Laiklik Öcalan’a da lazım

Adsız

Abdullah Öcalan’ın basına sızdırılan sözlerinin dinle ilgili kısmını birçok gazeteci, barış sürecine yönelik yeni bir posizyon ve AKP ile girilen ortak bir taktik strateji olduğunu ileri sürdü. Bazı köşe yazarı ve yorumcular, Öcalan’ın aslında İslam’ın birleştiriciliği üzerinden kurulacak yeni değerler seti içinde Türk ve Kürtlerin ortak bir vatanda demokratik bir hayat yaşayabileceğine ilişkin sözlerini, AKP’nin çözüm yolunda elini rahatlatmaya dönük bir ödün olduğunu iddia etti. Yani, çözüm sürecini artık sadece Başkanlık değil, Sünni İslam’ın Ortadoğu’daki yeni hamleleri üzerinden de değerlendirmek gerekecek. Soğuk Savaş döneminde Kuzey ülkeleri lehine ve fakat SSCB aleyhine çizilen tek Yeşil Hat, bugün Sünni ve Şii diye ikiye bölünmüş durumda. AKP, hattın Sünni tarafında yer alarak, Irak’ta Şii-Arap Mailiki’ye karşı Kürt-Sünni Barzani’yi, Suriye’de Alevi-Arap Esad’a karşı Sünni Nusra cephesini, Filistin’de laik El Fetih karşısında köktendinci Hamas’ı destekleyerek, Öcalan’ı ziyarette Alevi-Kürt kökenli milletvekillerine geçit vermeyerek yeni Ortadoğu politikasını etno-dinsel (bir tür liberal Türk-İslamı) temelde şekillendirmeye başladı. Türkiye’de ise AKP’nin Kürt hareketi ile Sünni İslam temelli uzlaşımı, yukarıda çizilen resme uyuyor.

Öcalan’ın kitabı

Öcalan, dinle ilgili sözleriyle bir nevi din üzerinden bölücü bir emperyalizm politikasının var olduğunu dile getirmişti. Ancak buna, yani Türk ve Kürtlerin bölünmesine karşı tam bir demokratik devletin “ortak millet”te zemin bulacağı İslam birliği şemsiyesi altında olabileceğini söylerken çoğu kişi ve kuruluş, bu sözleri yeni, beklenmedik ve son derece AKP/İslam yanlısı buldular. Oysa biraz geriye gidip de Öcalan’ın “Ali Fırat” müstear adıyla yayımladığı kitabı “Din sorununa devrimci yaklaşım” (Melsa, 1991) incelendiğinde, aslında bu sözlerin hiç de yeni ve beklenmedik olmadığı görülecektir. Öcalan, “Apo” imgesi altında kendi liderlik kültünü büyük ölçüde sosyalizm ideolojisi altında oluşturmuştu. Tipik bir Stalinist önderlik kurumu inşa eden Öcalan, hemen her konuda konuştu, yazdı ve politika üretti. Din üzerine bu çalışması, aslında PKK ’nin sosyalizme elveda deyip tipik bir yurtsever-milliyetçi harekete evrilmesiyle ortaya çıkan birçok eserinden biri ama günümüzdeki “barış politikası”nı haber veren öncü bir nitelik taşıyor. Haliyle, bu kitapta söyledikleri ile İmralı’da ettiği sözleri büyük oranda uyuşuyor. Belki de AKP, MİT ve Cemaat, bu kitabı okuduktan sonra, Kürt ve Türklerin ortak bir hatta -Sünni Müslümanlık- buluşabileceğini keşfedip harekete geçtiler.

Komünistler başarısız oldu

Öcalan’ın bu kitabındaki düşünceleri şöyle özetlenebilir: Bir hiç, demode ve insan yaşamında etkisiz kurum olmayan dini inkâr etmek, halkın gerçek çıkarlarından uzaklaşmak demektir. Solculara iliştirilen dinle ilgili kalıpyargıları boşa çıkarmak için dine devrimci biçimde yaklaşmak gerekir. Oysa komünistler bu yolda başarısız oldu. Öncelikle din, insan için işlevseldir; zayıflıklarını kapatır, korku ve endişelerini giderir. İslam ve onun peygamberi, diğerlerinden farklı olarak gerçekçi ve devrimcidir. Hz. Muhammed, insanlık tarihinde ilerici bir noktayı yakalayabildi. İslamiyet, klan-kabile kurumunu aşıp devlet kurduğu için ilericidir; son tahlilde en gelişmiş feodal uygarlık dinidir. Hz. Ali taraftarları, Hz. Muhammed sonrası daha eşitlikçi ve İslam’ın özüne yakın bir sistem kurdu. Ancak bu kol, İslam’ın muhafazakâr Sünni yorumu karşısında mevzi kazanamadı. Bunda, Emevilerin olduğu kadar Ortadoğu’ya giren Türk boylarının da etkisi var. Türk boyları, Sünni İslam’ın vurucu-kırıcı gücü olduğu için İslam uygarlığına bir katkı getiremedi.
Öcalan’ın bu sözlerinde, Hz. Muhammed dönemine (Asr-ı Saadet) uygarlığa getirdiği katkı alanında mutlak bir övgü, Türk boylarına da İslamiyet’in gerçek özünü geriletmeden dolayı açık bir eleştiri var. Öcalan ve Tayyip Erdoğan’ın Türk milliyetçiliği eleştirisinde ortaklaştığını söyleyebiliriz. Bu eleştirinin nedenleri konusunda benzer bir gerekçelendirme var. Öcalan, Türkiye’nin Cumhuriyetin başından itibaren sömürgeci kapitalist devletlerle yeni bir format (Türk milliyetçiliği, cumhuriyet, laiklik gibi reformlarla Batı ajanlığı) üzerinden işbirliğine gitmesini, ilerici Müslümanlığa vurulan bir darbe olarak görür ki, bu düşünce hattı, İslami çevrelerde kendini Batıcılık ve pozitivizm eleştirisi olarak gösterdi. Mustafa Kemal çizgisini eleştiren Öcalan, şoven, dogmatik ve tutucu bir Türklüğün Müslümanlık ile ikame edilerek yeni bir din haline getirildiğini ileri sürer. Bu, ona göre İslam halklarının çıkarlarına aykırı, karşıt oldu. “Faşist Türk burjuvazisi” de, ona göre, İslamın en gerici biçimlerini (tarikatlar vd.) kullanarak halkı baskıladı. Bu noktada Öcalan, Türk-İslam sentezini getiren Evren-Özal kliğini, özellikle 1984 sonrasında helikopterlerden atılan ve PKK’nin din dışı ilan edildiği bildirilere karşı yaylım ateşine tutar ama İran İslam devrimini de över.

PKK, Hizbullah, BDP

Öcalan’ın AKP ile yeni bir tür Sünni İslam yorumu (halklara demokratik bir yaşam hakkı veren “çağdaş” bir İslam ümmeti) üzerinden anlaşma derdine girdiği ileri sürülebilir mi? Nitekim son dönemde sivil Cumalar, Kürtlerin şeytana taptığı söylemine karşı aşırı tepki, Kürt İslamcıların BDP içinde yer alması, Kürtçe hutbenin sevinçle karşılanması gibi adımları, AKP kurmayları dikkatle takip etmiş olmalı. Fakat Başkanlık hesaplarının yanı sıra bölgede partileşen ve önemli bir ağırlığı olan Hizbullah’a karşı AKP’nin bir zayıflatma operasyonu da söz konusu olabilir. Geçmişte PKK ile kanlı bir savaşa gir(diril)en Hizbullah, şimdi bölgede AKP’nin çok önemli bir rakibi. BDP’nin din ekseninde güçlendirilerek Hizbullah etkisi kırılmak isteniyor olabilir. Fakat elbette Öcalan’ın kendi özgürlüğü ve Kürtlerin hakları adına AKP ile yeni bir ittifaka girerken Cemaat’e karşı ettiği sözlerden dolayı kafasındaki planı gerçekleştirmesi çok kolay olmayabilir.
Öcalan, sosyalizmi terk ettikten sonra tam bir Kürt milliyetçisi olmuştu. Tüm milliyetçilere benzer biçimde milleti tarif eden unsurlar arasında yer alan dini kullanmaması düşünülemezdi herhalde; hele Kürtlerin ne derece sofu oldukları dikkate alınırsa. Fakat Kürt hareketi son yıllarda, kadın hak ve özgürlükleri, laiklik gibi hatlarda çok ciddi bir modernleşme yaşadı. Yanı sıra BDP ve Kürt hareketi içindeki çok sayıda Alevi Kürt milletvekilini de hesaba katmak gerekir. Din üzerinden kurulacak yeni ittifaka karşı Kürt hareketinde çok ciddi bir modern tepki gelişebilir. Öcalan’ın kitabındaki, “‘Din ve devlet işleri ayrıdır. Laiklik ilericiliktir’ safsatasına inanılmamalıdır. Laiklik aslında Batı’nın ve siyonizmin çıkarlarını dikkate alan, Ortadoğu halklarının ise sınıfsal ve ulusal kurtuluşlarını örtbas etmede kullanılan bir yaklaşımdır” şeklindeki sözlerinin bir biçimde yeniden gündeme getirilmesi, Alevi Kürtlerde, Kürt kadınlarında ve laikliği bir yaşam biçimi haline getirmiş Kürt aydınlarında çok ciddi bir muhalefet geliştirebilir.

Doç. Dr., Gazi Üni.
radikal
Tags

Yorum Gönder

0Yorumlar
Yorum Gönder (0)