Hükümetin dış politikası Atatürk’ün ilkelerine ters


Sev­gi­li okur­la­rım,
Bu­gün, em­per­ya­liz­me kar­şı mil­li mü­ca­de­le sa­va­şı­nı ka­za­na­rak Tür­ki­ye Cum­hu­ri­ye­ti­’ni ku­ran Bü­yük Ön­der Mus­ta­fa Ke­mal Ata­tür­k’­ün ebe­di­ye­te in­ti­kal edi­şi­nin 75. yılında onu de­rin say­gı, sev­gi ve öz­lem duy­gu­la­rıy­la anı­yo­ruz.

Dehasının eseri…

Ata­tür­k’­ün as­ke­ri de­ha­sı, eş­siz dev­rim­ci­li­ği, kit­le­le­ri ar­ka­sın­dan sü­rük­le­me ve bir­bi­ri­ne ke­net­le­me ye­te­ne­ğiy­le bir­le­şen ola­ğa­nüs­tü li­der­li­ği, Ba­tı­lı dev­let adam­la­rı ve ta­rih­çi­ler ta­ra­fın­dan da ka­bul edi­li­yor. Bu ger­çek­le­re rağ­men, Ata­tür­k’­e ve dev­rim­le­ri­ne kar­şı yü­rü­tü­len utanç ve­ri­ci ka­ra­la­ma kam­pan­ya­sı yü­re­ği­mi­zi bur­ku­yor. Bu bağ­lam­da ya­ban­cı­la­ra ve­ri­len dev­let ni­şan­la­rın­dan Ata­türk fi­gü­rü­nün çı­kar­tıl­mış ol­ma­sı­nı da kı­nı­yo­rum. Tür­ki­ye Cum­hu­ri­ye­ti­’nin, ku­rul­ma­sın­dan kı­sa sü­re son­ra ulus­la­ra­ra­sı ca­mi­ada say­gın yer ka­zan­ma­sı, teh­dit­le­re kar­şı ba­rış­çı gü­ven­lik çem­be­ri oluş­tu­ra­rak içe­ri­de kap­sam­lı re­form­lar uy­gu­la­ya­bil­me­si ve he­de­fi “çağ­daş me­de­ni­yet se­vi­ye­si­ni ya­ka­la­ma­k” olan mo­dern­leş­me sü­re­cin­de bü­yük adım­lar ata­bil­me­si Ata­tür­k’­ün de­ha­sı­nın ese­ri­dir.
Sa­yın Elek­dağ, bu­gün­kü soh­be­ti­miz­de ön­ce Ata­tür­k’­ün dış po­li­ti­ka­sı­nı, son­ra da kı­sa­ca AKP ik­ti­da­rı­nın­ki­ni sor­mak is­ti­yo­rum. Siz­ce Ata­tür­k’­ün dış po­li­ti­ka­sı­nın ana he­de­fi ney­di?

Saygınlık kazandık

ŞÜK­RÜ ELEK­DAĞ (ŞE): Ata­tür­k’­ün dış po­li­ti­ka­sı­nın he­de­fi özün­de, Tür­ki­ye­’nin Av­ru­pa ca­mi­ası için­de de­mok­ra­tik bir ulus-dev­let ola­rak say­gın bir ye­re sa­hip ol­ma­sı, eko­no­mik kal­kın­ma­sı­nı sağ­la­ma­sı ve çağ­daş me­de­ni­yet se­vi­ye­si­ni ya­ka­la­ya­bil­me­si­dir. Bu po­li­ti­ka Do­ğu ile sağ­lık­lı iliş­ki­ler ge­liş­tir­me­yi de he­def­ler. An­cak, genç Tür­ki­ye Cum­hu­ri­ye­ti­’nin ken­di­si­ni es­ki Ba­tı­lı düş­man dev­let­le­re eşit­lik şart­la­rı için­de ka­bul et­tir­me­si çok bü­yük zor­luk­lar­la kar­şı­laş­mış­tır. Bu dev­let­ler, özel­lik­le İn­gil­te­re, Tür­ki­ye­’ye kar­şı ıs­rar­la es­ki has­ma­ne tu­tum­la­rı­nı sür­dür­müştür. Ni­te­kim, bir­çok dev­let, el­çi­lik­le­ri­ni baş­kent An­ka­ra­’ya ta­şı­mak is­te­me­miş­tir. Fran­sız­lar, Os­man­lı borç­la­rı­nın öden­me­si me­se­le­sin­den Tür­ki­ye­’nin içiş­le­ri­ne ka­rış­mak için ba­ha­ne ola­rak ya­rar­lan­mak is­te­miş, İn­gil­te­re de Mu­sul me­se­le­sin­de Tür­ki­ye­’nin eli­ni za­yıf­lat­mak için do­ğu­­da is­yan­lar çı­kar­mış­tır. Bu­na rağ­men Ata­türk, dış po­li­ti­kada “Yurt­ta sulh, ci­han­da sul­h” söz­le­riy­le koy­muş ol­du­ğu viz­yo­nu ger­çek­leş­tir­mek ama­cıy­la, bü­tün dev­let­ler­le iyi iliş­ki­ler kur­ma­ya ça­lış­mış­tır. Bu po­li­ti­ka­lar sa­ye­sin­de­dir ki, 1935’e ge­lin­di­ğin­de Tür­ki­ye­’nin dış iliş­ki­le­ri çok ge­liş­miş bir tab­lo yan­sı­tı­yor­du. Tür­ki­ye, Yu­na­nis­ta­n’­la dost­luk ve iş­bir­li­ği­ni Ve­ni­ze­lo­s’­un Mus­ta­fa Ke­ma­l’­i No­bel Ba­rış Ödü­lü­’ne aday gös­ter­me­si­ne yol aça­cak de­re­ce­de iler­let­miş, Bal­kan An­tan­tı­’nın ku­rul­ma­sın­da ga­yet ak­tif bir rol al­mış, ABD ile Fran­sa­’nın gi­ri­şi­miy­le oluş­tu­ru­lan ve ama­cı sa­vaş­la­rı ön­le­mek olan Bri­and-Kel­log Pak­tı­’na ka­tıl­mış, Si­lah­sız­lan­ma Kon­fe­ran­sı ve Lon­dra İk­ti­sat Kon­fe­ran­sı ça­lış­ma­la­rın­da yer al­mış ve Mil­let­ler Ce­mi­ye­ti­’nin da­ve­ti üze­ri­ne de bu ku­ru­lu­şa üye ol­muş­tur.
* UĞUR DÜN­DAR (UD): İş­te tam bu dö­nem­de Tür­ki­ye cid­di bir dış teh­dit­le kar­şı­laş­tı de­ğil mi?
(ŞE): Evet, 1935’te Ha­be­şis­ta­n’­a sal­dı­ran fa­şist İtal­ya­’nın li­de­ri Mus­so­li­ni, Ro­ma İm­pa­ra­tor­lu­ğu­’nu can­lan­dır­ma ha­ya­li pe­şin­de ko­şu­yor ve Türk top­rak­la­rı üze­rin­de hak id­di­asın­da bu­lu­nu­yor­du. İtal­ya­’nın Oni­ki Ada­la­rı si­lah­lan­dır­ma­sı üze­ri­ne, Ata­türk bir des­tro­yer­le Ba­tı ve Gü­ney sa­hil­le­ri­ni do­laş­tı. Azar­la­dı­ğı İtal­yan Bü­yü­kel­çi­si­’ne de “An­tal­ya­’yı is­ti­yor­sa­nız, ge­lin de alın!..” de­di. Ay­rı­ca, 1936’da İn­gil­te­re­’nin ön­cü­lü­ğün­de ku­ru­lan ve ama­cı is­tik­rar ve ba­rı­şı ko­ru­mak olan Ak­de­niz Pak­tı­’na Tür­ki­ye­’nin ka­tıl­ma­sı­nı da onay­la­dı. Böy­le­ce Tür­ki­ye, Ge­li­bo­lu­’ da si­lah gü­cüy­le, Lo­za­n’­da da dip­lo­ma­si yo­luy­la ye­nil­gi­ye uğ­rat­mış ol­du­ğu dev­rin sü­per­gü­cü İn­gil­te­re ile bir it­ti­fak ça­tı­sı al­tın­da bu­luş­tu. An­cak, Tür­ki­ye­’nin İn­gil­te­re­’nin ya­nın­da yer al­ma­sı İtal­ya­’ya des­tek ve­ren Na­zi Al­man­ya­sı­’nın ül­ke­miz­le iliş­ki­le­ri­ni olum­suz yön­de et­ki­le­di. Al­man­ya, 1936’dan iti­ba­ren Tür­ki­ye üze­rin­de ik­ti­sa­di he­ge­mon­ya kur­mak su­re­tiy­le Tür­ki­ye­’yi İn­gil­te­re­’den ve sa­mi­mi ol­du­ğu Sov­yet­ler Bir­li­ği­’n­den ko­pa­rıp, “mih­ve­r” de­ni­len ken­di re­viz­yo­nist gru­bu­na sok­mak is­ti­yor­du. Öte yan­dan Al­man­ya­’nın güç­len­me­sin­den te­dir­gin olan Fran­sa, 1935’te Al­man­ya­’ ya kar­şı Sov­yet­ler Bir­li­ği ile yar­dım­laş­ma an­laş­ma­sı im­za­la­ma ge­re­ği­ni duy­du. Ar­ka­dan Hit­ler 1936’da Ren böl­ge­si­ni iş­gal et­ti…

Ata’nın 2 zaferi

* (UD): Bu ge­ri­li­min tır­man­ma­sı so­nu­cun­da da Av­ru­pa, ken­di­ni 2. Dün­ya Sa­va­şı­’nın eşi­ğin­de bul­du.
(ŞE): Doğ­ru… Ama, Ata­türk, bu ge­ri­lim or­ta­mı­ndan aza­mi şe­kil­de ya­rar­lan­ma ma­ha­re­ti­ni gös­ter­di… Ve bu su­ret­le iki dip­lo­ma­tik za­fe­re im­za at­tı. Bi­rin­ci­si, 20 Tem­muz 1936’da Mon­tre­ux Bo­ğaz­lar Söz­leş­me­si­’nin im­za­lan­ma­sı­nı ger­çek­leş­tir­mek su­re­tiy­le Tür­ki­ye­’ nin Bo­ğaz­lar üze­rin­de­ki ege­men­li­ği­nin ye­ni­den ku­rul­ma­sı­nı sağ­la­dı. An­ka­ra­’nın Bo­ğaz­la­rı si­lah­lan­dır­ma­sı Do­ğu Ak­de­ni­z’­de­ki as­ke­ri ko­nu­mu­nu güç­len­dir­di­ği gi­bi, stra­te­jik açı­dan Tür­ki­ye­’ nin ulus­la­ra­ra­sı alan­da ki­lit bir önem ka­zan­ma­sı­na yol aç­tı. İkin­ci­si, Ata­tür­k’­ün Fran­sa üze­rin­de­ki bas­kı­la­rı et­ki­li ol­du ve so­nun­da pes eden Fran­sa, Ha­ta­y’­ın ön­ce ba­ğım­sız­lı­ğı­nı, son­ra da Tür­ki­ye ta­ra­fın­dan il­hak edil­me­si­ni ka­bul et­ti. Gö­rü­le­ce­ği üze­re, Tür­ki­ye­’nin as­ke­ri ve eko­no­mik açı­lar­dan za­fi­yet için­de ol­du­ğu bir dö­nem­de, dış po­li­ti­ka ala­nın­da iz­le­nen, ön­gö­rü­lü ve akıl­cı si­ya­set sa­ye­sin­de Türk Bo­ğaz­la­rı üze­rin­de­ki ha­ki­mi­ye­ti­miz ye­ni­den te­sis edi­le­rek Tür­ki­ye­’nin je­opo­li­tik ve stra­te­jik bü­tün­lü­ğü sağ­lan­mış­tır. Ke­za, Ha­ta­y ’­ın tek bir kur­şun atıl­ma­dan Tür­ki­ye­’ye ka­tıl­ma­sı ger­çek­leş­ti­ril­miş­tir. Ay­rı­ca, Ata­türk dö­ne­min­de Ba­tı ile iliş­ki­le­ri­ni ge­liş­ti­ren Tür­ki­ye, Do­ğu­’yu da ih­mal et­me­miş­tir. Ni­te­kim, 8 Tem­muz 1937’de Tür­ki­ye, İran, Irak ve Af­ga­nis­tan ile Dört­lü Pakt Tah­ra­n’­da Sa­da­bat Sa­ra­yı­’n­da im­za­lan­mış­tır.
* (UD): Bu açık­la­ma­la­rı­nız ışı­ğın­da Ata­tür­k’­ün dış po­li­ti­ka­sı­nın ana il­ke­le­ri­ni ta­nım­lar mı­sı­nız?
(ŞE): Ata­tür­k’­ün dış po­li­ti­ka il­ke­le­ri şöy­le özet­le­ne­bi­lir: 1) Dış po­li­ti­ka­ya akıl­cı­lık mer­ce­ğin­den yak­laş­mak ve dog­ma­la­ra ta­viz ver­me­mek; 2) Ulu­sal çı­kar kav­ra­mı­nı te­mel be­lir­le­yi­ci fak­tör ola­rak ka­bul et­mek ve ma­ce­ra­cı bir eği­lim içi­ne gir­me­mek; 3) Baş­ka dev­let­le­ri­nin içiş­le­ri­ne ka­rış­ma­mak ve on­la­rı içiş­le­ri­mi­ze ke­sin­lik­le ka­rış­tır­ma­mak; 4) Ger­çek­çi ol­mak ve Tür­ki­ye­’ nin dip­lo­ma­tik ham­le­le­ri­ni, dai­ma ulus­la­ra­ra­sı den­ge­ler­le kon­jonk­tü­rü ve ulu­sal gü­cü­nün im­kan ve ka­bi­li­yet­le­ri­ni dik­ka­te ala­rak be­lir­le­mek; 5) “Yurt­ta sulh, dün­ya­da sul­h” viz­yo­nu te­me­lin­de ba­rı­şa ön­ce­lik ver­mek; 6) Do­ğu­’yu ih­mal et­me­den, Tür­ki­ye­’nin çağ­daş uy­gar­lık dü­ze­yi­ni ya­ka­la­ma­sı için Ba­tı­’ya dö­nük ol­mak­tır.

Ha­yal­pe­rest tu­tum

* (UD): Pe­ki, Er­do­ğan hü­kü­me­ti­nin iz­le­di­ği dış po­li­ti­ka­nın bu il­ke­ler­le uyum­lu bir ta­ra­fı var mı?
(ŞE): Hü­kü­met­çe uy­gu­la­nan, akıl­cı­lık ve ger­çek­çi­lik­ten yok­sun, din ve mez­hep ek­sen­li, kom­şu­la­rın içiş­le­ri­ne ka­rı­şan, ha­yal­pe­rest ve ulu­sal çı­kar­la­rı­mı­za ağır za­rar­lar ve­ren dış po­li­ti­ka, Ata­tür­k’­ün say­dı­ğım dış po­li­ti­ka il­ke­le­ri­ne ta­ma­men ters dü­şü­yor… Su­ri­ye­’ye kar­şı iz­le­nen po­li­ti­ka da bu­nu çar­pı­cı bi­çim­de or­ta­ya ko­yu­yor. Ni­te­kim, AKP ik­ti­da­rı­nın, Su­ri­ye­’de Be­şar Esad re­ji­mi­ni de­vi­rip Müs­lü­man Kar­deş­le­ri ik­ti­da­ra ge­tir­mek ama­cıy­la ön­ce is­yan ha­re­ke­ti­nin ör­güt­len­me­sin­de ön­de ge­len bir rol oy­na­ya­rak iç sa­va­şı kö­rük­le­me­si, son­ra da El Kai­de bağ­lan­tı­lı ra­di­kal İs­lam­cı grup­la­ra – Oba­ma yö­ne­ti­mi­nin ikaz­la­rı­na rağ­men – ge­çiş im­ka­nı ve lo­jis­tik des­tek sağ­la­ma­sı, hem Su­ri­ye so­ru­nu­nu da­ha da için­den çı­kıl­maz bir ha­le ge­tir­miş, hem de Tür­ki­ye­’nin ba­şı­na El Kai­de be­la­sı­nı sar­mış­tır. Ha­len sı­nır vi­la­yet­le­ri­miz­de üs­ler ku­ran El Kai­de bir ta­raf­tan mü­ca­hit dev­şi­ri­yor, öte yan­dan da sı­nır ka­pı­la­rı­nı ka­pa­dı­ğı tak­dir­de Tür­ki­ye­’ye in­ti­har sal­dı­rı­la­rı ya­pa­ca­ğı yo­lun­da teh­dit­ler sa­vu­ru­yor. Ya­ni, Tür­ki­ye El Ka­ide’­nin he­def tah­ta­sın­da. Ay­rı­ca, PKK’­nın 29 yıl­dır ha­yal et­ti­ği stra­te­jik he­de­fi ger­çek­leş­tir­me­si de Baş­ba­ka­n’­ın Su­ri­ye po­li­ti­ka­sı sa­ye­sin­de ol­muş­tur. Zi­ra, PKK, bir ko­lu olan PYD va­sı­ta­sıy­la Su­ri­ye­’nin ku­ze­yin­de bir özerk yö­ne­tim kur­muş ve bay­ra­ğı­nı dik­miş­tir. PKK bu şe­kil­de, Irak Böl­ge­sel Kürt Yö­ne­ti­mi­’n­den son­ra Or­ta­do­ğu­’da ikin­ci bir Kürt ha­ki­mi­yet ala­nı­nı ku­ra­rak hem güç­len­miş ve bü­yük Kür­dis­ta­n’­a ze­min ha­zır­la­mış, hem de K. Ira­k’­ı Ak­de­ni­z’­e bağ­la­ya­cak ko­ri­do­run te­mel taş­la­rı­nı dö­şe­miş­tir.
* (UD): Te­şek­kür ede­rim Sa­yın Elek­dağ. Gö­rüş­me­mi­ze son ve­rir­ken, Ata­tür­k’­ün aziz ha­tı­ra­sı önün- ­de bir kez da­ha say­gıy­la eği­li­yor ve bu ül­ke top­rak­la­rın­da ya­şa­yan her­ke­sin O’­na min­net ve şük­ran bor­cu ol­du­ğu­nu vur­gu­la­ma­yı borç bi­li­yo­rum.
(ŞE): Ben de… Çok te­şek­kür ede­rim Sa­yın Dün­dar.

Zihinsel perişanlık!

* (UD): Was­hing­to­n’­da Tür­ki­ye­’ye kar­şı çok men­fi bir at­mos­fer oluş­tu­ğu gö­rü­lü­yor. Bu olum­suz­luk ne­re­den kay­nak­la­nı­yor?
(ŞE): Esad re­ji­mi, El Ka­ide’­nin Su­ri­ye­’ye şe­ri­at dev­le­ti kur­mak ama­cıy­la yer­leş­me­sin­den ve Esa­d’­ın kim­ya­sal si­lah­la­rın im­ha­sı­na izin ver­me­sin­den son­ra, ulus­la­ra­ra­sı top­lu­mun gö­zün­de ani­den bir is­tik­rar un­su­ru ni­te­li­ği ka­zan­dı. Oy­sa, Er­do­ğan hâ­lâ ıs­rar­la “Şa­m ’­da­ki Ye­zi­d’­in” tas­fi­ye­si ge­re­kir di­yor. Bu­na kar­şın, ABD, Esa­d’­ı Su­ri­ye­’nin bü­tün­lü­ğü­nü sağ­la­yan bir fak­tör ola­rak gö­rü­yor. An­ka­ra ile Was­hing­ton ara­sın­da­ki ge­ri­li­min te­me­lin­de, hem bu çe­liş­ki­, hem de Er­do­ğa­n’­ın İs­ra­il’­e kar­şı Be­yaz Sa­ra­y’­ca “sal­dır­ga­n” di­ye ni­te­le­nen po­li­ti­ka­sı ya­tı­yor. AKP ik­ti­da­rı­nın dış po­li­ti­ka se­ren­ca­mı­nı bü­tü­nüy­le or­ta­ya koy­mak için, ha­len Tür­ki­ye­’nin iliş­ki­le­ri­nin, Mı­sı­r’­la ko­puk, İs­ra­il’­le ke­sik, İra­n’­la bo­zuk, Suu­di Ara­bis­tan ve di­ğer Kör­fez ül­ke­le­riy­le ise li­moni ol­du­ğu­nu be­lir­te­yim. Bu ara­da An­ka­ra, Bağ­da­t’­la kan­lı bı­çak­lı ha­le ge­tir­di­ği iliş­ki­le­ri­ni ABD bas­kı­sıy­la dü­zelt­me­ye ça­lı­şı­yor. Ta­bi­i AB ile iliş­ki­le­ri­mi­zin de as­kı­ya alın­mış ol­du­ğu­nu unut­mama­mız ge­re­k… Bu fe­la­ket per­for­man­sın AKP ta­ra­fın­dan “de­ğer­li yal­nız­lı­k” ola­rak ta­nım­lan­ma­sı da, ik­ti­da­rın zi­hin­sel pe­ri­şan­lı­ğı­nı yan­sı­tı­yor. Ez­cüm­le, AKP ik­ti­da­rı­nın dış po­li­ti­ka­sı ve bu bağ­lam­da özel­lik­le Su­ri­ye po­li­ti­ka­sı, Cum­hu­ri­yet ta­ri­hi­ne dev­let yö­ne­ti­min­de­ki en bü­yük ba­si­ret­siz­lik, gaf­let, ye­te­nek­siz­lik ve Tür­ki­ye­’nin gü­ven­li­ği­ne en ağır ve yı­kı­cı za­rar­lar ver­me ör­ne­ği ola­rak ge­çe­cek­tir.
Emekli Büyükelçi Elekdağ, Ulu Önder Atatürk’ün dış politikadaki başarısının altını çizdi ve ekledi: AKP iktidarı Türkiye’nin güvenliğine yıkıcı zararlar veriyor

Uğur Dündar
Sözcü

Yorum Gönder

0Yorumlar
Yorum Gönder (0)