Hiç kimse bizi alternatifsiz sanmasın


Erdoğan ölümden korkuyor

KCK Yürütme Konseyi Üyesi Duran Kalkan: "Hiç kimse bizi alternatifsiz sanmasın."

KCK Yürütme Konseyi Üyesi Duran Kalkan, Abdullah Öcalan’ın "Ekim ortasına kadar bu iş bitmeli" dediğini hatırlatırken, "Bu olmazsa hiç kimse PKK’yı/Kürtleri alternatifsiz sanmasın. Bu tür olasılığa da hazır olmadığımızı sanmasın" dedi. Kalkan, Şırnak’ın Cizre İlçesi’nde görüntülenen PKK’lı ‘asayiş’ gruplarına ilişkin, Kürt kendini savunmayacak mı? Süreç ilerlerse Kürtler’in asayişleri de, polisleri de, savunma kuvvetleri de olacak. Bunlar sadece Türk’ün hakkı değildir" dedi.

Avrupa’da PKK çizgisinde yayın yapan ‘Özgür Politika’ gazetesinde röportajı yayınlanan PKK’nın üst düzey isimlerinden Duran Kalkan, Abdullah Öcalan’ın 21 Mark’ta Diyarbakır’daki Nevruz kutlamalarında ilan ettiği yeni süreçte bazı sıkıntı, problem ve zorluklar olduğunu anlatırken, "Çünkü amaçlar farklı, görüş ayrılıkları var. Bazılarının sandığı ya da ifade ettiği gibi öyle bir anlaşmayla yürümüyor. Yani önce neler yapılacak taraflar anlaşmış da ondan sonra böyle bir süreç gelişmiş değil" dedi. Kalkan, şöyle devam etti:

"Sadece çatışmanın durması, silahlar yerine fikir ve siyasetin devreye girmesi yönünde karşılıklı bir mutabakat, söz verme var. Bunun dışındaki demokratik siyasi mücadeleyle sorunların çözümünü ifade ediyor. Bu anlamda süreç daha karmaşık, daha kapsamlı bir mücadele süreci. O tür düşünceler sürecin bu karakterini yadsıyor, görmezden geliyor, dolayısıyla süreci muğlaklaştırıyor, anlamsız kılıyor. Sanki mücadelesiz bir biçimde de bu süreç yürüyecekmiş, sorunlar çözülecekmiş gibi bir algı yaratıyor. Yanlış, tehlikeli bir durum. Söyleyenlerin amaçlarından, gücünden, etkilerinden öte bu tür anlayışların özellikle halk üzerindeki etkisi tehlikelidir. Çünkü mücadeleden alıkoyar, duyarsız kılar; görev ve sorumluluklarına sahip çıkmaktan uzaklaştırır. Halk böyle olursa, devrimci demokratik güçler böyle olursa, süreci mücadelesiz yürüyen bir süreç sanırsa, dolayısıyla görev ve sorumluluklarının bilincinde olup onlara sahip çıkarak pratik çalışma yürütmezse süreci kim yürütecek? Mücadeleyi kim geliştirecek, çözümü kim yaratacak? Kimse yapamayacağına göre, o zaman bu yaklaşım baştan süreci başarısız kılıyor, tehlikeye itiyor. O nedenle de yaklaşımın kendisi çok çok tehlikelidir."

PKK’nın Kürt sorununun çözümü ve Türkiye’nin demokratikleşmesi açısından kilit konumda olduğunu ifade ederken, "Kilit kaybederse herkes kaybeder" dedi. Duran Kalkan, herkesin gerçekçi olması gerektiğini anlatırken, 21 Mart’taki Nevruz ile ilan edilen çözüm sürecinin 1’inci aşamasında Haziran ayı başına kadar çatışmasızlığın, Haziran ayı başından 2013’ün sonuna kadar ‘Demokratikleşme’ aşamasının tamamlanması ve son aşamada ‘Normalleşmenin’ öngörüldüğünü söyledi. Kalkan, "Bu iki aşamanın başarısından sonra başlayacak ve kalıcı çözümün her iki taraf açısından da netleşmesiyle gündeme girecekti. Üçüncü aşama için herhangi bir zaman dilimi belirtilmiyordu; zamanı, koşulları belirler denilmişti" dedi.

Kalkan, ellerinde tuttukları kamu görevlilerini serbest bırakma dahil ilk aşamadaki görev ve sorumluluklarını öngörülünden 15 gün önce tamamladıklarını, ateşkes ilan ettiklerini, 8 Mayıs’tan itibaren sınırların dışına çekilmeye başladıklarını, hükümetin bu süreçte operasyonları durdurduğunu, akil insanların görüşmeler yaptığını, TBMM’de komisyon oluşturulduğunu belirtti. Duran Kalkan, buna karşılık Türkiye’de devletin korucu alımı, karakol, askeri amaçlı yol, baraj yapımı, keşif uçaklarının uçuşunun devam ettiğini, yazdıkları bir mektubun zamanında Öcalan’a zamanında ulaştırılmadığını, oyalama, savsaklama, erteleme, muğlaklaştırma ile karşılaştıklarını, BDP heyetinin en geç 25 Mayıs’ta yapması gereken görüşmesinin 7 Haziran’da yapılabildiğini anlattı.

Kalkan, Türkiye’de anayasa komisyonu, Taksim Gezi parkı eylemleri ile gündemin değiştirildiğini, sürecin unutturulmaya çalışıldığını, AK Parti’yi MHP ve CHP’yi aynı merkezin yönettiğine dair kanaate ulaşmaya başladıklarını söyledi.

Duran Kalkan demokratikleşme adımlarının atılmaması üzerine PKK’nın silahlı güçlerini sınırların dışına çekilmesinin basitleştirmeye çalışıldığını , hükümetin PKK çekilmesinin karşılığında kendisine bir siyasi sorumluluk yüklenmemesini istediğini iddialarına ekledi.

Kalkan, AKP'nin müzakere sürecini yavaşlatmasının ardından Öcalan'ın AKP'yi sert bir şekilde uyararak süreci hızlandırdığını anlattı.

Kalkan şunları söyledi:

"AKP süreci muğlaklaştırıp ikinci aşamaya geçişi bir aydan fazla erteletince Önder Apo buna çok sert tepki gösterdi, tavır koydu. Böyle davranılırsa sürecin biteceğini söyledi. Bu anlamda yeterince süreci izleyememek ve gerekli tavırları alamamaktan dolayı bizi ve BDP’yi de eleştirdi. Bütün bunların hepsi haklı eleştirilerdi, doğru eleştirilerdi, doğru uyarılardı. En net bir biçimde de AKP’yi verdiği sözlerin gereklerini yapmaya, sağa-sola saptırmamaya çağırdı. Bu konuda net tutum koydu; uyarı geliştirdi. Bunun üzerine çok cılız bir biçimde AKP bazı adımlar atmaya çalıştı, çalışıyor. Heyetler yeniden görüştürüldü, kardeşiyle görüştürüldü, yeniden anayasa komisyonunu devreye koydular. Anayasa olur mu, olmaz mı tartışması başlatıldı."

ERDOĞAN İÇİN İKTİDARDAN DÜŞMEK ÖLMEK GİBİ

Duran Kalkan, AKP'nin neden açılım sürecini başlattığına dair ilginç açıklamalarda bulundu:

"AKP, seçim için 2011’de, 2009’da PKK’yi silahla ezeyim, yeni bir Fatih olayım, seçimler kazanıp beş on yıl daha iktidarımı sürdüreyim hesabı yaptı. 2009-2011 arası süreçte Türkiye’de yaşanan aslında bir AKP darbe sürecidir. 2009’da 12 Eylül askeri darbesi kadar etkili bir AKP darbesi oldu. Kimse ondan söz etmiyor. Bu neredeyse unutuluyor. Bunun sonucu 2011-2012’de silah zoruyla PKK’yi imha ve tasfiye ederim umudu, hayali AKP’de yeşerdi. Buna göre saldırdı.

Fakat Önder Apo’nun direnişi, gerillanın direnişi, halkın direnişi, zindan direnişi, demokratik siyasetin direnişi, tüm demokratik güçlerin direnişinin toplamı, AKP’nin bu planını bozdu, başarısız kaldı. AKP gördü ki, daha fazla uzatırsa başarılı olamıyor, çatışmalı durumla seçime girecek. Çatışmalar en azından 2014’e kadar şiddetlenecek. Çatışma içinde seçime girerse de seçimi kaybedecek. O zaman yeniden kazanamama, seçimi kaybetme, dolayısıyla iktidardan düşme tehlikesi belirecek.

İktidardan düşmeyi istemiyor AKP. İktidardan düşmenin kendisine neler kaybettireceğini iyi biliyor. Seçim kaybetmeyi adeta varlık-yokluk meselesi haline getirmiş durumdadır. Başbakan iktidardan düşmeyi ölme olarak algılıyor. Öyle bir şeyi tartışmaya geldi mi hemen Adnan Menderes’le Turgut Özal’ı örnek veriyor. Böyle bir ruh hali içerisinde. Bu bir siyasal kompleks haline gelmiş. Öyle iktidarını sürdürmek, başkan olmaktan öteye bir de ölüm korkusu var işin içinde. Bu nedenle bu sürece ‘evet’ dediler.

Baştan itibaren silahla yapamadık, o zaman ateşkes sağlatalım, karşılıklı ateşkes olsun, böylece sükunet içinde seçime gidebilelim, diye ‘evet’ dedi. AKP’nin planı şu: PKK ateşkes ilan etsin, biz de buna karşılık operasyonları durduralım, böylece demokratikleşme oluyor-olmuyor tartışmaları içerisinde de 2014’e, 2015’e gidelim seçimler olsun, kazanayım seçimleri, 2023 hedefini gerçekleştireyim."


DHA
Tags

Yorum Gönder

0Yorumlar
Yorum Gönder (0)