40 yıl önce Kıbrıs için...


Dikkat edin, gazetelerde, televizyonda ya da politikacının ağzında hiç “Kıbrıs” lafı var mı?
Oysa birkaç yıl öncesi “Kıbrıs” en önemli sorundu, şimdi sessiz sedasız kaderini yaşıyor. Türkiye’nin Kıbrıs’tan çok daha önemli ve hayati sorunları var!
Üstelik Rauf Denktaş da yok artık, Allah rahmet eylesin.
* * *
Gazeteci için “yaşadığı çağın tanığı”dır derler.
Hem ne tanıklık! Gizli kapaklı değil, açık seçik tanıklık, ama ne kadar?
Hani o günlerde olup bitenleri, aynı zaman dilimi içinde yaşamış olanlardan duyunca şaşırıyoruz, “meğer neler olmuş?” diyerek...
Turgut Özakman’ın satış rekorları kıran “Çılgın Türkler” serisinin dördüncüsü “Kıbrıs” bizim “meğer neler olmuş?” cinsinden... (Bilgi Yayınları)
* * *
Kıbrıs tarihinde “Kanlı Noel” diye bir sayfa vardır, Rumlar 1963 Aralık ayında, onlar için kutsal olan “Noel”de Türklere saldırırlar, bir askeri doktoru, eşi ile çocuklarını banyoda katlederler, bu katliamın fotoğrafları dünyaya dağıtılır.
İşte o günlerde bir gençlik eylemi olmuş, bizim hatırlayamadığımız ama Turgut Özakman’ın anlattığı:
* * *
“KIBRISLI gençlerin sabrı çabuk tükendi. Kıbrıs kaynarken daha fazla bekleyemezlerdi. Harçlıklarını birleştirip altı otobüs tuttular. Otobüslerle Antalya’ya gidecek, orada bir gemiyi zorla işgal edip Kıbrıs’a geçeceklerdi.
Bunun gerçekleşmeyecek bir çocukça hayal olduğunu söyleyenlere kızdılar. Hiçbir uyarıyı dinlemediler. Kadıköy iskele meydanında toplandılar. 150-160 kişi gelmişti. Otobüslere bindiler. Yola çıktılar. Antalya’nın Yeniköy beldesinde mola verdiler. Yeniköy’de vaktiyle Türkiye’ye göçmüş Kıbrıslılar vardı. Gençlere yakınlık gösterdiler.
Yemekten sonra Antalya’ya hareket ettiler. Akşam ulaştılar. İndiler. Sloganlar atarak yürüdüler. Cadde üzerinde av silahları satan bir dükkân gözlerine çarptı. Kapanmıştı. Bir deli öne geçti. Vitrini kırdılar, birkaç av tüfeği varmış, onları aldılar. Silahlanmışlardı. Doğru limana indiler. Bir takayı işgal ettiler. Aralarında denizci gençler bulunuyordu ama takayı çalıştıramadılar. Asker ve polis limanı sarmıştı. Teslim olmaları için anons yapıldı.
* * *
Vali Antalya’yı sabah erken terk ederlerse bir işlem yapılmayacağı hakkında güvence verdi. Sabah ağlaya ağlaya Antalya’dan ayrıldılar.
Akılları yurtlarında, evlerinde, ailelerinde, komşularında kalmıştı. Hiçbir şey bu gençleri teselli etmiyor, kanlı olayları uzaktan izlemenin utancını silmiyordu.
Tek çözüm Kıbrıs’a gitmekti.
Durum Ankara’ya yansımıştı. İnönü İzmir’in işgal edildiği günkü acısını düşündü. Gençleri Türkiye’de tutmak artık haksızlık olacaktı. TMT Merkezine talimat verildi. Kıbrıslı gençlerle sessizce bağlantı kurulacak, gitmek isteyenler Zir’de grup grup birer aylık yoğun askeri eğitim görecek, giydirilip donatılarak Kıbrıs’a yollanacaklardı.
Türkiye’de üniversite okuyan Kıbrıslı öğrencilerin hemen tamamı gitmeye gönüllü oldu. İngiltere’de çalışan Kıbrıslılar da işlerini, ailelerini bırakıp Kıbrıs’a geçmek için Türkiye’ye gelmeye başlamışlardı. Onların da eğitime alınması kararlaştırıldı. Şubat sonunda ilk grup Zir’de eğitime başlayacaktı. Kırk bir kişiydiler.”
* * *
1964’te bir gençlik eylemi...
Bizim hatırlayamadığımız bir olay.
Kim bilir daha neler vardır, neler?
“Yes be anem”ciler bilirler mi acaba?



Hasan Pulur
Milliyet

Yorum Gönder

0Yorumlar
Yorum Gönder (0)