Güray Öz: Proje Hız Kazandı

Adsız

Gelişmeler baş döndürücü ve karmaşıktır. Anlamak da, anlatmak da zorlaştı. Çünkü olumlu ile olumsuz iç içe geçmiş, sevinç korkuya karışmıştır. Artık kaç yıl olduğunu unuttuğumuz, ad koymakta zorlandığımız savaşın, terörün, çatışmanın sona erme ihtimaline, binlerce gencin ölüp gitmesinin sona erme umuduna hiç kimse “vah! eyvah!”diyemez, sevinci paylaşmayı elinin tersiyle itemez. Söylenecek tek söz “iyi oldu, artık kimse ölmesin” olmalıdır.

***

Ama bu, bizi olup biteni nesnel olarak değerlendirmekten, sonrasını araştırmaktan ve sevinci başka tehlikelerle zedeleyecek adımları açığa çıkarmaktan alıkoymamalıdır. Başbakan Erdoğan’ın “mesajlarımız örtüşüyor” dediği Abdullah Öcalan’ın sözleri bu anlamda özel bir dikkat istiyor. Diyarbakır’daki sevinç ne kadar gerçekse bu sözler de o kadar gerçektir ve ciddi bir analizi gerekli kılmaktadır.
O mesaj yalnızca bir “barış mesajı” olarak değerlendirilemez. Evet, hiç kuşku yok mesaj, silahlı PKK’lilere “sınır dışına çıkın” emri veriyor. Bu da çatışmaların sona ermesi olasılığını artırıyor. Ama bu Başbakan’ın sözleriyle örtüşen konuşmanın başka ince mesajları da var.
Öcalan “Türkleri ve Kürtleri Ortadoğu’nun iki stratejik temel unsuru” olarak görüyor ve gerçekleşmeyen “misak-ı milli” sınırlarından söz ediyor. Daha açık söylenirse Nuray Mert’in dikkat çektiği bir “Türk-Kürt megalo ideası”nı çağrıştırıyor. Bu hayal ya da vizyon AKP ve liderinin, Dışişleri Bakanı Davutoğlu’nun “stratejik derinlik” ya da “ideolojik önderliğe dayalı Osmanlı” projesi ile ama aynı zamanda başka projelerle de örtüşüyor. Bu yaklaşım doğası gereği ne yazık ki demokrasi ile, demokratikleşme ile uyum içinde olabilecek bir yaklaşım değildir. Öcalan’ın bu yaklaşımı ideolojik bir temel olarak sunması Kürtlerin, herkese gerekli olan demokrasiyi başka amaçlar için bir yana bırakabilecekleri ihtimalini güçlendiriyor.

***

Bu gelişmeyi tamamlayan başka gelişmeler de var. Üstelik gelişmelerin hız kazandığını saptamak karmaşık gibi gelse de zor değil. ABD’nin Sovyetler Birliği’nin dağılmasıyla birlikte yürürlüğe koyduğu Büyük Ortadoğu Projesi’nin son gelişmelerle biraz daha ete kemiğe büründüğünü söyleyebiliriz. Irak savaşından sonra Afrika’yı da kapsamına alan bu proje “Arap Baharı” adı altında sahte bir demokrasi vaadi ile epeyce mesafe kazandı. Bu projenin olmazsa olmazı olan Türkiye ise iktidar partisinin iç manevraları nedeniyle bazı pürüzlerle zedeleniyor, hız kazanması bir anlamda engellenmiş oluyordu. Bu pürüzlerden birisi Türkiye-İsrail ilişkilerinin “arıza”ya takılması, ikincisi Türkiye-İran ilişkilerindeki sıcaklıktır. İsrail meselesi çözüm yoluna “büyük reis Obama”nın doğrudan el atmasıyla çözülmüş, İsrail, Mavi Marmara olayında“operasyonel hatalar” yapıldığını söyleyerek özür dilemiştir. İran meselesi de çok uzak olmayan bir erimde çözülecek sıcak ilişkiler istenen soğukluğa ayarlanacaktır.

***

Kısacası Büyük Ortadoğu Projesi hız kazanmıştır. Bu proje Türkiye’ye bölgede aldatıcı bir önderlik vaat ediyor. Ama bu proje Türkiye’ye demokrasi vaat etmiyor. Önümüzdeki günlerde Başbakan Erdoğan’ın başkanlık sistemi konusundaki ısrarını, olmazsa bir başka biçimde tek adamlığını garanti altına alacak anayasa tasarısını tartışacağız. Bu tartışma aynı zamanda bundan sonra demokrasi mücadelesi verenlerin karşılaşacakları tehlike ve tehditlerin boyutlarını da gösterecektir. Kürtler yalnızca yerel yönetimler, valiler vb. konularda yoğunlaşır, karşılığında başkanlık sistemine ya da bir başka formüle evet derlerse büyük bir yanlışa düşmüş olacaklardır.
Kürt aydınları da, Türk aydınları da Başbakan Erdoğan’ın kendi mesajlarıyla örtüştügünü söylediği Öcalan mektubunun başka mesajlarla, başka gelişmelerle örtüşüp örtüşmediğine de baksalar iyi olacaktır.

Cumhuriyet / 24.03.2013

Yorum Gönder

0Yorumlar
Yorum Gönder (0)