Dimdik ve yiğitçe kükreyenler


O, cephede ve Türk kıtalarının başında dimdik ve yiğitçe kükremeye hazırdı...

26 Ağustos 1922 günlerden Cumartesi (Günümüzde Cumartesi günleri mışıl-mışıl uyuyanların dikkatlerine!) Sabah saat 04.30... Dünyayı sarsacak, imparatorlukları yerle yeksan edecek, küllerinden yeniden doğacak bir Ulus’un müjdecisi top sesleri yankılanmaya başlamıştı... Tan yerinden huzme-huzme süzülen özgürlük ve bağımsızlık ışıkları gittikçe yücelen ritmik bir yörünge çizerken, özgürlük kuşları kanatlarını çırparak bu Yüce Ulus’u alkışlıyordu sanki...

Etkin topçu ateşinin sarsıntısı düşmana şok dalgaları olarak ulaşsa da, henüz istenilen sonuca ulaşılamıyordu. Düşmanın sağ kanadına yapılan ilk saldırı ‘Başarısız’ olarak değerlendiriliyordu.

Fahrettin Altay’ın kolordusunun yaptığı gece harekâtındaki başarı tam istenildiği gibi gerçekleşmişti.

İzzettin Çalışlar, Kemalettin Sami Paşa ve Ali Hikmet Paşa’ya bağlı kolordular.... İlk taarruzun ardından ‘kesin sonuç’ beklenildiği ve planlandığı gibi ‘kesin olacak şekilde’ gerçekleşmemişti. Mustafa Kemal ışıl-ışıl aydınlatan gözleri ile karartılara bir kez daha bakıyordu.

‘Dâhi’nin kaybedecek tek bir saliseye direnci yoktu... “Türkiye Cumhuriyeti” kurulmalıydı ve sonsuza dek “özgür-bağımsız” olarak yaşatılmalıydı... Türk Ulusu bunun için kenetlenmiş ve ‘yokları var’ etmek için cephelerdeydi... ‘Tarihi’ yeniden ve sil baştan yazmaya hazırlanıyordu.. İlk haber olağanüstü geldi: “Afyon’un batısında Yunan cephesi yarılmıştı.” 28 Ağustos ne denli çabuk gelmişti?..

Gelsindi günler, çabucak erisindi, artık kaybedecek bir şeyimiz yoktu ama kazanacak çok şeyimiz vardı...

27, 28, 29 Ağustos... Üç gündü. Oysa cephedekiler ve cephe ardındaki ulus bireyleri için hem en uzun hem yıllar gibi gelen saatler idi, hem de saliseler gibi gelip geçen bir üç gün idi...

Umutlar dağlar ardından avuç içlerine öylesine yaklaşmıştı ki...

İşte o gün bugün, 30 Ağustos Zafer Bayramı...
(Yılmaz ERGÜL’ün yazısından alınmıştır.)

30 Ağustos Zafer Bayramınız kutlu olsun... Bayraklarınızı asınız, uykulu gözlere ışık olsun.
Özgür KARABAT

CHP ‘inadına’ çelenk koyacak

CHP İstanbul İl Başkanlığı, 30 Ağustos Zafer Bayramı kutlamaları için 19 Mayıs’ta kitlesel katılımın engellenmesi karşısında yine o günkü gibi... 39 ilçe başkanı kaymakamlıklara birer yazı yazarak parti örgütü olarak bugün Atatürk anıtlarına çelenk koyacaklarını açıkladı.İl Başkanı Oğuz Salıcı’ya göre, bu konuda Kaymakamlıklara dilekçe verdiler ancak dün 14.00’lere kadar Şile (Şükrü Görücü), Kartal (Nuh Mehmet Hamurcu), Esenyurt (Halil Uyumaz) ve Kâğıthane kaymakamlarından olumsuz yanıt geldi. Hepsinin anıta çelenk koyma talebi reddediliyor.

Ret yazılarında özetle “İlgili talebiniz kaymakamlığımızca incelenmiş olup, Ulusal ve Resmi Bayramlar ve Mahalli Kurtuluş Günleri, Atatürk Günleri ve Tarihi Günlerde yapılacak Tören ve Kutlamalar Yönetmeliği gereğince uygun görülmemiştir” gibisinden yanıt veriliyor. Geçen 19 Mayıs törenleri için yazılan dilekçilere hiç bir kaymakam yanıt vermemişti. CHP buna rağmen çelenklerini resmi törenden sonra Atatürk’ün heykellerine koymuşlardı. Yönetmeliğe göre, resmi tören ‘üçlü’ yapılıyor. Yani Kaymakam, Belediye Başkanı ve Garnizon Komutanı’nın anıta çelenk koymaları...Halksız, sivil toplum örgütsüz bir ‘unutturma’ modeli!
CHP’li Başkan Salıcı, 39 ilçeden ‘ret’ yanıtı aldıklarını, buna karşın temsilen Kartal’da

Atatürk anıtına ‘inadına’ çelenk koyacaklarını açıkladı.

“Kaymakamlığın izin vermemesine karşın çelengimizi koyacağız, oradan da kaymakamlık makamına geçerek ona da siyah çelenek bırakacağız!”

Hasankeyf’i ancak UNESCO kurtarır

HASANKEYİF’i sular altında bırakacak Ilısu Barajı’nın nehir derivasyon işlemini başlatmak ve ‘Kültürel Tarihi Park’ projesinin temellerini atmak için gelen Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu’na karşı Hasankeyfliler ve Doğa Derneği gönüllüleri protesto gerçekleştirdi. Doğa Derneği, Ilısu baraj projesinin yasadışı olduğunu savunarak; Hasankeyf’i sular altında bırakacak 36 Sayılı Baraj Alanlarından Etkilenen Taşınmaz Kültür Varlıkları’na ilişkin ilke kararına karşı temmuz ayında dava açmıştı. Doğa Derneği Nehirler Programı Koordinatörü Dicle Tuba Kılıç bakın ne diyor: ”Ilısu baraj projesi anayasaya aykırı olduğu için yeni bir dava açtık. Hasankeyf UNESCO’nun 10 dünya mirası kriterinden 9’unu birden karşılayan dünyadaki tek başkent. İslam uygarlığı başta olmak üzere çok sayıda kültürün eserleri burada yaşamaktadır. 12 bin yıllık bu tarihi alandan her gün yeni bir keşif haberi gelirken yapılacak tek şey bölgeyi UNESCO Dünya Mirası ilan ederek koruma altına almak olmalı” dedi.

Sadaka değil hak istiyoruz

“BİZ Roteks işçileri alınterimiz için direnmeye devam ediyoruz. 4. haftadır mücadelemiz devam ediyor. Emeğimizi vermeyen Köşebaşı patronları Nedim Aşkın, Bülent Temuroğlu, Yalçın Aytaç Temuroğlu haklarımızı ödemedikleri gibi bizlerin alınteriyle 15 yılda yurtiçi ve yurtdışında 18 restoran kurdular. Levent’ten Ataşehir’e, Ankara’dan İzmir’e, Riyad’tan Amsterdam’a, Bahreyn’den Dubai’ye, Sao Paula’dan Eskişehir’e kadar... Bizler, tam 382 işçi 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nde işten çıkarıldık. Sadece işsiz bırakılmadık, haklarımız ödenmediği için açlığa terk edildik. Halen çoğumuz işsiz ve yaşam mücadelesi veriyor. Çalışma Bakanlığı haklarımızı neden korumuyor, iş mahkemeleri davalarımızı niye hızlandırmıyor?”

Biliyor musunuz?

- HAVA-İş Sendikası yaptığı açıklamada, “Üyesi olduğu Uluslararası Taşımacılık İşçileri Federasyonu (IMF) üyesi havacılık sendikalarının dünyanın dört bir yanında Amsterdam, Brüksel, Hamburg, Londra, New York, Stockholm ve Tokyo gibi büyük şehirlerde THY ofisleri önünde yapacakları eşzamanlı eylemlerle haksız bir biçimde işten çıkarılan 305 işçinin işe iadesini talep edecekler ve bu işçilere verdikleri desteği ortaya koyacaklar” denildiğini...

- BİLGİ (Silivri yazısı ile ilgili) Balonlarda kullanılan helyum gazı yanıcı değildir. Yanıcı olduğu için kullanılması da sakıncalı olan hidrojen gazıdır. Hem üretimi kolay ve hem de ucuz olduğu için baloncular hidrojen gazı kullanırlar. II. Dünya Savaşında kullanılan zeplinlerde de hidrojen gazı kullanılırdı. Ancak birkaç felaketten sonra yanıcı olmadığı gibi hidrojenden daha avantajlı da olan helyum gazı kulanılmaya başlandı.Feyzan EREL

Yorum Gönder

0Yorumlar
Yorum Gönder (0)