ESKİ Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ, Ergenekon Davası'nda savcının mütalaasındaki iddialarla ilgili, "Böyle bir iddiayı ileri sürebilmek için insanın; Türk ordusunu hiç tanımaması, anlamaması, Türk ordusunu başka kuruluş ve yapılarla karıştırması gerekir. Bu iddia ile Türk milletinin aklıyla alay edilmektedir" dedi.
Ergenekon Davası'nda savcının verdiği esas hakkındaki mütalaa ile ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası istenen Eski Genel Kurmay Başkanı İlker Başbuğ, mütalaayı değerlendirdi. Başbuğ, görüş ve tepkilerini avukatı İlkay Sezer aracılığıyla "Türk Milletine Savunma 3" başlıklı yazılı bir açıklamayla duyurdu. Mütalaada, "Türk Silahlı Kuvvetleri'ne sızdığının ve ilerleyerek Türk ordusunda Genelkurmay Başkanlığı'na, örgütte de üst düzey yöneticiliğe yükseldiğinin" iddia edildiğini ve "Örgütün amaçları doğrultusunda yapmış olduğu basın açıklamaları ve değişik faaliyetlerle, devam eden Ergenekon terör örgütüne yönelik soruşturma ve kovuşturmaları etkilemek amacıyla alenen sözlü ve yazılı beyanlarda bulunmakla" suçlandığını hatırlatan Başbuğ, şunları ifade etti: "Böyle bir iddiayı ileri sürebilmek için insanın; Türk ordusunu hiç tanımaması, anlamaması, Türk ordusunu başka kuruluş ve yapılarla karıştırması gerekir. Bu iddia çirkindir, ağırdır. Bu iddia ile Türk milletinin aklı ile alay edilmekte, binlerce yıl geçmişi olan devlet anlayışı da yerle bir edilmektedir. En azından şunu söylemeleri gerekir; 26. Genelkurmay Başkanı bir türlü somut olarak ortaya konulamayan örgütün amaçları doğrultusunda bu şekilde hareket etme talimatını kimden, ne zaman, nerede, nasıl almıştır? Mütalaada iddia edilen örgüte ilişkin hiçbir yapılanma bilgisi olmadığı gibi, elbette bu soruya cevap olarak da hiçbir şey yoktur."
"BUGÜN DE BU SÖZLERİMİN ARKASINDAYIM"
Başbuğ, 17 Aralık 2009 günü Trabzon'da yaptığı konuşmadan, "TSK'ya karşı yürütülmekte olan asimetrik psikolojik harek‰ta değinmek için, özelikle Oruç Reis Fırkateyni'ni seçtim, bunun özel bir anlamı vardır, herhalde bunu herkes açıkça ne demek istediğimi de anlamaktadır" cümlesinin suç unsuru teşkil edebileceği gerekçesiyle mütalaaya alındığını belirtti. Başbuğ, Ceza Muhakemesi Kanun'a göre, savcıların hem lehte hem de aleyhte olan delilleri toplamakla sorumlu olduklarını vurgulayarak, "Ama maalesef bu hukuki sorumluluğun yerine getirildiğine dair, mütalaada hiçbir şey yoktur. Bu konuşmada, ne hükümet aleyhine söylenmiş bir söz, ne de yargılamayı etkilemeye yönelik bir söz vardır. Aksine, itidal, duyarlı ve dikkatli hareket edilmesine tavsiye ve işbirliği önerisi vardır" dedi.
Mütalaada yer alan ve "suç unsuru olarak görülmeye çalışılan" diğer konunun bir gazetede yer alan röportaj olduğunu dile getiren Başbuğ, savcıların röportajdan "Ama işte bunlar sabrı taşırıyor. Bütün bunlar benim askerimin moralini bozuyor. Ben askerimin moralini bozan herkesle savaşırım" ifadelerinin alındığını belirtti. Sözlerinin bugün de arkasında olduğuna dikkat çeken Başbuğ, şunları ekledi: "Genelkurmay Başkanlığı görevinden ayrıldığım son dakikaya kadar, yetki ve sorumluluklarım çerçevesinde haksızlıklara karşı mücadele ettim, bu yapılanlara karşı hiçbir zaman sessiz kalmadım. Bu benim, Türk ordusunu komuta eden bir komutan olarak görevimdi, sorumluluğumdu. Aksini düşünenlere şaşarım. Savcılara göre yapılan bu konuşmalarla iki suç işlenmiştir. Birincisi, Ergenekon terör örgütüne yönelik soruşturma ve kovuşturmalar etkilenmek istenilmiştir. İkincisi, böylece devlet yöneticileri baskı altına alınmaya çalışılmıştır. Konuşmalar ortada. İki iddia da temelsizdir. Ama hala bu konuda ısrar edilmek isteniliyorsa, şu sorulara cevap verilmesi gerekir: Eğer bu konuşmalarda savcıların düşündüğü gibi iddia edilen suçlar işlenmiş ise, konuşmaların akabinde neden ilgililer tarafından gerekli yasal yaptırımlara başvurulmamıştır; çünkü bu konuşmalar doğrudan kamuoyuna aksetmiş, aleni şekilde yapılan konuşmalardır. Neredeyse 4 sene geçtikten sonra belirli amaç bu konuşmalara dört elle sarılmaya çalışmak, bir hukuk devletinde olacak bir şey değildir."
ortadogugazetesi