KCK belgeleri savcının alınması için bilerek mi sızdırıldı?


Kürdistan Toplulukları Birliği Türkiye Meclisi (KCK-TM) soruşturmasını yürüten Özel Yetkili C.Savcısı Sadrettin Sarıkaya’dan, bu soruşturma alınmasının gerekçesi “MİT Müsteşarının ve eski yöneticilerinin ifadelerinin alınacağının Başsavcı ve vekilinden gizlenmesi, soruşturma bilgilerinin basına sızması” oldu. Hadi gelin de inanın…

KCK soruşturmasını yürüten C.Savcılarından birisi de Bilal Bayraktar. 2010 yılının Nisan ayında “Balyoz soruşturması” kapsamında 25’i general olmak üzere 75 muvazzaf subayı ifadelerini almak üzere adliyeye çağırdı. Dönemin Başsavcı Vekili Turan Çolakkadı, soruşturmayı hemen Bilal Bayraktar'dan aldı. İşte, o günlerde hükümete yakınlığıyla bilinen gazetelerde “Başsavcı Aykut Cengiz Engin’i, soruşturmaya darbe indirmekle” suçladılar.

O dönem görevden alan, Çolakkadı’nın yerine bu kez Başsavcı Vekilliğine Fikret Seçen geldi. Başsavcı koltuğunda ise Bayraktar’ı soruşturmadan alan Turan Çolakkadı oturuyordu. O günlerde, Aykut Cengiz Engin’i “soruşturmayı engellemekle” suçlayan ve her fırsatta hükümete yakın açıklamalarıyla bilinenler, bu kez sessiz kalmayı tercih ettiler; konuşanlar ise “görevden almanın” ne kadar doğru ve yerinde karar olduğunu söylediler. Hemen belirtelim, C.Başsavcılığın çalışma yönergesinde, önemli soruşturmalardan Başsavcının haberdar edilmesi de esastır.

Peki, diğer savcı ne olacak?
Soruşturma ile ilgili bilgilerin basına sızmasında sadece C.Savcılarını suçlamak son derece yanlış. O belgeler, savcı Sarıkaya’nın elinden soruşturmanın alınması için bilinçli olarak başka birimler tarafından sızdırılmış olmasın? Son dönemde aramalarda ele geçirilen bazı belgelerin basına sızdırılmasında polisin, avukatların bir rolü olamaz mı?

MİT Müsteşarı ve eski müsteşarının ifadeye çağrılmasında teamüller gereği soruşturmada yer alan diğer C.Savcısı da kuşkusuz haberdardır. Savcı Bilal Bayraktar, şu günlerde yurtdışında olduğu için hakkında herhangi idari işlem yapılır mı yapılmaz mı dönüşünde öğreneceğiz. Böyle kritik bir konuda Savcı Sarıkaya’nın tek başına karar vermediği de göz ardı edilmiyor. Belki de, Bayraktar’ı idari karardan yurtdışında olması şimdilik kurtarmış da olabilir.

Her ne kadar yetkililer, “MİT Müsteşarının, eski MİT Müsteşarı ve yardımcısının ifade için çağrılacağından bizim haberimiz yok” demiş olsalar da, bu göreve gelmeden önce Adalet Bakanlığı Müfettişliği görevinde bulunan ve mevzuatı çok iyi bilmesi gereken Sadrettin Sarıkaya bu kadar büyük bir hata yapamaz. Yani, önceden gerçekleştirilen işlemlerden farklı bir işlem yapmasını “müfettişlik titizliği” engeller. Eğer, Sarıkaya konuşabilirse söyleyecek çok sözü vardır. Belki zamanı geldiğinde o da konuşur. Görevden alınmanın yasal engeli yok. Ama ya kamu vicdanı…

“Olayında arkasında siyasi irade var”
İsimli bir çok davada sanık avukatı olarak görev yapan Hüseyin Ersöz, “hukukçu olarak yaşananlardan rahatsızım” diyor ve şunları ekliyor:

“MİT mensuplarının soruşturmaya dahil edilmesi önünde yasal bir engel bulunmuyor. Bu gerçek ortadayken soruşturma savcısının görevden alınmasının arkasında siyasi bir irade olmadığına kimseyi ikna edemezsiniz.

Bu yaşananlardan en büyük yarayı Türk Yargısı almıştır. Özel Yetkili Mahkemelerde yargılananlar bu süreçten en fazla rahatsız olanlardır. Bir kez daha söyleyelim bu Mahkemeler ve soruşturma usulleri olağan dönemlerde bulunmaz. Geçici çözümler yerine, bu Mahkemelerin kaldırılması benzer durumlar ile bir kez daha karşılaşılmaması için zorunludur.”

Bu iddialar soruşturulmasın mı?
Bakanlar, MİT’le ilgili açıklamalar yaparken, iyice batıyorlar. Örgütler içine adam sokmak, örgüt mensupları içinden bilgi alacak “eleman devşirmek”le, ajan provokatörler karıştırılıyor.

Bazı yetkililer, KCK içindeki MİT mensupları ya da MİT’in haber elemanlarının deşifre olacağından endişe ediyor. İşte bu aşamada Şemdinli olayı akla geliyor. Komutanlığın görevlendirmesiyle istihbaratçı iki astsubay ve bir haber elemanı Şemdinli’ye gidiyor. Seferi Yılmaz’ın kitapevine bomba atılıyor, bir vatandaşımızın hayatını kaybediyor. Ardından istihbaratçıların bulunduğu araçta ne varsa alınıyor. Olayın sanıkları ve avukatlarına göre PKK’nın tuzağına düşmüşlerdi. Ajanda da bulunan “haber elemanları”nın listesi ise PKK’nın eline geçmişti.
Bunları da unutmayalım ve olaylara tarafsız bakalım…

Saygı Öztürk
Sözcü

Yorum Gönder

0Yorumlar
Yorum Gönder (0)