Isparta İdare Mahkemesine göre “İslam Âlimi”


İdare Mahkemesinden fetva gibi karar: Said Kürdi(Nursi) "İslam Âlimidir”


Kurtarıcımız ve kurucumuz Mustafa Kemal Atatürk’e ["saltanat-ı hilâfeti" mahveden bir Deccal” , "şimal tarafında zuhur" eden bir Büyük Deccal de vardır. ,"o insafsız , o çok kusurlu adam" . "Ayasofya Camisini puthaneye, Meşîhat Dairesini (Osmanlı Diyanet Dairesi) kızların lisesine çeviren adamı sevmemek suç olması imkânı var mı" "günahkârlar", "seyyiesiz", "Süfyan", "Nefreti âmmeye lâyık adam", "Deccal", "İslam’ın en büyük fitne-i diniyelerinden”, “Türkiye'nin siyasi rejimi Nur Saadetini söndürmeye çalışmaktadır.” “Kemalistler seviyesiz, anarşist kimselerdir.” ] diye saldıran Said Kürdi(Nursi) Isparta İdare Mahkemesine göre “İslam Âlimi”.

T.C ISPARTA İLİ, İL GENEL MECLİSİ, 22. Dönem 06.12.2011 tarih 12/2–363 sayılı kararının “g” bendinde “Barla İlçemiz Ana yol kavşağına,”BEDİÜZZAMAN SAİD NURSİ HAZRETLERİNİN YAŞADIĞI TOPRAKLARDASINIZ” sloganı yazılmasını kararlaştırılmıştı.

ADD Isparta Şubesi olarak “Bu kararın iptali istemi” ile, 29.03.2012 ISPARTA İDARE MAHKEMESİNE açtığımız dava, 20.11.2012 günü yapılan duruşma sonunda karara kalmıştı. Karar 18 Aralık 2012 günü tarafımız tebliğ edildi.

Kararda;

“Bu durumda, yukarıda yer verilen Kanun hükmü ve ara karar cevabı ile dava dosyasında yer alan diğer bilgi ve belgelerin birlikte değerlendirilmesinden; düşünceleri ve eserleriyle toplumun büyük bir kesimi tarafından kabul gören ve "İslam Âlimi" olarak nitelendirilen şahsın isminin, hayatının önemli bir bölümünü geçirdiği Bar1a Kasabası'nın tanıtımı için kullanılacak sloganlarda yer almasına ilişkin kararın, kültür ve turizm ihtiyacının karşılanmasına yönelik hizmetlerden olduğunun kabulü gerektiğinden anılan kararda herhangi bir hukuka aykırılık bulunmadığı gibi bu durumun yörenin inanç turizminin gelişmesine katkıda bulunacağı sonucuna ulaşılmıştır.”
“Öte yandan, davacının "Bediüzzaman, Nursi" gibi unvan ve lakapların kullanılamayacağı yönündeki iddiasını; unvanların bir kimsenin işi, mesleği veya toplum içindeki durumu ile ilgili olarak kullanılan ad, san, şahıs adlarıyla bir arada kullanılarak
Şahsın ailedeki veya toplumdaki mevkiini gösteren bir ad şeklinde tanımlanması karşısında tanınan ve toplum tarafından kabul gören şahıslar için unvan ya da lakap kullanılmasında herhangi sakınca bulunmadığından yerinde görülmemiştir.”
“Açıklanan nedenlerle, davanın REDDINE,…..”
Biz bu davanın “yalnızca bir tabelanın asılıp asılmaması davası” olmadığını, Bu davanın “Türkiye Cumhuriyetinin temel değerlerine, kuruluşuna, kurucusuna, laik demokratik cumhuriyete ve cumhuriyet hukukuna karşı olduğu belgelerle sabit bir kimliğin ve adının itibarlılaştırılması davası” olduğunu, “Eğer Mahkeme, bu davayı reddederse “Nur Cemaati” müritlerinin amaç ve düşüncelerinin gerçekleştirilmesinin önünde hiçbir engelin kalmayacağını” ileri sürmüş ve bu kaygılarımızı belgelendirmiştik.

Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 20.9.1965 gün ve E. 234/D-1 K. 313, Tebliğname:1-1078 Kararında “Said Nursi nur risalelerinde: Türkiye Cumhuriyeti» nin tamamen şeriat esaslarına ve islamın siyasi prensiplerine göre teşekkül etmesi gerektiğini, hilafet ve saltanatın geri getirilmesi lazım geldiğini, devrim kanunlarının geçici olduğunu, Kuran dışında bir anayasaya ihtiyaç bulunmadığını, islamlığın düsturlarına uymayan devrimlerin meşru olmadığını mükerreren ve ısrarla yazıp telkin ve propaganda yapmakla beraber laik bir cumhuriyet rejimi kurduğu için Atatürk’e düşman kesilerek onu Ebusufyan ve Deccale benzetmek (tek gözlü deccal ya iman et, yahut bütün dünyanın maskarası olacaksın) diye ağır tecavüzlerde bulunmak suretiyle Türk Ceza Kanunu’nun 163. maddesini ihlal eden suç işlediği”
belirtilmektedir. TCK 163 kaldırılmıştır. Anacak Yargıtay Ceza Genel Kurulu’ kararında belirtilen fiiler Günümüzdeki Türk Ceza Kanununa göre yine suçtur.

Diğer taraftan

T.C. Anayasasının 174/7 “26 Teşrinisani 1934 tarihli ve 2590 sayılı Efendi, Bey, Paşa Gibi Lakap ve Unvanların Kaldırıldığına Dair Kanunun1.Maddesi “ağa, hacı, hafız, hoca, molla, efendi, bey, beyefendi, paşa, hanım, hanımefendi ve hazretleri gibi lakap ve unvanlar kaldırılmıştır. ERKEK VE KADIN VATANDAŞLAR, KANUNUN KARŞISINDA VE RESMİ BELGELERDE YALNIZ ADLARİYLE ANILIRLAR”
denilmesine, bu hususun dava dilekçemizde açıklıkla belirtilmesine karşın, Isparta İdare Mahkemesi “toplum tarafından kabul gören şahıslar için unvan ya da lakap kullanılmasında herhangi sakınca bulunmadığından” gibi hukuk la uzak yakın ilgisi olmayanların bile isyan edeceği bir kararın altına imza atmıştır. Hukuk fakültesinde Anayasasının 174/7 maddesini böyle yorumlayan bir öğrenci yaşamı boyunca o fakülteden mezun olamaz.

Isparta İdare Mahkemesi bu dava ile ilgili kararını yalnızca “Diyanet işleri Başkanlığı'nın en yüksek danışma ve karar organı olan Din İşleri Yüksek Kurulu'nca verilen 10.07.2012 kayıt günlü” yazısını temel alarak verdiği anlaşılmaktadır.

Biz Mahkemeye, “Diyanet İşleri Başkanlığı, Din İşleri Yüksek Kurulu 1964 yılında yayımladığı “NURCULUK HAKKINDA” adlı kitapçığını ek belge olarak sunmuştuk.(Bu belgeye dileyen Diyanet işleri Başkanlığı Web sitesinden ulaşabilir).

1964 yılında “Din İşleri Yüksek Kurulu “Said Norsi"nin Risale-i Nur eserlerinin ve Nurculuğun, İslam"a aykırı ve zararlı olduğunu, Nurculuğun milli ve dini birliği parçalayan zümrecilik olduğu”nu tespit ve ilan etmektedir.
1964 tarihinden bu yana değişti? Dinimizin temeli olan Kur an mı değişti?, Yoksa Din İşleri Yüksek Kurulu, Said Kürdünin yoluna mı girdi? Çünkü Said-i Kürdi; Risalelerinin Müslümanların kutsal kitabı Kuran’dan üstün gördüğünü açıkça göstermektedir. Risale-i Nur adeta zamanın Kuran’ıdır iddiasındadır.

Sonuç olarak, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, AİHM’in türban kararından sonra, “Onlar ne anlar, ulemaya sormak lâzım” demişti.

Anlaşılan, Isparta İdare Mahkemesi de Başbakanın sözü doğrultusunda karar verdi “Atatürkçü Düşünce Derneği ne anlar, ulemaya( Din işleri Yüksek Kuruluna) sormak lazım” dedi. Ulemanın Kararını da bize “tebliğ” etti

Isparta İdare Mahkemesi; Türkiyede işlenen “Hukuk katliamına” bir yenisini eklemiştir.

Bu kararda, “laik hukukun” değil, Şer-i hukukun hükümleri uygulanmıştır!

Bu Karar; Yürürlükte olan Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının tümden yok sayılmasıdır!

Bu karar; “Deccale siyaset vasıtasıyla galip gelinmez” diyen Kürt Said-in, Anayasa ve evrensel hukuk kuralları yok sayılarak koruma altına alındığının göstergesi, Yargıya egemen olduğunun açık kanıtıdır!

Bu karar; Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün “Yedi Düvel’e” meydan okuyarak, dünyaya örnek bir kurtuluş savaşı ardından yapılan görkemli devrimlerle kazanıp kurduğu Türkiye Cumhuriyetini, ret ve inkar eden bir karardır.

Bu Kararla; Yalnız Isparta değil, Menemen’e; “DERVİŞ MEHMET’İN YAŞADIĞI TOPRAKLARDASINIZ”, Elazığ-Palu ilçesine “ŞEYH SAİD’İN YAŞADIĞI TOPRAKLARDASINIZ”, Balıkesir’e “ANZAVUR AHMET İN YAŞADIĞI TOPRAKLARDASINIZ” , Tunceli’ye “SEYYİD RIZA HAZRETLERİNİN YAŞADIĞI TOPRAKLARDASINIZ” Sivas’a “KIYAM IN YAPILDIĞI TOPRAKLARDASINIZ” vb. sloganlarının yazılmasının” yanı sıra, Ege bölgesinde hemen tüm illerimizin ve ilçelerimizin girişine “HELEN UYGARLIĞININ KURULUP YAŞADIĞI TOPRAKLARDASINIZ”, Başta İstanbul olmak üzere tüm Trakya topraklarındaki yerleşim yerlerine “BİZANS(DOĞU ROMA) UYGARLIĞININ KURULUP YAŞADIĞI TOPRAKLARDASINIZ” Sloganlarının asılmasının yasal dayanağı verilmiştir.

Bu Kararla Atatürk Cumhuriyetinin tüm kurumlarının hukuksal güvenceleri ortadan kaldırılmış, Cumhuriyetin tüm kurumları ile birlikte lağvedilmesinin önü açılmıştır.



Mahmut ÖZYÜREK

Atatürkçü Düşünce Derneği

Isparta Şubesi (önceki) Başkanı

Yorum Gönder

0Yorumlar
Yorum Gönder (0)