Başbuğ: Susmadım Silivri’deyim


İnternet Andıcı davasında tutuklu yargılanan eski Genelkurmay Başkanı emekli Orgeneral İlker Başbuğ, sivil ve asker, başta yetki ve sorumluluk taşıyanlar olmak üzere vicdan sahibi herkesin, yaşanan haksızlıklar karşısında derin bir sessizliğe bürünmesinin nedenini anlayabilmenin çok güç olduğunu ifade ederek “Olay benim şahsi sorunum değildir. Karşı karşıya bırakıldığım durum, uzun süredir, ülkemde hukuk vasıta kılınarak yaşanan acı olaylara yalnızca kötü bir örnektir. Danıştay davasından dolayı haklarında hüküm verilenlerle ve Cumhuriyet gazetesini bombalayanlarla aynı potaya konularak itibarımız ve onurumuz zedeleniyor” dedi. Başbuğ “Adalet zaman zaman yanıltılsa da hiçbir zaman aldatılamaz” diye konuştu.
Başbuğ, Cumhuriyet gazetesine, dava süresince yaşadıklarını anlatan 6 sayfalık mektup gönderdi. Başbuğ, “Benim ve benim gibilerin yaşadıkları haksızlıklar Türkiye’ye ne kazandırdı? Bu yaşananlar, Türk demokrasisinin gelişimine katkı mı sağladı? Türkiye’nin iç ve dış itibarının artmasına mı neden oldu? Adalete duyulan güven mi arttı” diye sordu. Araştırmalara göre toplumun yüzde 67.6’sının yargıya güvenmediğine dikkat çekerek, Avrupa Parlamentosu’nun Hollandalı üyesi Marietje Schaake’nin, “NATO’nun ikinci büyük ordusu teröristler tarafından yönetilebilir mi?” diye sorduğunu belirtti. Mehmet Tezkan’ın, hakkındaki iddianameyi hukuk açısından sorunlu bulurken, Ergun Babahan’ın da Başbuğ’un “terör örgütü liderliği” ile suçlanmasına karşı çıktığını dile getirdi. Nazlı Ilıcak’ın ise “İnternet Andıcı diye yargıya intikal eden belge, 4 sitenin kurulmasına ilişkin. O 4 site de faaliyete geçmedi. Bu durumda Başbuğ; neden suçlanıyorum diye sorabilir” diye yazdığını anımsattı.
Amaç suçlu yaratmak
Tutuklandıktan sonra hakkında çok şeylerin söylenip yazıldığını dile getiren Başbuğ, yazılanların kendisi için en anlamlısının, Feride Esen Bilgin’in Cumhuriyet’te yayımlanan, “Artık O Bir Suskun Komutan” başlıklı yazısı olduğunu söyledi. Başbuğ şöyle devam etti: “Yazıdaki suskun komutan ben değilim. Zaten büyük olasılıkla haksızlıklar karşısında suskun kalmadığımdan dolayı bugün Silivri’deyim. Yazıdaki suskun komutan, Sayın Bilgin’in 9 Mart 2012’de vefat eden 85 yaşındaki eniştesi, emekli Kurmay Binbaşı Sabahattin Altınok idi. Kore Gazisi Sayın Altınok’un yaşamının son günleri yazıda şöyle anlatılıyordu: ‘Ergenekon, Balyoz adlı tuzaklarla yaşanan acıları, içi sızlayarak, kükreyerek, ağlayarak, bazen de susarak isyanla karşılardı. Başbuğ tutuklandığında sanki her şey onunla tükenmişti, sustu.’ Rahmetli ve değerli büyüğüm, komutanım Sayın Altınok, belki de Türkiye’deki birçok kişi gibi, artık her şeyin bittiğini düşünmüştü… Onun bu unutulmayacak asil davranışına sadece saygı duyulur. Ancak günümüzde, sivil ve asker, yetki ve sorumluluk taşıyanlar başta olmak üzere vicdan sahibi herkesin, yaşanan haksızlıklar karşısında derin bir sessizliğe bürünmelerinin nedenlerini anlayabilmek gerçekten çok zordur. Olay benim şahsi sorumun değildir. Karşı karşıya bırakıldığım durum uzun süredir ülkemde hukuk vasıta kılınarak yaşanan acı olaylara yalnızca kötü bir örnektir. Olay, Türk yargısının bugün içinde bulunduğu durumdur. Birçok kişinin daha önce yaşadığı haksızlıkları ben de yaşadım. Hayatın kendisi ve içinde yaşananlar aslında bir oyun değil mi? Kimileri için dram, kimileri için komedi, kimileri içinse trajikomik bir oyun. Birileri oyuncu, birileri seyirci. Bu kez yaşanılan, emekli bir Genelkurmay Başkanı’ndan, ‘bir suçlu yaratmak’…”

İlk Kurşun
Tags

Yorum Gönder

0Yorumlar
Yorum Gönder (0)