarının Parti Meclisi’nce seçilmesi öngörülüyor. Böylece Genel Başkan kendi seçmediği ekiple çalışmak zorunda kalacak. Kılıçdaroğlu ekibi bu kuşatma hamlesine karşı “Biz de kendi tüzük önerimizi getirip oylatacağız” diyor. Ancak mevcut tüzüğe göre kurultayda sadece toplantı çağrısı yapanların teklifi görüşülebilir. Kemal Kılıçdaroğlu bu durum üzerine, “Benim de kurultay çağrısı yapma yetkim var, ben de bu yetkimi kullanıyorum” diyerek çağrı yapıyor. Ancak daha önce yapılmış ve 18 Ocak’ta kabul edilmiş bir kurultay çağrısı var orta yerde. Önder Sav’a göre Kılıçdaroğlu’nun çağrısı geçersiz.
Sonuç: Olay mahkemeye doğru gidiyor…
Baykal’ın ve çevresinin tavrı mı? Önder Sav yeni tüzüğü hazırlarken onlara danışmadığı için şimdilik bir adım geride duruyorlar.

Kış

Neredeeee o eski kış günleri… Sabah gözlerinizi açar camdan dışarı bir bakarsınız, her taraf bembeyaz olmuş. Bir şaşkınlık, bir neşe , bir keyif. Artık bu lüksümüz de yok. Meteoroloji günlerce önceden kar yağışının gününü hatta saatini söylüyor. Karın keyfini kaçırıyor.
Kar yağarken dilimizin ucuna gelen şiirler de anlaşılmaz oldu..
Mesela Cenap Şahabettin’in Elhan-ı Şita’sı…
“Bir beyaz lerze, bir dumanlı uçuş,
Eşini gaib eyleyen bir kuş
gibi kar,
Geçen eyyâm-ı nevbaharı arar…”
“Karlar
Ki semâdan düşer düşer ağlar!”
Nerdee o eski kış günleri? Nerdee ninemizin ateşe koyduğu kestaneler…

Deniz Feneri davasında görevden alınan savcılar hakkında 3 ila 11 yıl hapis cezası istenmiş.
Tam bir “Yavuz hırsız ev sahibini bastırır” durumu…
Haldun Ertem

Tren

Yüksek Hızlı Tren inşaatı gerekçesiyle İstanbul’u Anadolu’ya bağlayan tren seferleri bu akşam duruyor. En az iki buçuk yıl Hapdarpaşa’ya tren gelmeyecek. Sonra da Marmaray inşaatı başlayacak; Haydarpaşa tamamen iptal. Özellikle İstanbul-İzmit-Haydapaşa hattında on binlerce yolcu daha pahalı seyahat etmek zorunda kalacak. Yük karayoluna bineceği için kazalar artacak. Demiryolu hatlarında çalışan vatandaşların ekmeği elinden gidecek… Bu olay aylardır belli. Birleşik Taşımacılık Sendikası ortalığı ayağa kaldırabilirdi. TCDD’yi hatlardan birini açık tutmaya zorlayabilirdi. Neden bugüne kadar beklendi?
İstanbul, Kocaeli ve Sakarya’nın Meclis’te toplam 103 milletvekili var. Sadece Bağımsız Levent Tüzel ve CHP’li Kadir Öğüt ilgilendi konuyla. Diğerleri umursamadı. Bazılarının belki haberi bile olmadı. Çünkü seçmen de vekilini pek zorlamıyor. Böyle başa öyle tarak.

Kültür Bakanı Günay bir toplantıda Nazım’dan dizeler okumuş.
Bu Günay, Nazım’ı da mezarında “ters döndürecek” galiba!
Fahrettin Fidan

Elif’in notu

“PKK’nın kaçırdığı askerlerden ve kaymakamdan 7 aydır haber yok! Ailelere konuşma yasağı konulmuş.
İsrail tek askeri için ortalığı kan gölüne çevirmişti… Bizim hem devlet hem de kamuoyu kış uykusunda.”

TRT’de Atatürk düşmanı dizi yayınlanacakmış.
Atatürkçülerin ödediği “TRT payı” da Atatürk düşmanlığı için kullanılıyor demek…
Gülhan Elmas

Melih Aşık
Milliyet

Yorum Gönder

0Yorumlar
Yorum Gönder (0)