Müyesser Yıldız sordu: 471 gün niçin tutuklu kaldım, neden serbest bırakıldım



Müyesser Yıldız, tam 471 gün önce tutuklandığında, niçin tutuklandığını anlamamıştı. Tahliye edildiğinde de neden tahliye edildiğini, diğer arkadaşları içerdeyken kendisinin bırakılma nedenini anlayamıyordu. Cezaevine girdiği günlerde eşini, oğlunu, hasta annesini düşünüp ağladı. Dışarı çıkarken de, içerdeki arkadaşları için “beni niçin tutukladılar, şimdi niçin bıraktılar” diye ağlıyordu.

Odatv davasında yargılanan Soner Yalçın, Prof.Dr. Yalçın Küçük, Barış Pehlivan, Barış Terkoğlu, Hanefi Avcı aynı cezaevinde, Müyesser Yıldız ise Silivri’de başka bir cezaevinde kalıyordu. Duruşma günü ancak birbirlerini görebiliyorlardı. Onlar da kendi aralarında, suçlarının ne olduğunu öğrenmeye çalışıyorlardı. Bunu hep yazılarında sordular, duruşmalarda dile getirdiler.

Ülkemizde, davaların uzamasının tek sorumlusu olarak mahkemeleri görmek de doğru değil. Mahkemenin bilirkişi olarak belirlediği kişiler, kendilerinden beklenen raporları bir türlü mahkemelere ulaştırmıyorlar. Odatv davasında TÜBİTAK’tan istenen raporun aradan 100 gün geçmesine rağmen gönderilmemesi…

373 gün tek başına
Müyesser Yıldız, cezaevinde 471 gün geçirdi. Bunun tam 373 günü tek başına bir odada geçti. Dahası, protesto amacıyla cezaevinin verdiği yemeği yemedi. Cezaevinde kantinden haftada 300 liralık alış yapabiliyor. Müyesser, kantinden aldıklarını yedi, içti. “Yedi-içti de ne oldu? Tam iki beden küçüldü.

Silivri cezaevinde tutuklu ve hükümlülerin en büyük sıkıntısı kendilerine “tecrit” uygulanmasıdır. Bunu Mustafa Balbay’ın yazılarından, Tuncay Özkan’ın kitaplarından öğrendik. Artık yalnızlığa öyle alışanlar var ki yazar Ergün Poyraz, duruşmalara bile katılmıyor ve 27 Temmuz’da tutuklulukta 5. yılını dolduruyor. Tecridi Müyesser Yıldız’dan dinliyorum:

“Bunu ancak yaşayan bilir. Anlatmakla olmuyor. Yürümeyi unutmuşum. Sanki boşlukta yürüyormuşum, yer kayacakmış gibi oluyor. 40 adımlık yerde 471 gün geçirdim.”

Komutan: Hayırlı olsun
Duruşmadan çıkmış, ring aracıyla cezaevlerine götürülüyorlardı. Araçtan indirileceği sırada haber geldi. Komutan, “Müyesser hanım hayırlı olsun” dedi. Ne olduğunu anlayamadı. “Ne hayırlı olsun?” karşılığını verdi. Tahliye edildiğini öğrendi. İlk sorusu “hepimiz mi?” oldu. Hayır, sadece kendisinin tahliye edildiğini öğrenmişti.

Cezaevinin ring aracının arka bölmesinde bulunan Odatv davasının tutuklularıyla vedalaşmasına izin verildi. Birbirlerine sarıldılar. Gerisini Müyesser şöyle anlatıyor:

“Haberi öğrenince ağlamaya başladım. İnanın tahliye edildiğime değil, içerde kalan arkadaşlarım için ağlıyordum. ‘Ben bırakılıyorum, diğerleri neden bırakılmıyor’ diye söyleniyorum. Bana göre bu da bir işkence modeli. Teker teker bırakılıyoruz. Bu durumu Doğan Yurdakul da, Nedim Şener de, Ahmet Şık da yaşadı. Ruhumuzu içerde bırakıyoruz, bedenimiz çıkıyor. İçerde bulunduğumuz zaman da ruhumuz hep dışarıda oluyor, bedenimiz tutsaktı. Ben, 471 gün önce niçin alındım, şimdi niçin serbest bırakıldım bilmiyorum. Tutuklandığım günden bu yana ne değişti?

Güneşin doğuşu ve batışı
Müyesser “hele güneşin doğuşu ve batışını nasıl özledim anlatamam” diyor ve ardından “471 gündür güneşin ne doğuşunu gördüm, ne de batışını. Tahliyemin ilk gününde güneşin batışını izleyecektim. Ancak o kadar yorgun, o kadar bitkinim ki kalkıp güneşin batışını izleyemedim” diye ekliyor.

Toprak en büyük özlemdir. Yeşile hasrettir tutuklu ve hükümlüler. Gazeteci – yazar Doğan Yurdakul’da tahliye olduğunda, yeşile olan özlemini dile getirirken, evinin penceresinden hep ağaçları izlediğini anlatıyordu.

Kedi, onu Silivri’de buldu
Müyesser Yıldız, cezaevinde olduğu günlerde kendisini ziyaret eden milletvekillerine “bir kedim bile yok. Burada tek başınayım” demişti. Cezaevi yönetmeliği odada bir çift kanarya, muhabbet kuşu veya bülbül bulundurmayı öngörüyor ama kedi besleme diye bir şey yok. Müyesser de, cezaevinde sütünü paylaşacağı, tüyünü okşayacağı bir kedisinin olmasını istedi.

Cezaevinde kedisi olamadı ama, cezaevinden çıktıktan sonra yemek için gittikleri lokantada, Müyesser’in yanına bir kedi geldi. Kediyi sevdi, okşadı. Ona et verdi… Bir ara kucağına oturttuğunda onun mırlayan sesini duydu…


Dün, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Müyesser Yıldız’a geçmiş olsun derken, “Sen kapalı cezaevinden çıktın, geldiğin yer açık cezaevidir” diyor ve ülkemizin içinde bulunduğu durumu anlatıyordu…


Saygı Öztürk
Sözcü

Yorum Gönder

0Yorumlar
Yorum Gönder (0)